1 Oca 2021 11:34

Türk uzmanlar Mehr'e değerlendirdi:

General Süleymani IŞİD'e karşı büyük mücadele vermiştir

General Süleymani IŞİD'e karşı büyük mücadele vermiştir

General Süleymani'nin şehadetinin yıldönümü münasebetiyle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) uzmanı Dr. Kadir Ertaç Çelik ve Terör ve Güzevlik Uzmanı Dr. İmbat Muğlu Mehr'e konuştu.

İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani, 3 Ocak 2020'de ABD tarafından Bağdat Havaalanı'nda suikasta uğraması sonucu şehit düşmüştü.

Bu olayın dünya medyasında büyük yankı uyandırırken Şehit Süleymani'nin cenaze merasiminde İran halkının bir kez daha birbirine kenetlendiğini gösterdi.

General Kasım Süleymani'nin şehadetinin yıldönümü münasebetiyle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) uzmanı Dr. Kadir Ertaç Çelik ve Terör ve Güzevlik Uzmanı Dr. İmbat Muğlu Mehr'e konuştu.

1- ABD yönetimi, terör örgütü IŞİD’e karşı mücadele kahramanı olarak bilinen General Süleymani’yi bir terör saldırısıyla hedef almakla direnişe ve bölgedeki Amerikan karşıtı söylemlere son vereceğini düşünerek bunu yapmış olabilir. Size göre ABD’nin bu eylemi direniş üzerinde bir etki bırakabildi mi?

Muğlu: Terör örgütü DEAŞ/IŞİD ile mücadelenin kilit isminin ABD tarafından terör edilmesi ABD’nin özellikle Ortadoğu’da sürdürmüş olduğu sözde barış ve güven politikasının başarısına dair şüpheler doğurdu. Bu strateji daha kararlı bir dirençle karşılaşabilir. Irak özelinde de Amerikan varlığına karşı cepheyi büyüteceğe benziyor. Ayrıca Suriye'de de Amerikan askeri varlığına karşı İran ve Suriye arasında koordinasyon artırılarak ABD’nin yeni tedbirler almasını sağlayacaktır. 

Ertaç: İran’ın yurt dışı operasyonlarından sorumlu Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye yönelik 3 Ocak 2020 tarihinde gerçekleştirilen suikastın görünür nedeni olarak her ne kadar ABD Büyükelçiliğini hedef alan eylemler ve ABD askerlerine yönelik saldırılar gösterilse de esasında Washington yönetiminin hem kendi kamuoyu hem de uluslararası sistemdeki aktörlere yönelik birden fazla hedefi olduğunu ifade edebilirim. Bunlardan en öne çıkanlar:
•    ABD’ye karşı bölgedeki direnişin hem fiziki hem de psikolojik olarak yıpratılması
•    İran’ın desteklediği gruplar üzerinden bölge ülkelerindeki etkinliğinin ve nüfuzunun azaltılması
•    İsrail’in tehdit olarak algıladığı bir aktörü ortadan kaldırmak suretiyle bu devletin güvenliğine katkı sunulması
•    Irak’ın kuzeyinde gerçekleşen ve Talabani yönetiminin bağımsız devlet kurma hevesinin bir ürünü olan referandumun neticesiz kalmasında etkili olan bir aktörü yok ederek bölgede garnizon devlet olarak kullanacağı bir Kürt devleti kurulmasının engellerinden birisinin ortadan kaldırılması
•    Suriye jeopolitiğinde İran’a bağlı grupların ve İran etkisinin bu suikast neticesinde azalması ve buna bağlı olarak PYD-YPG’nin alan kazanması
•    Yurt dışı operasyonlar biriminin lider kadrosunun öldürülmesiyle bu birimin operasyonel yeteneğinin yok edilmesiyle İran’ın elinin zayıflaması. Buna bağlı olarak da Rusya’nın bölgede güç kaybetmesi
•    İran kamuoyunda olumsuz hava oluşturularak psikolojik bir çöküşün yaşanması 
•    Trump yönetimince önce IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’yi ardından da Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi ortadan kaldırarak kendi kamuoyuna (kendilerinin ifadesi ve tanımlaması) radikal terörist unsurlarla mücadelede zaferler elde ettikleri mesajının verilmesidir.

2- İran'ın üst düzey bir askeri yetkilisi olan General Kasım Süleymani’ye yönelik suikastı uluslararası hukuk açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce ABD’nin bu eylemi uluslararası hukukun ihlali değil miydi?

Muğlu: ABD kuruluşundan itibaren başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın bir çok coğrafyasında insanlara vaat ettiği demokrasi, barış, huzur, özgürlük, yaşama hakkı söylemlerinin yerini kan, ölüm, belirsizlik, fakirlik gerçekliği almıştır. İşgal ettiği topraklarda kan ve yer altı zenginlikleri ile ayakta duran bir ülkede adalet ve hukuk aramanın dahi zor olduğu bir alanda hukuk ihlallini aramak basit kalmaktadır.ABD’nin hukuku ve adaleti sadece kendi vatandaşınadır. Amerika Birleşik Devletleri topraklarının gerçek sahipleri olan Kızılderilileri soykırıma uğratmış bunun yanında yıllardır siyahi vatandaşları ikinci sınıf insan muamelesi yapmaktadır. Onun içindir ki ABD  bu güne kadar yüzlerce suikast gerçekleştirdi ve bunların hiçbirinin hukuki ve insani bir dayanağı yoktur. Bir örnek vermek gerekirse 2004 yılında  Hamas'ın kurucusu ve ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin, Gazze kentindeki Sabra mahallesinde sabah namazı çıkışında füzelerin hedefi oldu. Geçirdiği felç nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkum olan Şeyh Yasin'e, korumaları eşliğinde 05.30 civarında camiden çıktığı sırada bir İsrail askeri helikopteri 3 füze attı Hamas eski lideri ki tekerlekli sandalyeye mahkum yaşlı bir adamdı. Hukuk bunun neresinde? Zaten ABD’nin Ortadoğu da bulunması tamamen başlı başına bir hukuksuzluktur.

Ertaç: Amerika Birleşik Devletleri tarafından gerçekleştirilen bu suikastı ana şekliyle tanımlayacak olursak bir devletin başka bir devletin sınırları içerisinde yani topraklarında üçüncü bir devletin resmi askeri görevlisine karşı gerçekleştirdiği bir eylemdir. Bu eylemi Washington yönetimi, Pentagon ve CIA her ne kadar operasyon olarak tanımlasalar da bu eylem bir suikasttır. Dolayısıyla suikast zaten uluslararası hukukta karşılığı olmayan yani uluslararası hukuka göre meşru olmayan bir eylemdir. Bunun yanı sıra ABD’nin Irak topraklarında yani başka bir ülke topraklarında eylem yapması için gerekli hukuki şartlara da riayet etmediği görülmüştür. Irak yönetimi hukuken bu eyleme izin vermemiştir. Son olarak ise bir devletin resmi görevlisine barış zamanında (hukuken İran ile ABD arasında bir savaş durumu söz konusu değildir.) silahlı bir saldırıda bulunulması da uluslararası hukuka göre meşru değildir. Netice itibarıyla ABD yönetimi birden fazla hususta uluslararası hukuku ihlal etmiştir ve uluslararası hukuka göre suç işlemiştir. 

3- Sizce ABD’nin üst düzey bir askeri yetkiliye yönelik böyle bir terör eylemi düzenlemekten asıl amacı neydi?

Muğlu: ABD'nin, Bağdat hükümetine "İran'in desteklediği Haşdi Şabi gruplarının hareketlerini sınırlandırması" yönünde baskısı ile Irak Silahlı Kuvvetler Komutanı olarak Abdulmehdi  bir askeri kararname yayınladı. Kararnamede, kentlerde ve onun dışındaki bölgelerde Haşdi Şabi'ye bağlı grupların adını taşıyan tüm bürolar kapatılacaktı. Kararname yayınlanmış olsa da Şii gruplar tarafında pek dikkate alınmadı.Çünkü bu grubun ortak fikri şu yöndeydi. Şiilerin dini mercii Ayetullah Ali es-Sistani dışında herhangi bir siyasetçi ya da hükümette görevli bir kişinin Hasdi Sabi'yi bitirmeye gücü yetmez. Haşdi Şabi, hükümetteki görevi ne olursa olsun herhangi biri taraftan değil, sadece kurucusu Sistani tarafından lağvedilebilir yönündeydi. Çünkü ABD General Kasım Süleymani’yi ancak bu bahane ile terör edebilirdi. Yani Irak sen bu işi beceremedin bak ben üst düzey yetkili komutanı ortadan kaldırdım mesajı ile Irak Hükümeti’ne de göz dağı vermiştir.

Ertaç: Öncelikle İran ve bölgedeki diğer ABD karşıtı aktörlerin motivasyonlarının bozulmasını sağlamak amaçlanmıştır. Bunun dışında birinci maddede bahsettiğim hedeflerle birlikte başta ABD’nin vekalet savaşında kullandığı terör örgütlerine alan açılacağı beklentisi ve İsrail’e güvenlik noktasında pozitif bir katkı sunmaktı. Nihai amaç ise İran’ı provoke etmek suretiyle hata yapmaya ve topyekûn bir savaşa zorlamaktı. 

Baş edilemez olan bu örgüt ile en büyük mücadelelerden birini de efsane komutan olarak da bilinen, ömrü savaş meydanlarında geçen, istihbarat bilgisi mükemmel olan İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani vermiştir.

4- Bilindiği üzere General Kasım Süleymani, terör örgütü IŞİD’in yenilgisinde etkin rol oynamıştır. Siz General Süleymani’nin bölgede özellikle de Irak'ta IŞİD ile mücadeledeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Muğlu: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığımda ilk yurtdışı görev yerim Irak olmuştu.Saddam Hüseyin’in devlet başkanı olarak halkına karşı en zulümkar ve acımasız  olduğu yıllardı o yıllar. ABD, Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak ve bu çıkarlarına  zarar vermesinden endişe duyduğu İran’a karşılık  “Düşmanımın düşmanı; dostumdur” teorisiyle hareket ederek Saddam Hüseyin’i hep destekmiş olduğu dönemlerdi. ABD yönetiminin vermiş olduğu sınırsız destek Saddam’ı ‘güçlü adam,دgüçlü lider’ konumuna sokmuştu.Bu destek ve ilişkiler Saddam’ı doyumsuz bir ruh haline soktu. Gözünü hırs bürümüş Saddam Hüseyin Müslüman kanını akıtmaya devam etti. İran-Irak Savaşı esnasında Saddam Hüseyin, 16 Mart 1988'de Irak'ın kuzeyinde Kürtlere karşı Halepçe Katliamı’nı gerçekleştirdi. Saldırıda 5 binden fazla kişi öldürüldü ve 10 bin fazla sivil yaralanmıştı. İran ve Irak arasında sekiz yıl süren savaşta bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Saddam’ın bu sefer Kuveyt'i işgal etmesi ile  ABD yönetimi Saddam Hüseyin’i gözden çıkarmış, türlü türlü bahane ve yalanlarla devirme planları yaparak kısa bir süre içerinde Saddam yönetimi devrildi ve o günden itibaren ABD Irak’ın her metrekaresine hükmetti ve halende bu işgale devam etmektedir. Kendisinin kurmuş olduğu DEAŞ/İŞİD terör örgütü belli bir süre kontrol edilemez olunca ABD terör örgütü DEAŞ/İŞİD’i devletlerarası bir sorun olarak dünya gündemine aldırdı. Baş edilemez olan bu örgüt ile en büyük mücadelelerden birini de efsane komutan olarak da bilinen, ömrü savaş meydanlarında geçen, istihbarat bilgisi mükemmel olan İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani vermiştir. 

Ertaç: Kasım Süleymani, kendisini İran’ın Irak, Lübnan, Gazze, Afganistan ve Suriye politikalarını kontrol eden isim olarak tanımlamaktaydı. Tabii ki başta Irak olmak üzere bölgede IŞİD terör örgütünün yenilmesinde önemli bir paya sahipti. Bununla birlikte Haşdi Şabi’nin Irak’ta resmi bir kurum olmasıyla daha da etkinliği artmış ve “İran’ın kılıcı” olarak değerlendirilmeye başlamıştı.

5- General Süleymani’ye karşı düzenlenen terör saldırısının ardından bazı uzmanlar Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanmaya zemin hazırlamak amacıyla böyle bir eylemde bulunduğunu ifade etti. Eğer öyleyse Trump neden seçimi kazanamadı?

Muğlu: Ben bu görüşe katılmıyorum çünkü General Süleymani’ye karşı düzenlenen terör saldırısı ABD’nin ve İsrail’in ortak bir saldırısıdır. 2003 yıllından beri ABD’nin arka bahçesi olan Irak’ta, İran etkisinin bu kadar çok olması Amerika ve batılı devletlerini rahatsız etmiş ve saldırı ile başta İran, Irak  olmak üzere tüm İslam coğrafyasına gözdağı verme hedefi güdülmüştür.

Ertaç: Trump bu suikastı iç kamuoyunu da pazarlamak için kullanmıştır. Bağdadi gibi Süleymani gibi ABD’yi düşman olarak kodlayan ABD’nin düşmanı olarak nitelendirdiği isimlerin suikast sonucu ortadan kaldırılması Trump yönetimi için Amerikan halkı nezdinde bir itibar getirisi olacak hamlelerdir. Bunların dışında ABD ekonomisine yönelik olumlu gelişmeler de söz konusu olmuştur. Ancak Trump seçimi, kendileri kabul etmese de kaybetmiştir. Seçimi kaybetmesinin en temel nedeni ise Covid-19 Pandemi sürecidir. Pandemi koşullarından olumsuz etkilenen Trump’a karşı Demokrat aday Biden’ın önü açılmıştır. Buna ek olarak söz konusu ülkedeki siyahilere yönelik polis şiddeti de Trump yönetimini zora sokan bir diğer unsurdur. Ayrıca küreselci çevreler de Trump yerine Biden’ı tercih etmiştir. Bu noktada şu durumu da belirtmek gerekir ki Trump bütün bu olumsuz duruma ve seçimi kaybetmesine rağmen oyunu da artırmıştır. Ve önümüzdeki dönemde Trumpizim olarak ifade edebileceğimiz bir siyasi eğilimin ABD’de etkin olmasının da önünü açmıştır.

6- General Süleymani suikastı dünya kamuoyunda ve Türkiye’de nasıl bir yankı uyandırdı?

Muğlu: DEAŞ/İŞİD terör örgütü ile mücadelede sembol bir isim olan General Kasım Süleymani suikastı ve sonrasındaki gelişmeler ABD,İsrail, İran ve Irak’ı içine alan dörtlü bir denklemde seyretse de sürecin yansımaları bölgenin tamamını ilgilendirir niteliktedir. Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki direniş gruplarının örgütlenmesi ve bölgesel politikalara Tahran lehine yön verilmesinde en önemli bir aktör olan Süleymani suikast sonrası Ortadoğu’daki bütün aktörler bundan sonra İran-ABD ilişkilerindeki gelişmeleri de hesaba katarak adım atacaklardır. General Süleymani suikastının bölgedeki dengeleri şekillendirme süreci aradan bir yıl geçmesine rağmen tamamen sona erdiğini iddia etmek zordur. Bununla beraber bölge dinamiklerinin suikast öncesinden farklı olduğu da kesindir. Bu suikast, ABD’li çevrelerce Usame Bin Ladin’in ölümünden de önemli bir gelişme olarak yorumlanmıştır ve bunun bölgesel çok önemli etkileri olması beklenmektedir. Öyle ki İran’dan gelen misilleme açıklamalarına karşı ABD kadar Suudi Arabistan, Fars Körfezi ve İsrail’den ses çıkmaktadır. Sonuç olarak yapılan yorumlar, bölgenin iyice karışacağı ve ABD ile İran arasındaki gerginliğin iki ülkeyi de aşan bir savaş ile sonuçlanacağı şeklinde olmuştur. 

Türkiye Süleymani suikastı sonrası bölgede tansiyonu düşürmek için diplomatik süreci başlatarak bu sürecin barışçıl yollarla çözülmesi için girişimlerde bulunmuştur.Türkiye bu dönemde  çatışmanın her hangi bir tarafına  müdahil olmak yerine iki tarafa da eşit mesafede kalarak çözüm yollarını aramıştır.Ayrıca İran’ın bir komşusu olarak Türkiye, tarafları itidalli davranmaya davet etmiş ve suikastlara, dış müdahalelere ve mezhepçi çatışmalara karşı olduğunu ifade etmiştir. 

Ertaç: öncelikle şunu net olarak ifade etmek gerekir ki bu suikast sonrası ABD’nin hukuk tanımaz ve haydut bir devlet olduğu, karar alıcılar tarafından doğrudan zikredilmese de akademisyenler ve entelektüellerce açık bir kabul görmüştür. Batı devletleri dahi ABD’nin bu suikastını desteklememiş ve ABD yönetiminin yanında yer almamıştır. Türkiye ise gerek tarihsel ilişkilerinin olduğu sınır komşusu gerekse son dönemde bölgesel işbirliği ilişkilerini üst düzeyden yürüttüğü İran’a karşı gerçekleştirilen bu saldırıyı hem hukuk hem de politik açıdan reddetmiştir. Ayrıca Türk karar alıcılar bu saldırının yine bölge devletlerinin birinin topraklarında gerçekleştirilmesi de kabul edilir bir durum olarak ele almamışlardır. ABD’nin bölge devletlerinin içişlerine müdahale etmesi ve bu tip hukuk dışı eylemlerinin bölgenin barış ve refahına katkı sunmayacağı aksine bölgede istikrarsızlığa, kaosa ve teröre katkı sunacağı gerek karar alıcılar gerekse de uzmanlarca defaatle ifade edilmiştir. 

News ID 1891482

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha