8 Kas 2007 18:38

‘Pakistan, Afganistan.; sıra sende müslüman!’ mı?

TAHRAN,8 KAs.2007 (MNA)-- 28 yıl önceleri hatırlıyorum.. Nisan-1979 başı.. Dünya, İran’da meydana gelen büyük İslam İnkılabı’nın gümbürtüleri arasında.. Tatvan’da bir miting yapılacak.. Konuşmacı olarak İstanbul’dan çağrılanlar arasındayım; Yılmaz Yalçıner ve Ali Bulaç’la birlikte..

Metin Yüksel’in öldürülmesi üzerinden henüz 40 gün kadar geçmiş.. Gittiğimiz her yerde duvarlarda türkçe ve kürdçe, İslamî ibareler.. ‘Tek yol İslam.. Biji İslam..’  Ve rahmetli Sedat Yenigün’ün etrafındaki gençlerimizin oluşturup Karagümrük’teki bir küçücük lokalde faaliyet gösteren ve resmî adı ‘İstanbul Kültür Ocağı’ olup, ‘İKO’ diye telaffuz olunan kuruluş, buralarda çoktaaan ‘İslam Kurtuluş Ordusu’ (İKO) şeklinde bir açılıma kavuşmuş..Yörede, bir tarafta ‘Ülkü Ocakları’ gibi türkçü ve diğer tarafta da ‘Devrimci Doğu Kültür Ocakları’ veya ‘Roje Velat, Qaveh..’  gibi resmî veya gayriresmî ve genelde kürdçü eğilimleri olan dernekler.. Bu derneklerde de genelde kürd gençleri.. Hattâ türkçü derneklerde bile.. Ama, her iki kesimin de bölge halkı ve yeni nesiller üzerinde fazla etkinlikleri yoktu..

Tatvan’da bir araya gelmiş onbinlerce insan.. ‘Tekbîr’ler ve üzerinde ‘Sen oradan kıracaksın zencirleri, biz buradan..  veya ‘El’yevm İran, Pakistan.. Ğaden Türkiye!’ (Bugün İran ve Pakistan.. Yarın Türkiye!) gibi heyecanlı şiar/ sloganlarla, binlerce insan Tatvan’a akın ediyorlardı. Zannederdiniz ki, orada bütün müslümanlar bir araya gelip, İslam Milleti’nin problemlerine çözüm bulacaklardır.. (Bugün bile niceleri internet bağlantısı kurduklarında, ‘Âbi, sizi Tatvan Mitingi’nde bir otobüsün üstünde konuşurken görmüştüm ve hâlâ da öyle hayâl ediyorum..’ derler ve eklerler: ‘Neydi o günler be âbi.’ ve eklemek ihtiyacı hissederler: ‘Biliyor musun, ben hâlâ o günlerdeyim!’

Ben de onlara, duygu, emel ve hedefler açısından hâlâ o itiqadî- ideolojik zeminde olduğumu ve kalbimin çarpıntılarımın yine ogünkü gibi olduğunu söylemek ihtiyacını duyarım..

Sahi, nicelerimize ’Neydi o günler!.’ dedirtecek nesi vardı, o günlerin? Bir, sıradan geçmişe duyulan nostaljik duygu mu bu; yoksa gökyüzünü fethe çıkmış hayâl ve ümid erlerinin bir ütopik yolculuğu mu sözkonusuydu?

Evet, İran’da müslüman milyonların ‘qıyâmıyla çok büyük bir halk inkılabı gerçekleşmişti.. Uzun asırlar boyunca Şah’ların pençesinde olan ve amma, hele de miladî- 1900’lü yılların başındaki Meşrutiyet’ten ve de 1922’lerde daha bir ingiliz emperyalizminin kontrolünde gelişen Pehlevî Şahlığı’nın  pençesinde kıvranan müslüman İran halkı bilhassa milyonlarca müslüman kadının öncülük ettiği bir başkaldırı ile ‘Allah’u Ekber!’ diye ‘qıyâm’ etmiş ve, yalınayak veya mustaz’af (hakları gasbedildiği için zayıflamış) kitleler iktidara gelmişlerdi..

Ya Pakistan’da ne olmuştu da, ‘İran, Pakistan.. Sıra sende müslüman!’ diyorduk..

Pakistan’da da milyonların, ‘Nizâm-ı Mustafâ..’ (Peygamber Nizâmı) talebiyle sokaklara dökülmessi karşısında rejimi koruyabilmek için, General Ziyâ-ul’Haqq, 1977 Temmuzu’nda askerî darbe ile Başbakan Zulfiqar Ali Butto’yu devirmiş, (ki, daha sonra da idâm ettirdi.); kendisi de ‘Nizâm-ı Mustafâ’ istediğini söyleyerek kitleleri yatıştırmıştı. Şimdi bu general, ‘İslam şeriatini hâkim kılacağını’ söylüyordu.. Yani, hançerelerimizi yırtarcasına, ‘İran- Pakistan.. / Sıra sende müslüman!.’ dememiz bunun içindi..

Sırf, ‘İslamî esaslara göre bir devlet kurmak’ ümidiyle Hindistan’dan ayrılıp, 14 Agust. 1947’de Pakistan adıyla kurulan yeni devletin kurucu kadrolarının lideri Muhammed Ali Jinnah’ın, daha ilk gün, Meclis’in gizli oturumunda yaptığı ve Pakistan’da yayınlanması 40 yıl kadar yasak olan ve Adımız Pakistan İslam Cumhuriyeti olacak, ama biz laik bir yönetim kuracağız.. şeklindeki konuşmasından da habersizdik..

Pakistan durulmadı, hiç.. Hâlâ ‘Qaid-i Âzam’ (Yüce Önder) diye anılan Jinnah’tan sonra, İskender Mirza, sonra Mareşal Eyyûb Khan’ın askerî darbesi, sonra Yahyâ Khan’ın darbesi, sonra Doğu Pakistan’ın 1971’de Bangladeş adıyle ayrılmasına müncer olan korkunç kanlı iç savaş, sonra Zulfiqar Ali Butto’nun Halk Partisi dönemi ve sonra onun, ‘Pakistan’ın resmî adından ‘İslam’ kelimesinin kaldırılacağını söylemesinden sonra başlayan büyük karışıklıklar; ve...  Gen. Ziya-ul’Haqq în onu devirmesi..

Ziyâ’ul Haqq, 11 yıl hükmetti Pakistan’a.. Kendisine itirazlar yükselince, hemen İslamî uygulamaları başlatmayı yeniden gündeme getirir ve halkın desteğini ele sağlardı.. Bindiği uçağa bomba konulması sonunda bir suikasd ile dünyamızdan ayrılınca, 11 yıllık bir yönetimden sonra, ülke bir anda, idâm ettirdiği Butto’nun kızı Binezîr’in eline geçiverdi!.

Ondan sonra da ülke daha bir iç çalkantılardan kurtulamadı..

Ordu daima bir müdahil güç idi, siyasette.. Nitekim, Muhammed Newaz Şerif  büyük halk desteğiyle iktidara geldikten bir kaç yıl sonra, General Perwiz Muşerref, onu bir askerî darbeyle devirdi ve sürgüne gönderdi. Pakistan’a 8 yıldır tahakküm eden ve üç ay kadar önce de İslamâbad yakınlarındaki ‘La’l (Kırmızı) Mescid ve medresesi’sine yaptırdığı baskında 1000 (bin)’den fazla Kurân talebesini, ‘Tâliban tarafdarı’ olmak iddiasıyla katlettiren ve amma halkın ciddî bir tepki vermediği bu cinayetten sonra.. General, yurt dışındaki Binezîr Butto’yla iktidarı paylaşacağı üzerinde anlaşarak, C. Başkanlığı seçimine girdi ve kazandığının açıkladı. Amma, geçen hafta da, kendisinin ‘askerî üniforma içinde C. Başkanlığı’na aday olamıyacağı ve seçilmesinin kanunsuz olduğu’nu açıklamaya hazırlanan Yüksek Mahkeme kararından hemen önce, bir ‘iç darbe’ daha yapıp, ülkeyi bir kez daha ‘kurtardı..’; tıpkı bizdeki darbeciler gibi.. Yüksek Mahkeme Başkanı başta olmak üzere binlerce insan tutuklandı, Anayasa da kaldırıldı..

Amerikan Başkanı Bush, Tayyîb Erdoğan’la görüşürken bu konuya da değinip, rahatsızlığını dile getirdi ama, ‘terörizme karşı savaşta, Muşerref’le işbirliği yapacaklarını’  da ekledi.

Aynı dönemde istiklaline kavuşan ve aynı derin sosyal problemlerle malûl olan Hindistan’da 60 yıldır hiç askerî darbe olmayıp, ‘Hükûmet’ler halkın rey ve iradesine göre gelir-giderken, Pakistan’ın niye askerî darbe hastalığından kurtulamadığının cevabını nasıl vermeliyiz, sahi?.

Ve Afganistan’da da hepimize yıllarca heyecan veren İslamî mücadelenin sonunun dış etkenler kadar iç etkenlerle de nasıl boğulduğunu gördük. Daha evvelki gün, meydana gelen bir patlamada 1’i Bakan, 6’sı m. vekili olmak üzere 100 kadar insan öldü..

Ve dudaklarımda bir acı hatıra mırıldanışı.. ‘Pakistan, Afganistan.. Sıra sende Müslüman!.’  ( Aman, ağzımdan yel alsın..)

Selahaddin E.Çakırgil

News ID 582918

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha