25 Ağu 2019 09:31

Keşmir krizi bölge güvenliği ve istikrarı için en büyük tehdit

Keşmir krizi bölge güvenliği ve istikrarı için en büyük tehdit

Türkiyeli Hindistan Uzmanı Duygu Çağla Bayram, Mehr Haber Ajansı’na verdiği röportajda, Keşmir'deki son gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Pakistan ile Hindistan arasında Keşmir kaynaklı gerilim zaman geçse de çözülmemiş bir halde. Hindistan, Anayasa'nın yarım asırdan uzun süredir Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan 370'inci maddesini iptal edip, bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırmsıyla birlikte bu meseleyi daha da çözülmemiş bir hale getirmiş.

Bu hareket iki ülkenin olumsuz ilişkilerini daha da tatsızlaştırmıştır. Hatta bazı uzmanlara göre Güneydoğu Asya'nın iki nükleer gücü yani Pakistan ile Hindistan yeni bir savaşın eşiğindeler.

Ancak Mehr Haber Ajansı’na konuşan Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Hindistan Uzmanı Duygu Çağla Bayram, sorunun tarafları olan Hindistan ve Pakistan’ın birer nükleer güç olduğunu hesaba kattığımızda Keşmir meselesi salt bölgesel değil, küresel ölçekte de bir tehdit potansiyeline sahip olduğunu açıkladı.

Aşağıdaki yazıda Duygu Çağla Bayram yaptığımız röportaji okuyabilirsiniz.

1- Yıllar geçse de Keşmir meselesi hala çözülmemiştir. Sizce bunun asıl sebebi nedir?

Hiçbir devlet bir şekilde hâkimiyet kurduğu topraklardan vazgeçmez. Keşmir’in çözümsüzlüğü de bundan ileri gelir. Kaldı ki 222 bin 200 km2’lik alana tekabül eden Keşmir, Asya’daki en büyük nehir havzalarından biri olan İndus sularının doğduğu yerdir ve bunun iki boyutlu çıktısı vardır: 1) Keşmir en temel anlamda verimli topraklar ve önemli hidroelektrik potansiyel ve ayrıca daha çok tarımsal üretim-ihracat-gelir demektir. 2) Keşmir’e egemen olan devlet İndus Havzası Nehir Sistemi’nin suları üzerinde de kontrol sahibidir.

2- Keşmir krizi komşu ülkeleri nasıl etkileyebilir?

Keşmir krizi her şeyden önce bölge güvenliği ve istikrarı için en büyük tehdittir. Aynı zamanda bölge barışı ve gelişiminin önünde en büyük handikaptır. Sorunun tarafları olan Hindistan ve Pakistan’ın birer nükleer güç olduğunu hesaba kattığımızda ise Keşmir meselesi salt bölgesel değil, küresel ölçekte de bir tehdit potansiyeline sahiptir.

3- Türkiye, ABD ve BM, Keşmir gerilimini azaltmak amacıyla Pakistan ve Hindistan arasında arabuluculuk yapmak isterlerse de bu teklif reddedilmiştir. Neden Pakistan ve Hindistan yönetimleri diğer ülkelerin arabulucu olmalarını istemiyorlar?

Arabuluculuğu istemeyen taraf temelde Hindistan’dır. Hindistan Keşmir’i bir “iç meselesi” olarak görmekte ve arabuluculuk gibi yöntemlerle Keşmir meselesini uluslararasılaştırmaktan kaçınmaktadır. Hindistan her ne kadar Keşmir meselesini kendisiyle birlikte salt Pakistan’ın dâhil olduğu iki taraflı bir mesele olarak lanse etse de esasında konuyu kendi içişleri dâhilinde görerek, hiçbir ülkenin müdahalesine müsaade etmemektedir. Bunun da sebebi açıktır: Kontrolündeki toprakları tartışmaya açmamak ve dolayısıyla bu topraklar üzerinde kendi statükosunu korumaktır.

4- Hindistan, yarım asırdan uzun süredir bölgeye özel statü tanıyan anayasa maddesini 5 Ağustos’ta iptal etti. Hindistan bu gibi hassas bir durumda neden böyle bir karar almış?

Bu karar sürpriz değildir. Zaten aşama aşama söz konusu karar için temel hazırlanmaktaydı. Hindistan tarafınca 370. maddenin kaldırılmasının temel sebebi olarak sınır ötesi güvenlik faktörleri öne sürüldü. Alınan kararla Keşmir’in Hindistan’ın geri kalanına bütünleşmesi sağlanarak, bölgedeki güvenliği artırmak, paralel şekilde bölgeye daha fazla yatırımı teşvik etmek ve bölge gelişiminin, kalkınmasının önünü açmak amaçlanıyor. Bunlar Hindistan’ın temel tezleridir.

5- Kaleme aldığınız bir makalede “bundan sonra  bölge dışından gelen Hint vatandaşlarının daimi olarak yerleşmesi, toprak satın alması, yerel yönetim işlerini elinde tutması ve eğitim bursları kazanmasının da önü açıldı” gibi konulardan bahsetmişsiniz. Bu meseleleri biraz daha detaylarıyla izah edebilir misiniz?

Hindistan’ın kontrolündeki Keşmir toprakları bugüne dek Jammu-Keşmir adıyla ülkenin 29 eyaletinden biriydi. Ancak Hindistan Anayasası’nda bulunan 370. madde ve anılan maddenin 35a fıkrasıyla Jammu-Keşmir eyaletinin özel bir statüsü bulunmaktaydı. Onu ayrıcalıklı kılan özellikler ise diğer eyaletlerinden farklı olarak kendi anayasasına, kendi bayrağına ve idari özerkliğine sahip olmasıydı. Bunun beraberinde, bölgenin Müslüman ağırlıklı demografik yapısını korumak amacıyla yabancıların (eyalet dışındaki Hint vatandaşlarının) oturma izni alması, mülkiyet edinmesi, kamu istihdamı ve eyalet hükümetinden burs ve yardım alabilmesi söz konusu değildi. Ancak 370. maddenin kaldırılması, Jammu-Keşmir eyaletine tanınan tüm bu hakların “Merkezi hükümetçe” geri alınması demektir. Aynı zamanda eyaletin iki parçaya bölünmesi ve “Birlik Toprağı” statüsüne indirgenmesi, bölgeyi doğrudan Merkezi hükümete bağlamaktadır. Dolayısıyla artık bölgenin ayrıcalıklı özerkliği ortadan kalkmış, tabir caizse bölge kapısı tüm Hindistan ve Hint halkı için açık duruma getirilmiştir.

6- Mevcut durumda Keşmir’in rolünü Modi’nin siyasi projelerinde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben 2014 yılını, dolayısıyla Narendra Modi’yi Hint siyasetinin dönüm noktalarından biri olarak niteliyorum. Zira bu zamana dek Hindistan’da siyaseti şekillendiren dinamik ağırlıklı olarak Kongre Partisi ile onun genel anlamda ülkenin hiçbir unsurunu radikalleştirmeden çeşitlilik çizgisine yakın duruşuydu. Ancak Modi, Anayasası uyarınca da “seküler” karakterdeki ülkede Hindu dinini radikalleştiren bir duruş sergilemektedir. Modi hükümetinin Keşmir hamlesi de din merceğinden okunduğunda, hitap ettiği Hindu tabanı ve destek gördüğü Hindu yapılanmaları nazarında siyasi gücünü sağlamlaştırdığını tahmin etmek zor değildir. Bunun yanı sıra, ülkede ekonomik yavaşlamanın yaşandığı ve bölgede ise Pakistan-Çin yakınlığının ve bilhassa Afganistan barış sürecinde değişmesi kuvvetle muhtemel Amerikan tutumunun görülmeye başladığı şu sıralarda kararın zamanlaması oldukça akılcı ve stratejiktir.

7- Bu sorunun çözüm yolları nelerdir?

Açık konuşmak gerekirse Keşmir sorunu çözümlenemez. Pesimist bir bakış açısı getirmek istemem ancak Keşmir meselesi kroniktir. Yani bir nevi hayat boyu düzelmesi söz konusu olmayan hastalık gibidir. Dolayısıyla şimdiye kadar nasıl geldiyse, şimdiden sonra da devam edecektir. Realist bir perspektifle maalesef gerçek budur. Diğer taraftan, ütopyacı bir yaklaşımla sorunun en adil çözüm yolu halkoylamasıdır. Yani, bütünsel bir şekilde Keşmir’in geleceğinin Keşmir halkının kararına bırakılması ve söz konusu inisiyatifin gerçekleşmesinde gerek Hindistan gerek Pakistan gerekse Çin’in rızasıyla BM gözetiminde tamamen tarafsız, adil bir referandumun vücuda gelmesi, çözüm için en doğru olanıdır. Ancak bir o kadar da ütopyadır.

8- Bazı uzmanlar “Hindistan’ın Keşmir kararı sadece Pakistan’la arasındaki gerilimi artırmakla kalmayacak aynı zamanda kendi federalizmine de darbe indirecek” gibi değerlendirmelerde bulunuyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Hindistan için tam olarak federalist bir devlet denemez. Nitekim Anayasası’nın 1. maddesinde kendini “Birlik” olarak tanımlar. Ekonomik gelişmişliği ve kültürel homojenliği bulunan Amerikan federalizminin aksine dil, din, etnik, kültür vs. gibi birçok farklılıkları olan ve ekonomik anlamda gelişmesi gereken Hindistan’da “Merkezi hükümet” daha güçlüdür. Hint devletlerinin kendi anayasaları yoktur. Hindistan’da tek vatandaşlık söz konusudur. Ayrıca Hint devletlerinin bir nevi başbakanları diyebileceğimiz seçilmiş siyasi liderleri haricinde bir de Hindistan Cumhurbaşkanı tarafından atanan ve devletlerin cumhurbaşkanları olarak nitelenebilecek valileri bulunmaktadır. Her anlamda “özel bir ülke” olarak ifade ettiğim Hindistan için bu konuda da “kendine özgü federalizm” karakteristiği olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu noktada belki de Hindistan’ı en çok federal yapan Jammu-Keşmir eyaletiydi. Artık böyle bir eyaletten söz edilemeyeceğinden, “Birlik” mantığına uygun davranıldığı söylenebilir. Hindistan’ın zaten çok da federalizm kaygısı yoktur. Onun için Merkezi yönetimin güçlü olması daha önemli ve en akılcı olanıdır. Öte yandan, Keşmir kararının ülkenin kendine özgü federal dengesini bozma potansiyeli de kuşkusuz yadsınamaz. Zira “farklılıkların birliği” konusunda emsal olan Hindistan için bu durum ayrılık sürtüşmelerine gebe olma ihtimalini de her zaman saklı tutar. Ancak Hindistan’ın bu konuda tedbiri elden bırakmadığı da bir gerçektir.

9- Pakistan hükümeti Keşmir davasını Dünya Mahkemesi’ne götüreceğini öne sürüyor. Sizce Dünya Mahkemesi’nde bu mesele çözülebilir mi?

Konunun hukuki boyutu çok girifttir. Bunun kaynağı da Keşmir tarihinin detaylarında gizlidir. Burada elbette ayrıntılı bir arka plan aktarımı yapmayacağım ancak gerek tarihsel gerekse hukuksal çerçevede her iki tarafın da eksik noktaları söz konusudur. Hindistan’ın son kertede attığı radikal adımda da iç ve dış hukukun göz ardı edildiği noktalar mevcuttur. Bölgede insan hakları ihlallerinin gerçekleşip gerçekleşmediği konusu ise teorilere açıktır. Açıkçası olan oldu. Hindistan’ın kararından dönmesi ve Keşmir’in çözüme kavuşması beklenmemelidir. Her ne kadar Pakistan konuyu Dünya Mahkemesi’ne taşıyacağını ifade etmiş olsa da bu hamlenin meseleye çözüm getireceğini beklemiyorum. Bilindiği üzere Uluslararası Adalet Divanı’nın kararları tavsiye niteliğindedir. Dolayısıyla Mahkemenin devletler üzerinde resmi bir yaptırım gücü bulunmamaktadır.

Muhabir: Azar MAHDAVAN

News ID 1880713

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha