2 Haz 2025 12:39

Açılım süreci; Türkiye’nin iç siyaseti ile Suriye’deki gelişmelerin kesiştiği bir dönüm noktası

Açılım süreci; Türkiye’nin iç siyaseti ile Suriye’deki gelişmelerin kesiştiği bir dönüm noktası

Mehr Haber Ajansı'na konuşan Mehmet Ali Güller "Açılım süreci, Türkiye’nin iç siyaseti ile Suriye’deki gelişmelerin kesiştiği önemli bir dönüm noktası"dedi.

Türkiye’nin siyasi gündemi, karmaşık iç ve dış dinamiklerle şekilleniyor. Özellikle açılım süreci olarak bilinen Öcalan ile yapılan görüşmeler ve nihayetinde PKK'nın kendisini feshetme ve silahlı mücadeleye son verme kararı, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli tartışmalara neden oldu.

Gazeteci-Yazar Mehmet Ali Güller ile yaptığımız röportajda, konunun derinliklerine inerek, uzman bir bakış açısıyla gelişmeleri ele alıyoruz. Güller'in değerlendirmeleri, Türkiye’nin Suriye politikası, iç siyasi çekişmeler ve toplumsal etkiler hakkında aydınlatıcı bilgiler sunuyor. 

*Sayın Güller, Türkiye’nin açılım sürecinin hem iç hem de dış boyutları hakkında kapsamlı bir analiz yapma fırsatınız oldu. Bu süreçte öne çıkan temel unsurları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açılım süreci, Türkiye’nin iç siyaseti ile Suriye’deki gelişmelerin kesiştiği önemli bir dönüm noktası. Dış politikada, HTŞ ve SMO’nun Şam’a yaptığı saldırı, Türkiye’nin Suriye politikasındaki çelişkileri gözler önüne seriyor. Özellikle ABD’nin HTŞ ile olan işbirliği, stratejik bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, Türkiye’nin kendi ulusal güvenlik politikalarıyla çelişen bir tablo yaratıyor.

*ABD’nin HTŞ ile olan ilişkisi, Türkiye’nin Suriye’deki Kürt politikalarını nasıl etkiliyor?

Türkiye, uzun zamandır PYD/YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlıyor. Ancak ABD’nin SDG ile olan ilişkisi, Ankara’nın pozisyonunu zorlaştırıyor. HTŞ-SDG anlaşması sonrası Türkiye’nin PYD/YPG yerine SDG demeye başlaması, Suriye’deki yeni güç dengelerini kabul etmek zorunda kalmasını simgeliyor. Bu, Türkiye’nin Suriye’deki stratejik hamlelerini yeniden gözden geçirmesi gerektiği anlamına geliyor.

*İç politikada ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son açıklamaları dikkat çekici. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Bahçeli’nin Öcalan’la ilgili çağrısı, devletin PKK ile olan ilişkisini yeniden tanımlama çabası olarak değerlendirilebilir. Bu durum, muhalefeti sindirme ve siyasi alanı daraltma stratejilerinin bir parçası. CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar da bu bağlamda, iktidarın kendi siyasi varlığını koruma çabası olarak öne çıkıyor.

*CHP’ye yönelik ututklama operasyonların arka planında ne yatıyor?

İktidar, CHP’yi DEM Partisi ile işbirliği üzerinden terörle suçlarken, aslında bu iki parti arasındaki ilişkiyi zayıflatmaya çalışıyor. Bu, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir ön hazırlık niteliğinde. İktidar, CHP-DEM işbirliğini ortadan kaldırarak kendi siyasi avantajını artırmayı hedefliyor. Burada asıl amaç, muhalefetin elini kolunu bağlamak.

*Yeni anayasa çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu süreç Erdoğan’a nasıl bir avantaj sağlayabilir?

*Erdoğan’ın yeni anayasa için oluşturduğu 11 kişilik takım, aslında siyasi bir manevra. Bu süreçten çıkacak olan yeni anayasa, Erdoğan’a sınırsız başkanlık yolunu açma hedefinin bir parçası. Ancak bu durum, demokratikleşme, toplumsal barış veya ekonomik adalet açısından oldukça tartışmalı. Mevcut tablo, daha çok iktidarın siyasi gücünü artırma çabası olarak görünmekte.

*Bu gelişmelerin toplumsal etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Toplumda artan kutuplaşma, bu sürecin en belirgin sonucu. Açılım süreci ve sonrasındaki gelişmeler, toplumsal barış yerine daha fazla gerilim yaratabilir. Ekonomik adalet ve demokratikleşme, bu süreçlerde yeterince öne çıkmıyor ve bu da yoksul kesimlerin daha fazla mağdur olmasına yol açabilir. Dolayısıyla, bu süreçlerin toplumsal fayda sağlaması oldukça zor görünüyor.

News ID 1927338

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha