7 Nis 2025 17:00

İran-ABD savaşın eşiğinde mi? İranlı uzmanlar anlatıyor...

İran-ABD savaşın eşiğinde mi? İranlı uzmanlar anlatıyor...

İranlı uzmanlar, doğrudan İran ve ABD'nin çatışma riskini değerlendirirken, müzakere süreçlerinin perde arkasına ve Washington’un gerçek niyetine dikkat çekiyor.

İran ile ABD arasında son dönemde yeniden gündeme gelen gerilim, olası bir çatışma ihtimalini tartışmaya açtı. Taraflar birbirlerine karşı sert açıklamalarda bulunurken, İranlı uzmanlar savaş olasılığının düşük olduğunu, diplomatik yolların hala masada olduğunu vurguluyor.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Ali Şekuri Rad, İtimad gazetesine verdiği röportajda, İranlı yetkililerin açıklamalarında iki tarafın da savaş konusunda farklı yaklaşımlarını vurguladığını belirtti.

İran’ın hem askeri hazırlıkta olduğunu hem de karşı tarafın endişelerini gidermeye yönelik hazır olduğunu ifade ettiğini kaydeden Şekuri Rad, konuyu daha derinlemesine analiz edenler için umut verici birçok nokta olduğunu ekledi.

İran ve ABD savaş istemiyor

Şekuri Rad'ın röportajının satır başlıkları şöyle:

"Bu umut verici noktaların başında, Trump’ın ve Ayetullah Hamenei’nin taraflarında savaş istemedikleri ve bunun hem davranışlarından hem de söylediklerinden anlaşılabileceği yer aldı.

Ayetullah Hamenei’nin, İran’ın “müzakere etmeyeceğini ancak savaş da olmayacağını” açıklaması, Devrim Lideri'nin savaşın önlenmesine yönelik bir iradeye sahip olduğuna işaret ediyor. Ne şekilde bir askeri çatışmanın engelleneceği tam olarak belli olmasa da, en nihayetinde, Devrim Lideri askeri çatışmadan yana olmadığına işaret etti.

Diğer taraftan, Trump da aslında bir ekonomik stratejist olduğunu ve Amerika için savaşın büyük maliyetler taşıdığını, bu nedenle savaşın ekonomik mantığa uymuyor. Dolayısıyla, her iki taraftan gelen veriler, duygusal yaklaşılmadan analiz yapıldığında, savaşın olasılığının düşük olduğunu gösteriyor. Ayrıca, tarafların, görüşmelerin kimle yapıldığını ve ne söylendiğini çok iyi bildikleri de gözlemleniyor."

Trump'a çok boyutlu yanıt; İran barış yanlısı ve tehdit kabul etmez

İran Gazetesi yazarı Ali Avaz Khah ise konuyla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:

"'İran her senaryoya hazırlıklı; ister savaş olsun, ister müzakere.' Bunu, Devrim Liderinin Donald Trump’a gönderdiği mektuba verdiği cevabın boyutlarını açıklayan İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Bakıri, dün yaptığı açıklamalarda dile getirdi.

Tümgeneral Bakıri'nin açıklamaları, daha önce pek fazla dile getirilmemiş detaylara sahipti. Ancak dün yapılan açıklamalardaki en önemli nokta sadece bu değildi; çünkü Bakıri, aynı zamanda Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin bir üyesidir ve bu nedenle Devrim Liderinin mektuba verdiği yanıt ve diğer bu gidiş-gelişler hakkında detaylı bilgilere sahiptir. Ayrıca, bu sözlerin Genelkurmay Başkanlığında ve komutanlar arasında yapılmış olması, bir tür bilgilendirme toplantısını çağrıştırıyor; bu toplantı, yayımlandıktan sonra genel ve halk arasında da paylaşılmış oldu.

Tümgeneral Bakıri'nin açıklamalarının bir diğer boyutu ise, İran’ın Trump’a verdiği cevabın çok boyutlu olduğudur ve her boyut, karşı tarafın mektubundaki belirli bir boyutla ilişkilidir.

Diğer bir deyişle, Amerikan tarafı tehdit ettiğinde, İran  koşulsuz direniş gösterdi ve müzakere konusu gündeme geldiğinde ise İran, müzakereleri kabul ettiğini ancak öncelikle Amerikalıların, dolaylı müzakerelerdeki ciddiyet ve samimiyetlerini ispat etmeleri gerektiğini vurguladı. Bu açıklamalar ışığında, İran’ın en yüksek savunma ve askeri yetkilisi olan Bagheri’nin sözlerinden şunu söylemek mümkündür: İran’ın Amerika’ya verdiği yanıt, “Barış yanlısı ve tehdit kabul etmez” şeklinde özetlenebilir.

Tümgeneral Bakıri'nin açıklamasına göre, Devrim Liderinin Trump’a gönderdiği cevabın içeriği üç ana başlık altında toplanabilir; bunlar arasında “ İran, her zaman bölgedeki huzuru savunduğunu ve asla savaşın başlatıcısı olmadığını vurgulayarak, İran'In çıkarlarına ve toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir tehdide karşı tüm gücüyle karşılık vereceğini” belirttiği bir ifade bulunmaktadır.

Bu açıklamalar, Tahran’ın barışçıl bir strateji izlerken, Batı’da İran’ın savaştan kaçma durumunu zayıflık olarak değerlendiren yanlış algıyı ortadan kaldırmaya çalıştığını gösteriyor. İran’ın nükleer faaliyetlerinin barışçıl ve teknolojik hedeflere yönelik olduğunu ve nükleer silah edinme amacının bulunmadığını vurgulaması da bu amacın bir parçasıdır. Bu konudaki ifadesi, Batı’nın ülkemizin nükleer programına dair iddialarını dünya kamuoyunda geçersiz kılma niyetini yansıtmaktadır.

İran’ın Amerika’ya verdiği cevabın diğer bir boyutu da, İran’ın müzakere konusundaki tutumunun net bir şekilde açıklığa kavuşturulmasıdır. Bakıri, Trump’ın “Amerika müzakere istiyor ama İran kabul etmiyor” şeklindeki yaklaşımına karşı, Ayetullah Hamanei'nin “Amerikalıların sözünde durmaması ve güvenilmez olmaları” konusunu gündeme getirdiğini belirtti. Bu doğrultuda, Amerikalılara hatırlatıldı ki, geçmiş müzakerelerde en sözünde durmayan ve en güvenilmez taraf onlar olmuştur ve bu nedenle onlara güvenilmemektedir. Ayrıca, bu güvenilmezlik, İran’ın mantıklı bir yaklaşım sergileyerek müzakerelere oturmamasına yol açmıştır; hele ki Amerikalılar askeri eylem tehdidinde bulunurken.

İranlı komutana göre, İran, “Amerika ile doğrudan müzakere yapmayacağını ancak dolaylı müzakerelere itirazı olmadığını” açıkça belirtmiştir.

İran’ın cevabının önemi, yalnızca Amerika’nın başkanına bir yanıt verilmiş olmasından kaynaklanmamaktadır; bunun asıl önemi, İran’ın bu konularla ilgili stratejilerini Amerika’ya, Batı’ya, dünya ülkelerine ve kendi halkına açıklamış olmasıdır. İran’ın hem müzakere ve diyalog hem de askeri karşı koyma için net planları vardır; İran hiçbir zaman savaşı arzulamamakta ve bölgedeki istikrar ve huzuru savunmaktadır, ancak askeri tehditlerle karşılaştığında da zayıf değildir ve buna karşılık verecek güce sahiptir."

Aslında dolaylı müzakereler, zorlu bir ortamda doğru bir yöntemdir

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Fuad İzedi ise İttilaat Gazetesi ile yaptığı röportajda şunları kaydetti:

"Bugünlerde bazıları dolaylı müzakereleri sonuç getirici olarak görmüyor, ancak uluslararası deneyim, bu yöntemin, iki ülke arasında ciddi bir ayrılık olduğunda, ülkeler arası sorunları çözmek için daha etkili bir yöntem olduğunu gösteriyor.

Gerçekten de, taraflar birbirleriyle anlaşamayacak kadar görüş ayrılığına düştüğünde, dolaylı müzakere gündeme gelir. Tıpkı Rusya ve Ukrayna’nın şu anda dolaylı müzakerelerde olması gibi, bu müzakereler Suudi Arabistan’da ve Amerika’nın arabuluculuğunda yapılıyor.

Ülkede dolaylı müzakerelere karşı yapılan gürültü hakkında şunu söylemek gerekir ki, doğrudan müzakereleri savunanlar aslında Trump’ın sözlerini tekrarlıyorlar. Bu grup, dolaylı müzakerelerin garip bir şeymiş gibi konuşuyorlar. Aslında dolaylı müzakereler, zorlu bir ortamda doğru bir yöntem olarak kabul edilir.

İzedi: "İçerideki bir grup, ekonomik sorunları diplomaside geri adım atmanın nedeni olarak gösteriyor, ancak şunu söylemek gerekir ki, 2015’teki nükleer anlaşmada geri adım atmadık mı? Ekonomik sorunlar 2015 anlaşmasından sonra mı çözüldü, yoksa sadece geçici bir rahatlama mı gördük? Gerçek şu ki, Amerika ile yapılan müzakereler sadece sorunları azaltmakla kalmadı, aksine daha fazla zorlukla karşılaştık."

Dolaylı müzakerelerle ilgili gürültüler, Batı’ya bağımlı bir grubun çabalarıdır. Bu grup, kesinlikle Batı’dan örnek almayı savunuyor.

Gerçekten de bir grup, sürekli olarak Amerikan başkanının sözlerini tekrar ediyorsa, bu davranışa şüpheyle yaklaşmak gerekir. Ne yazık ki, ülkemiz birkaç on yıldır Batı’cı düşüncelerle mücadele ediyor ve buna karşı büyük maliyetler ödedik.

Dolaylı müzakerelere karşı çıkışlar, gerçekten bir sorun çözülmesi gerekiyorsa, ister doğrudan müzakerelerle ister dolaylı müzakerelerle olumlu bir sonuca ulaşılacağı gerçeğiyle çelişiyor. Ayrıca, açıklığa kavuşturulması gereken bir konu var: Trump ya da Amerika’daki yürütme yetkisi, İran’a uygulanan yaptırımları kaldırma yetkisine sahip değil. Yani, Amerika Birleşik Devletleri’nin yönetim yapısı bu yetkiyi Kongre’ye devretmiştir. Bu açıklamalarla, İran’ın güvenliğini ve bağımsızlığını zayıflatmak için nükleer ve füze programlarımızı almayı amaçladıklarını iddia ediyorlar.

Şimdi ise şu soru ortaya çıkıyor: Kaddafi dış politikanın iyi bir örneği midir, değil midir? Hem de öyle bir ortamda ki, kimse Kaddafi’nin doğrudan ya da dolaylı müzakere yapıp yapmadığını hatırlamıyor.

İran ve Amerika arasındaki bu güncel durumda esas mesele müzakere değil. Asıl mesele, Amerika’nın İslam Cumhuriyeti’ni silahsızlandırma çabasıdır. Bu nedenle, sistemin en üst düzeydeki karar vericilerinin, Amerikan tuzaklarına düşmemek için tüm çabalarını göstermeleri gerekmektedir.

İçerideki bir grup, ekonomik sorunları diplomaside geri adım atmanın nedeni olarak gösteriyor, ancak şunu söylemek gerekir ki, 2015’teki nükleer anlaşmada geri adım atmadık mı? Ekonomik sorunlar 2015 anlaşmasından sonra mı çözüldü, yoksa sadece geçici bir rahatlama mı gördük? Gerçek şu ki, Amerika ile yapılan müzakereler sadece sorunları azaltmakla kalmadı, aksine daha fazla zorlukla karşılaştık."

News ID 1925806

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha