MHA - Ketiybetil Hadra bölgesinde düzenlenen Hamas'ın 22. kuruluş yıl dönümü kutlamalarında halka hitab eden Filistin Başbakanı İsmail Heniyye'nin konuşmasının geniş özetini sunuyoruz:
Ey Ketiybetil Hadra'daki Gazzeliler. Sizler bugün Filistin'in tamamını temsil ediyorsunuz. Ey Filistin'in yiğitleri ve kadınları, Allah'ın selamı üzerinize olsun. Selam, şehitlerimize, esirlerimize, yetimlerimize, yıkılan evlerimize, tahrip edilen tarlalarımıza olsun.
Selam, Filistin'in dağlarından da sağlam olan sizlerin iradenize olsun. Selam, tüm Filistinlilere olsun. Selam aynı hendekte olduğumuz, aynı sancağı kaldıran, aynı stratejiyi üstlenen, Hamas'ın istediği şekliyle direnen ümmetimize olsun. Bizim stratejimiz, denizinden nehrine kadar Filistin'dir.. Zerre miktarından dahi tavize asla hayır!
Ey değerli kardeşlerim. Öncelikle, hac görevlerini yerine getirerek Filistin'e dönen Filistinli hacıları tebrik etmek istiyorum. Filistin halkı adına Suudi Arabistan'a ve Mısır'a, sağladıkları kolaylıklardan ötürü teşekkür ediyorum.
Sizler bugün, İhvan-ı Müslimin'in Filistin'îndeki cihadi kanadı olan Hamas'ın 22. kuruluş yıl dönümünü kutluyorsunuz.
Beşeri bir aklın, şiddetli bir savaştan sonra böyle bir kalabalığın bu meydanı doldurmasını tasavvur etmesi mümkün değildir. Direnişe, Hamas'a, hükümete ve halka karşı şiddetli bir savaş başlatan Siyonist düşman da Hamas'ın 22. kuruluş yıl dönümü geldiğinde, Hamas'ın kuruluşunun böyle bir kalabalık ve teveccühle kutlanacağını, Hamas'ın böyle bir güçle ortaya çıkacağını düşünmüyordu.
Onlar, Gazze'ye karşı düzenledikleri savaşı "Dökme kurşun" olarak adlandırdı. Fakat Allah da Gazze halkına sebat, azimet, irade ve kuvvet döktü. Meleklerini indirdi. işte Hamas şimdi kuruluşunun 22. yılını kutlamaktadır.
Savaşı planlayanlar ve uygulayanlar, yeşil ışık yakanlar, sessiz kalarak işbirliği yapanlar, böyle bir günün gelip de Hamaslıların yeşil bayrakları kaldıracağını ve "Ey Olmert! Sen kaybettin. Ama Hamas hala burada" diyeceğini düşünmemişlerdi.
Filistin topraklarını kanlarıyla sulayan şehidlerimize selam olsun. Şeyh İmam Ahmed Yasin, Dr. Abdulaziz Rantisi, Mukadime, Said Sıyam, Nizar Reyyan, Tevfik Cabari, Yahya Ayyaş, İmad Akil'e ve diğer şehitler kafilesine selam olsun.
Bugün böyle bir duruş sergilememiz, yürüyüşü devam ettirmemiz ve Filistin'i savunmamız için bu mübarek toprakları kanlarıyla sulayan, Kudüs'e, Filistin'e ve Hamas'a kanını, gençliklerini veren şehidlerimize selam olsun.
Ey değerli kardeşlerim, ilkelere bağlılıkla geçen koskoca 22 sene. 22 sene önce bugün Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas kurulmuştu. Fakat Hamas, daha önceki yıllarda da Filistin'de vardı. 1940'lı hatta daha öncesinde...
Hamas hareketinin, 1967'deki hezimetten sonra belirli dönemlerini hızlıca size aktaracağım. Bu hezimetten sonra Hamas, hareketin alt yapısını oluşturmaya odaklanmıştı. Örgütlü bir yapının oluşturmasıyla meşguldü.
1970'li yıllarda müesseseler oluşturuldu. İslami kuruluşlar, dernekler kuruldu. Sonra hazırlık ve işgale karşı silahlanma dönemi başladı. Böylece bu hareket, ilan edilmeden önce bir güç olarak ortaya çıktı. Şartlar oluşunca hareket'in isminin Hamas olduğu, birinci intifadayla birlikte ilan edildi. Allah, bu hareketin Filistin topraklarında sancağı yükseltmesini ve cihadi projeyi yürütmesini takdir etti.
Hamas, 14.12.1987'de doğmuş değil. Bu tarih, hareketin Hamas adıyla ilan edildiği tarihtir. Hamas, bugün Filistin halkının, ümmetin ve dünyadaki tüm özgürlerin ümidi haline gelmiştir. 1987'de ilan edilen Hamas, bugün bu seviyeye yükseldi.
22 yıllık süreç içerisimde Hamas, türlü saldırılara uğradı. Bu hareketi başlangıçta durdurmak için tutuklamalar ve sürgün cezaları başlatıldı. 400'den fazla Hamaslı, güney Lübnan'daki Merca Zuhur'a sürgün edildi. Fakat sürgün, Hamas'ın Filistin alanından İslam ve Arap alanına çıkışının başlangıcı oldu.
Hamas, bugüne kadar türlü saldırılara maruz kaldı. 1996'da Filistin yönetimi, bu harekete karşı mücadele etmek için, işgal hükümetinin isteği üzerine yüzlerce Hamas liderini tutukladı.
Hamas, Aksa intifadasından sonra da çetin bir dönemden geçti. Bu dönemde askeri, siyasi ve kurucu lider kadrosuna suikastler düzenlendi. Onlar, Hamas liderlerine suikast düzenlemekle Hamas'ın da sonunu getireceklerini sandılar. Fakat liderlerin suikaste uğraması, Hamas için yeni bir hayat oldu. Filistin halkı için yeni bir hayat oldu.
Bundan sonra Hamas, hala devam eden ambargoya maruz kaldı. 4 yıldır ambargo altında yaşıyoruz. Modern tarihte bu ambargonun benzeri görülmedi. Ambargonun hedefi Filistin halkının iradesinin zayıflatılması, kalenin yıkılması ve mevzilerin alınmasıydı. Fakat onlara dört yıldır devam eden ambargonun ardından Filistin halkı adına "Hiçbir kale düşmeyecek. İçten yıkılmayacak ve bizden hiçbir mevziyi alamayacaksınız!" diyoruz.
Sonra, Allah'ın düşmanlarının Filistin halkına karşı başlattığı savaşa muhatap olduk. Değerli kardeşlerim, Hamas bütün bu acılara ve belalara, Allah'a tevekkül ederek, sabrederek, ilkelerine bağlanarak, ulusal birlikle karşılık verdi.
Bizim maruz kaldığımız musibetlere, acılara, saldırılara başka bir hareket uğrasaydı, çoktan yok olurdu. Biz, musibetlere uğradığımız böyle bir dönemde, ilkelerimize bağlı kaldık, Filistin davasını üstlendik ve haklarımızdan taviz vermedik. Böyle bir dönemde, Filistin halkı ve diğer hareketlerle birlikte Hamas silahını taşımaya devam ediyor. Hamas, devam ettiği bu yolda bir çok kazanımlar elde etti. Buı kazanımlar, Filistin tarihinde önemli bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Öncelikle Filistin davasına itibarını yeniden kazandırdı.
Siyonistlerin girişimi, Filistin davasının sadece Filistinlilere has kılınmasıydı. Filistin, sadece Filistinlilerindi. Arapların ve müslümanların, Filistin davasıyla bir alakaları yoktu. Hamas, Filistin sahasına indiği günden itibaren, Filistin davasına asli itibarını kazandırdı. Filistin davası, kutsal bir davadır. Bu dava, Filistin'indir, Müslümanlarındır, Araplarındır, tüm insanlarındır. Tüm müslümanlara ve Araplara sesleniyorum: Kudüs, sadece Filistinlilerin değil hepinizin boynuna borçtur.
Hamas aynı şekilde direnişe de itibar kazandırdı. İşgale karşı direniş meşrudur ve işgal bitmedikçe sona ermeyecektir. Bugün Filistin halkı, Arap ve İslam ümmeti adına şunu söylüyoruz: Hamas, halkımız özgürlüğüne kavuşuncaya kadar cihad ve direniş hattından geri adım atmayacaktır.
Hamas, Filistin halkı ve diğer hareketlerle birlikte, Gazze'yi siyonist düşmandan, yerleşim merkezlerinden temizledi. Evet bugün Gazze, denizden, karadan ve havadan kuşatma altında. Fakat Gazze, iradesiyle, kararıyla, sözüyle hürdür.
Hamas, sadece Gazze'nin kurtarılmasıyla yetinmeyecek. Hamas, Gazze'de bir İslam emirliği ya da devlet kurmanın peşinde değil. Hamas, tüm Filistin'e bakmaktadır. Gazze'nin işgalden kurtarılması, tüm Filistin'in kurtarılmasının ilk adımıdır.
Sonra Hamas, seçimlere katılmasıyla, Filistin'de yapılan şeffaf seçimlerde zafer kazandı. Hükümetini oluşturdu. Direnişte olduğu gibi yönetimde de model oldu. Hukuka, ilkelere ve sabitelere uygun olarak devam eden bir yönetim. Ellerimiz tertemiz. Ne halkın parasını gasbettik, ne şahsımız adına binalar inşa ettik. Filistin halkının kanları üzerinden pazarlık yapmadık ve yapmayacağız da..
Bakanlarımız, Allah'ın huzuruna şehitler olacak çıktı. Şehid oldular.. Çünkü onlar direnişin hükümetinde bakandılar. Direnişi koruyan hükümette bakandılar.
Hükümet ve Filistin Meclisi, çıkardığı kanunlarla direnişi yasallaştırdı. Ey değerli kardeşlerim, bizden önceki dönemde bunlar yapılmamıştı. Bundan ötürü geçen 22 yılın ardından diyoruz ki "Hamas, menhecine sadık kaldı ve ilkelerine bağlı kaldı."
Seçimlerden önce herkes geliyor ve bize "seçimlere neden girmiyorsunuz? Kurumlarda ıslah ve değişim yapmanın dışından neden kalıyorsunuz? Niçin sadece direniş meydanında kalmakla yetiniyorsunuz? Biz, sizin seçimlere katılmanızı istiyoruz" diyorlardı. Biz, bu sözleri, yakınımızda ya da uzağımızda olan herkesten duyduk. Fetihlilerden ve diğerlerinden. Dediler ki "Gelin, katılın, katkı sağlayın. Niçin sorumluluk üstlenmekten beri duruyorsunuz?"
Değerli kardeşlerim, Dr. Rantisi'nin şehadetinden önce İsmail Ebu Şenab'ın evinde oturuyorduk. Bu oturumumuzda, bazı Fetih liderleri, "Hamas'ın seçimlere aktif bir şekilde girmesi zorunludur. Biz, çoğulcu bir siyasi yapıdan yanayız. Sadece Fetih'e munhasır güvenlik güçlerinden ziyade ulusal bir ordu kurmak istiyoruz" demişlerdi.
Hamas, bütün bu çağrıları, dikkatlice değerlendirdikten sonra seçimlere girmeye karar verdi. Ve seçimleri kazandı.
Fakat, Hamas'ın seçimlere katılmasını isteyenlerin, Hamas'ın seçimleri kazanması ve tek başına hükümeti kurmasıyla, Hamas'ı siyasi alandan çıkarma planları yaptıklarını anladık. Dış güçlerle birlikte Filistin halkının iradesine darbe indirmek istemişlerdi.
Seçimleri kazandığımız ilk günden bugüne kadar hakkımızda üç plan uyguladılar. Birincisi, Hamas'ın normalleştirilmesi, ehlileştirilmesi.. Hamas'a, Ortadoğu dörtlüsünün şartlarının kabul edilmesi halinde yaklaşacaklardı. bu şartlar arasında, şimdiye kadar imzalanan anlaşmaların kabul edilmesi, İsrail'in tanınması ve direnişe son verilmesi yer almaktaydı. Ellerindeki tüm güçle bize baskı uyguladılar. Biz ve halkımız, "İsrail'i tanımayacağız. Direniş hakkından vazgeçmeyeceğiz. Şimdiye kadar imzalanan anlaşmalarla da halkımızın yüksek çıkarlarına uygun olarak hareket edeceğiz. Halkımızın çıkarlarına aykırı olan anlaşmaları kabul etmeyeceğiz" dedik. Böylece bu planları başarısızlıkla sonuçlandı.
Ve ikinci planı yürürlüğe koydular. Gazze'ye ambargo uyguladılar. Gazze'ye giren yardımları engellediler. Gazze'deki memurların maaşlarını kestiler. Binlerce memurun işine son verdiler. Amerika, bizimle ilişkiye girmek isteyen her ülkeye sopasını gösterdi. Fakat bize karşı uygulanan ambargo da başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi onlara "ambargonuz başarısızlıkla sonuçlandı" diyoruz.
Üçüncüsü ise Hamas'ın tamamen kökünden sökülüp atılmasıydı. Bir yıl önce düzenlenen savaş da bu planın başlangıcıydı. Bu savaşın bir benzeri, Siyonist düşmanla mücadelenin başladığı günden bugüne kadar kadar görülmedi. Uçaklarıyla, savaş gemileriyle, tanklarıyla üç gün içerisinde Gazze'nin düşeceğini sandılar. Savaş, İsrail'in kararı, Amerika'nın onayı ve bölge ülkelerinin sessizliğiyle gerçekleşti. Savaşın ardından geçen bir yıl sonra "savaş öncesinde belirlenen hedeflerden" hiçbirisinin gerçekleşmediğini söylüyoruz.
Elde ettiğimiz zafer, efsanevi direnişin sonucudur. Savaş sırasında başta İzzeddin el Kassam olmak üzere, Gazze'de askeri alanda bir direniş vardı. Siyonist düşmanla mücadele tarihinde ilk defa İzzeddin el Kassam liderliğindeki direniş, işgal ordusuyla yüz yüze, böyle bir hacimde ilk defa karşı karşıya geliyordu. Komandolar, uçaklar, tanklar.. Hedef, Hamas'ın silinmesi, meşru hükümetin indirilmesi, Filistin direnişinin tasfiye edilmesiydi. Arandan geçen 22 gün sonra Gazze düşmedi.
Bombardımanın ve katliamların başlamasıyla, insanların Gazze'yi terketmesi, Gazze içerisinde direnişe ve hükümete karşı bir ayaklanmanın çıkması beklendi. Fakat Gazze'de böyle bir şey olmadı. Gazze halkı o günlerde gerçekten de cesurdu. Direnişe ve Hamas'a sahip çıktı. Gazze halkı, mücahidlere ve direnişçilere evlerini açtı.
Onlar Gazze'ye saldırmakla halkın Gazze'yi terk edeceğini sanmışlardı. Fakat tam tersi gerçekleşti. Rafah dışında olan 700 binden fazla Filistinli, savaşın ilk iki günde Gazze'ye girdi.
Savaş devam ederken Rafah sınır kapısından Gazze'ye giren bir Filistinli kadına neden giriş yaptığı soruldu. Kadın "Çocuklarım aç. İnsanlar aç" dedi. Kadına, "tanklar ve uçaklar, Gazze'yi bombalıyor sürekli" denildiğinde kadın "Gazze'ye gireceğim. Ya hep beraber yaşarız ya da hep beraber ölürüz" dedi.
Siyonist düşman, Gazze'de katliamlar işledi. Goldstone raporu, dünyaya bu katliamları delilleriyle sundu. 1500'den fazla Filistinli şehid oldu, 5000'den fazla Filistinli yaralandı, 20 bin Filistinlinin evi yıkıldı. Bazıları Goldstone raporunu gizlemek, raporun uluslararası alana çıkmamasını istedi. Fakat halk ayağa kalktı ve sözünü söyledi. böylece Goldstone raporu, BM'de ikinci kez, işgalciyi kınamak için gündeme getirildi.
Bazıları hala Gazze'de meydana gelenin zafer olup olmadığını tartışıyor. Biz, onların bu tartışmalarına girmeyeceğiz. Bizi ilgilendirmiyor. Çünkü onlardan bazılarına göre düşman yenilse de zafer kazanmıştır. Yine onlara göre direniş zafer kazansa da yenilmiştir. Onlar böyle programlanmış.
Kim, projesinin başarılı olduğunu düşünürse ona göre bu zaferdir. Kime göre de projesi, planları düştüyse, hezimetten söz eder. Biz, direnişimizle, ilkelerimize bağlı kalarak zafer kazandık. Gazze, Filistin ve ümmet zafer kazandı. Bu dünyadaki tüm mazlumlar, mustazaflar ve saldırıya uğrayanlar zafer kazandı. Zaferimiz, sadece Hamas'ın değil tüm ümmetin zaferidir.
Zafer, ilahi bir zaferdir. Allah dilediğine yardım eder. Zafer, beşerin idrak sınırlarını aşan bir zaferdir. Zafer, mücahidlerin zaferiydi. Zafer, çocuklarını kaybeden ailelerin ve annelerin zaferiydi.
Düşmanın Gazze'yi yeni bir savaşla tehdit etmesi, Gazze halkını korkutmuyor. Ne çocuklarını ne kadınlarını ne de yiğitlerini korkutuyor. Evet, bu tehditler bizi korkutmuyor. Biz, kendisini Allah'a satmış bir halkız. Biz Allah'a söz verdik.. ya zafer ya da şehadet.. Kudüs için şimdiye kadar şehitler verdik. Bundan sonra vermeye devam edeceğiz.
Şimdi de Filistin iç barışıyla ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum. Gazze olaylarından sonra, bölünmeden sonra, diyalog istedik. Bu diyalog için elimizi uzattık. Her türlü girişime olumlu karşılık verdik. Filistin ulusal barışının gerçekleşmesi için bir çok alanda büyük tavizler verdik. Fakat bizim bu isteğimiz, uzattığımız el, sert karşılık buldu.
Amerika, Filistin iç barışına veto uygulamaya devam ediyor. Bazıları da bu vetoya boyun eğiyor. Gerçek bir ulusal barışa gitmek istemiyorlar. Hamas'ın kuruluş yıl dönümünde Fetih'teki kardeşlerimize şu mesajı iletiyoruz: Biz, aynı vatanda yaşıyoruz. Şehadet meydanında kanlarımız birbirine karıştı. Acılarımızı beraberce paylaştık. Sizler, Filistin'in özgürlüğü için başta Yaser Arafat olmak üzere çok sayıda şehid verdiniz. Biz de başta Şeyh Ahmed Yasin olmak üzere çok sayıda şehit verdik.
Size buradan, baskılardan uzak tamamen aklani bir hitapta bulunacağım. Tüm dünya çok iyi biliyor ki "bizlerin baskılara boyun eğmesi" mümkün değildir.
Biz, seçim sonuçlarının tanınmaması ve Filistin hükümetine karşı darbe girişiminden ötürü geçmiş dönemde sizlerle acı bir fitne dönemi geçirdik. Zor günler yaşadık. Kan ve göz yaşı aktı. Sizden bazıları, herşeyi denedi. Hükümeti düşürmek için her türlü yönteme başvurdu. Fakat bu başarısızlıkla sonuçlandı.
Şimdi yaralarımızı sarma, geçmiş dönemi kaptma, geçmişin fitnesini aşma, uzllaşı kapılarını açma, stratejik ulusal bir uzlaşı zamanı geldi. Fetih ve diğer hareketler, gelin. Herkes gelsin, iç çatışmalara son verelim. Gelin ve hep beraber Filistin'in istikrarı için çalışalım. Gelin ve her beraber Mescid-i Aksa'yı korumak için çalışalım. Mültecilerin evlerine dönmesi ve Filistin'in kurtarılması için çalışalım..
Gazze'yi "Karanlık Emirlik" ya da Gazzelilerin layık olmayacağı ifadelerle nitelemek kabul edilemez.
Hamas, liderlerini, liderlerinin çocuklarını ve kendisi için en değerlileri şehid verdi. Liderlerimizi meydanda şehid verdik. Hamas'ın liderlerinin evleri, ailelerinin de içinde olduğu zaman vuruldu. Hamas liderleri, mücahidlerle birlikle meydandadır. Hamas liderleri ne Sina'ya ne de sina dışındaki başka bir yere kaçar. Tam aksina halkıyla kaynaşarak Allah'a şehitler olarak ulaşırlar.
Filistin Yönetimi'ni Batı Şeria'daki siyasi tutukluları serbest bırakmaya çağırıyoruz. Kapatılan kurumların açılmasını istiyoruz. İsrail'le işbirliği yaparak Hamaslı kardeşlerinize eziyet etmeye son veriniz.
Aziz Duveyk, ittifak ile kararlaştırılacak bir seçim kararı alınarak şeffaf ve özgür seçimlere gidinceye kadar Filistin Meclisi'nin meşru başkanı olarak kalacaktır. Bunun dışındaki hiçbir girişimi tanımayacağız. Yarın toplanacak Fetih Meclisi'ne sesleniyorum: Anayasa ve Filistin halkının iradesine aykırı olan hiçbir kararı kabul etmiyoruz. Bu karar, sadece kendilerini bağlar.
Mısır'dan uzlaşı görüşmelerini yeniden başlatmasını, Hamas ve diğer hareketlerin mülahazalarını dikkate almasını istiyoruz. Geçmişte olduğu gibi bugün imzalanan yarın ise silahlı milislerin tekrardan caddelere indiği bir anlaşma istemiyoruz. Filistin halkı, bu acı tecrübeleri tekrarlamayacaktır.
Son olarak.. Filistin siyasetine baktığımız zaman müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığını, müzakerecilerin ise aradan geçen 18 yılın ardından müzakerelerin sıfır noktasında olduğunu ifade ettiklerini görüyoruz. İsrail hükümeti, yerleşim merkezleri inşasına, Kudüs'ü Yahudileştirmeye, Mescid-i Aksa'nın altını kazmaya devam ediyor.
Amerika hükümeti de tamamen İsrail'in yanında durmaktadır. Obama'nın İsrail'in yanında durduğu yerleşim merkezlerine meşruiyet vermesi ve Filistin ile israil arasında müzakerelerin tekrardan başlatılmasıyla açığa çıktı. Müzakereler, sadece müzakere için yapılıyor. Müzakereler sadece el sıkışmak, fotoğraf çekmek için yapılıyor. Bu eski oyun tekrardan oynanmak isteniyor. Bu müzakerelerde esirlerin, mültecilerin hakları yok sayılıyor.
Hamas, gelecek dönemi ve halkımızı kurtaracak bir stratejinn görüşülmesi için tüm hareketleri, toplantıya çağırmaktadır.
Sizlere bugün, vatanın kurtarılacağı stratejideki temel esaslarını açıklamak istiyorum.
1- Ulusal birlik yeniden sağlanmalıdır. Filistin milli birlik hükümeti kurulmalıdır. Filistin birlik hükümetinin, bizler için en iyi tercüh olacağınıdüşünmekteyiz. Filistinli hareketleri, tabii seyrini değiştirecek girişimlere karşı mücadele edilmelidir.
2- Filistin Kurtuluş Örgütü, herkesi kapsayacak şekilde yeniden yapılandırılmaldır.
3- Mekke ve Kahire anlaşmalarında olduğu gibi, işgali sona erdirecek, tüm yerleşim merkezlerin yok edileceği, 1967 toprakları içerisinde Filistin devletinin kurulacağı bir Filistin devletinin kurulacağı, dönüş hakkının sağlanacağı, esirlerin kurtarılacağı bir ulusal program üzerinde ititfaka varılmalıdır.
4- İşgale karşı Filistin halkının direniş hakkının olduğunu kabul edilmelidir,
5- Filistin güvenlik güçleri, Siyonist projeye hizmet etmeyecek şekilde yeniden oluşturulmalı, güvenlik güçleri İsrail'in güvenliği için çalışmamalıdır,
6- İslam ve Arap ülkelerinin, Filistin halkının isteklerini uygun olarak Filistin davasına destek vermeleri için çalışılmalıdır.
Ey kardeşlerim, sözlerimize Kudüs'le başladık. Yine Kudüsle bitiriyoruz. Kudüs, Filistin devletinin başkentidir. Bugün Kudüs, işgal tarihinin en şiddetli saldırısına maruz kalmaktadır.
İslam ve Arap dünyasında, Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya karşı sorumluluklarını yerine getirmesini istiyoruz.
Buradan Gazze'den Aksa'nın Şeyhi Şeyh Raid Salah'ı ve kardeşlerini selamlıyorum.
isra haber

Tahran, 15 Aralık 2009 - Heniyye, 22. yıl kuruluş yıl dönümü etkinliklerinde Filistin davasını yakından ilgilendiren bir çok önemli meseleye değindi.
News ID 1000740
yorumunuz