31 May 2020 20:52

İnsanlar İmam Humeyni'nin fikirlerini bir yol haritası gibi görüyor

İnsanlar İmam Humeyni'nin fikirlerini bir yol haritası gibi görüyor

Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin, "İnsanlar Amerikan emperyalizmine karşı ortak bir duruş ve tavır geliştirmeye kalktığında İmam Humeyni’nin düşüncelerinden ilham alıyorlar, onları kendilerine bir yol haritası gibi görüyorlar" dedi.

Rüya Fereyduni 3 Haziran tarihinde, İran İslam Devrimi'nin tanınmış ve dünyadaki diğer liderlerden farklı özelliklere sahip olan kurucusu İmam Humeyni'nin (r.a) vefat yıldönümüdür. İran İslam Devrimi'nin siyasi, hukuki ve ruhani önderi olarak tarihe geçen İmam Humeyni’nin farklı ve eşsiz şahsiyeti onu diğer siyasi ve devrimci liderlerden ayırmaktadır.

İmamın düşünceleri coğrafya sınırlarını aşmakta ve yarattığı devrimin geometrisi sadece sınır içinde kalmayıp aynı zamanda tüm dünyaya yayılmıştır.

Dünyadaki tüm siyasi elitler bazen farklı düşüncelere sahip olmalarına rağmen İmam Humeyni’nin tarihin seyrini ve küresel denklemi değiştirmedeki önemli ve etkili rolünü göz ardı edememişlerdir.

Mehr Haber Ajansı bu konuda Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Aşağıda Nurettin Şirin'in verdiği yanıtları okuyabilirsiniz:

1- İmam Humeyni'nin (r.a) düşüncesini ve Doğu ve Batı'ya bağımlılık teorisini reddetmedeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

İslam İnkılabı önderi ve İslam Cumhuriyeti nizamı kurucusu Merhum İmam Humeyni, fikirleri, şahsiyeti, mücadelesi, azim, sebat ve cesareti, ihlas, takva ve basireti ile, Kur’an-ı Kerim’in canlı bir tefsiri gibiydi. O, Kur’an mektebinin büyük bir talebesi ve aynı zamanda binlerce talebe yetiştiren aziz bir öğretmeniydi.

Dolayısıyla, İmam Humeyni “Ne doğu Ne Batı” şiarını yükselttiğinde, dünya müslümanlarını ve yeryüzünün tüm özgür halklarını doğu ve batı emperyalizmine karşı, kominizm ve kapitalizm blokuna karşı, “İslam Cumhuriyeti” modeline çağırdığında, gerçekte Kur’an’ın mesajını ortaya koyuyordu. Zira bu şiar, Kur’an nizamını ikame etme çağrısıdır. Bu şiar, bütün insanlığı Hz. Resulüllah’ın bayrağı altında toplanmaya çağrıdır. Bu şiar, Kur’an hükümlerini hayatın her alanında tatbik etme çağrısıdır. Bu şiar, bağımızlık, özgürlük, onur ve egemenlik çağrısıdır...

İmam Humeyni, ceddi İmam Hüseyin gibi, “zillet bizden uzaktır” diye haykırdığında, bunu yüzyıllar öncesinde ölmüş gitmiş Yezid’lere karşı değil, zamanın tüm Yezid ve zorbalarına karşı yükseltti. O, Muhammedî İslam bayrağını kaldırarak küfür, şirk, zulüm, tuğyanın tüm bayraklarını reddetti. Küfrün bir bayrağını reddedip diğer bayrağını almadı. Şirkin birini reddedip diğerine dayanmadı. Zülmün birisine karşı çıkıp diğerine boyun eğmedi.

Dolayısyla, İmam Humeyni zamanımızda Kur’an’ın canlı tefsiri, Aşura ve Kerebal’nın da Hüseynî bir önderi idi. Onun hilminde de öfkesinde de Hüseyn’in yüreği vardı. Onun kıyamında da, direnişinde de Hüseyn’in bileği vardı. Onun feryadında da haykırışında da Aşura’nın mesajı vardı.

Amerika ve Sovyet Rusya arasında bölüştürülen dünyanın siyasal haritasını yırtıp Muhammedi İslam bayrağını diken, komünizm ve kapitalizmin mülhid sistemlerini bir kenara itip muhammedi nizamı ikame eden İmam Humeyni Kur’an okulunun öğrencisi oldu ve öylesine yaşadı ve öylesine bir örnek oldu ki, sonuçta kendisi bir okul oldu...

2- Sizce milletler için yeni model oluşturmada İran İslam Devriminin rolü ile yetenekleri nelerdir?

İmam Humeyni’nin önderlik ettiği İslam devrimi, aslında İbrahim Halilullah’tan Muhammed Habebullah’a kadar tüm enbiyaullah’ın, İmam Ali’den İmam Mehdi (a.s) kadar tüm imamların siretlerindeki mücadele ve hedeflerin günümüzdeki bir izharı, ispatı ve ayağa kalkışı idi. Bu kıyam tevhid tarihin kıyamı idi. Bu kıyam nübüvvet ve imamet tarihinin bir kıyamı idi. Bu kıyam tarih boyu, zulme, zorbalığa başkaldırmış tüm özgür insanların kıyamının ihyasıydı..

İslam devrimi bütün dünya müslümanlarına ve yeryüzünün tüm özgür halklarına, Kur’an’ın rehberliği altında özgür ve bağımsız yaşamanın, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın hükümlerine uyarak yeni şerefli ve onurlu bir hayatı kurmanın örneği, modeli ve ışığı oldu.

İslam devrimi, iradesi ve umudu tükenmiş, gelecek beklentisi kalmamış, zorba ve tağutlara boyun eğmekten başka yolu kalmamış dünya halklarına bir umut, bir güven ve bir cesaret kaynağı oldu; yüreklerde tutuşan bir müjde, gözlerde parıldayan bir ışık ve yükseklerde dalgalanan bir bayrak oldu.

İslam devrimin üzerinden 41 yıl geçti. Bugün her zamankinden daha çok, bu devrimin anlamını, önemini, etkisini ve bereketlerini derkediyoruz. Öyle ki bu devrim, devrilmez sanılan nice güçlerin nasıl devrilebileceğini, yıkılmaz sanılan nice sultaların nasıl yıkılabileceğini ve yenilmez sanılan nice orduların nasıl yenilebileceğinin hem ispatı, hem belgesi, hem delili, hem de imzası oldu.

Artık küresel emperyalizm ve onların işbirlikçileri istedikleri gibi dünyaya hükmedemiyor ve istedikleri gibi halkları korkutup teslim alamıyorlar. Büyük şeytan Amerika terihinin en zelil dönemlerini yaşıyor. Siyonist İsrali rejimi tarihinin en ağır hezimetlerine uğruyor. İslam ümmetinin halkları tarihinin en büyük atılımlarını gerçekleştirip başarı ve zaferlere imza atıyor. İşte bunların arkasındaki en büyük etken Merhum İmam Humeyni’nin tutuşturduğu İslam devrimi ateşidir.

3- İmam'ın düşünceleri bölgedeki direniş hareketleri üzerine nasıl bir etki bırakmıştır?

İmam Humeyni dünya müslümanlarıyla hikmet dolu sözlerle, hekimane bir şekilde konuştu, ama herkes onun ne dediğini çok iyi anladı, çok iyi kavradı. Onu bir anne mihribanlığı ile dinlediler. Onu bir babanın oğulları gibi dinlediler. Onu dinlerken onda sıdk gördüler. Onu dinlerken onda umut ve güven gördüler. Onu dinlerken ondan bir ruh ve güç aldılar. Onu dinlerken gaybi yardımların üzerlerine nasıl yağacağına yakin ettiler. Onu dinlerken açılmaz sanılan kapıların açılacağına, çıkılmaz sanılan tepeler çıkılacağına inandılar güvendiler. Onu dinlerken düşmanların gerçekte ne kadar zayıf olduğunu anladılar, imanın ve tevekkülün gücünün farkına vardılar.

İmam’ın konuşması aynı zamanda bir aşı ve bir gıda gibiydi. Aç, susuz ve zayıf kalmış bedenlere ve yüreklere ayrı bir güç, ayrı bir enerji ve ayrı bir gıda veriyordu.

İşte en zor şartlar altında da olsa, bu süreçte İslam devriminin en büyük meyvesi olan direniş cephesi oluşmaya başladı. Lübnan ve Filistin’de yükselen bu cephe Yemen’den Irak ve Suriye’ye kadar bütün bölgeye yayıldı. Şimdi ise Latin Amerika sularında demir atmış durumda. Direniş cephesinin bu muazzam varlığı ve azametli heybeti İslam devriminin bir bereketiydi. İslam devrimi de İmam Humeyni’nin önderliğinin ve onun yetiştirdiği talebelerinin bir eseriydi. İmam Humeyni olmasaydı İslam devrimi de olmaz, İslam devrimi olmasaydı, bugün direniş cephesinden hiç söz edilmezdi.

4- Sizce İran İslam Devrimini İmam Humeyni’nin (r.a) düşüncesinin bir sonucu olarak tanımlayabilir miyiz?

İslam devrimi İmam Humeyni’nin eseri ve şahsiyetinin tecellisi idi. Devrim bir ayna gibidir, o aynaya bakan bütün yönleriyle İmam Humeyni’yi görür. İmam Humeyni zatî varlığı ile bir ferddir, ama rolü, önderliği, yol göstericiliği ile bir okul, bir devrim, bir hat ve bir pusuladır. İslam devriminde İmam Humeyni’nin kalbi, İmam Humeyni’nin bileği, imam Humeyni’nin secdesi, İmam humeyni’nin irfanı, İmam Humeyni’nin rüşd ve hidayeti vardır.

5- İmam Humeyni'nin (r.a) İslam dünyasının gelecekteki gelişmelerine yönelik tedbirleriyle ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

İmam Humeyni bir ufuktur, onun ufku sadece maddi ve zahiri olan dünyanın ufku değildir. Onun ufku, alemu’l şuhud ile, alemu’l ğayb’ın ortak ufkudur. Bu ufuk vadullah ufkudur. Bu ufuk velayet ufkudur. Bu ufuk ferec ufkudur. Dolayısıyla, İmam ile inkılab arasındaki ilişki, iki alem arasındaki ilişkidir ve ve bu iki alem arasındaki ilişkinin köprüsü de İmam Humeyni olmuştur.

Dolayısıyla İmam Humeyni’yi İslam inkılabının bir aynası olarak gördüğümüz gibi, ümmetimizin geleceği açısından tertemiz bir pencere olarak da görüyoruz. Bu pencerede yalan ve aldatma yoktur. Bu pencere kir ve pas tutmaz. Bu pencerede kırık ve çatlak olmaz. Bu pencere normal beşer gözünnün gördüklerinin çok ötesini gösterir, bu pencerenin ufkunda velayetin nuru, velayet-i fakih’in güvencesi vardır.

Hayata, dünyaya ve geleceği, hadiselere, gelişmelere ve sorunlara bu pencereden baktığımızda, sırat-el mustakim üzere olmanın itminanı da elde etmiş oluruz; salihler ve sadıklarla birlikte olmanın, onların arkasından yürümenin, Allah subhanehu ve Teala’nın vaadlerine doğru emin adımlarla yürümenin, zafer ve başarı merdivenlerini çıkmanın güvenini hissederiz.

Nitekim, Kur’an’daki “sadıklarla birlikte olun” ayetinin bir hükmü de budur.

İmam Humeyni’nin 60 yıl öncaesinden dediklerine bakalım, 40 yıl öncesinden dediklerine bakalım, bugün onun sözlerinin hepsinin nasıl tecelli ettiğini, nasıl gerçekleştiğini ve nasıl anlaşılıp kavrandığını görüyoruz. Bugün artık Amerika’nın içinden ve çevresinden Amerika için “büyük şeytan” deniliyorsa, bugün dünyanın her bir yanında Amerikan yönetimi bir sırtlan olarak görülüyorsa, bütün bunlar İmam Humeyni’nin görüşlerinin feraset ve basiretinin bir tecellisidir. “Amerika’ya ölüm olsun” “İsrail’e ölüm olsun” sloganları bugün bütün insanlığın ortak değeri haline gelmiştir.

İnsanlar ve halklar Amerikan emperyalizmine karşı ortak bir duruş ve tavır geliştirmeye kalktığında İmam Humeyni’nin beyanlarından ve fikirlerinden ilham alıyorlar, onları kendilerine bir yol haritası gibi görüyorlar.

İmam Humeyni’nin öyle sözleri vardı ki, onlar İmam Humeyni’nin sağlığında gerçekleştiği gibi, bazıları da İmam’ın rıhletinden sonra gerçekleşti. Saddam’ın neler yapacaklarından söz etti, bunlar İmam’ın rıhletinden sonra tekm tek ortaya çıktı. Suud rejimin ihanet ve cinayetlerinden söz etti, bugün bütün dünya suud rejiminin ne kadar hain, kirli ve katliamcı bir rejim olduğunu açıkça görüyor. İmam Humeyni, direniş çekirdiklerinden söz etti; ama bugün direniş çekirdekleri bir cephe haline dönüştü. İmam Humeyni, Gorbaçov’a mektup yazdığında Sovyet Rusya’nın geleceğini ona anlattı, onların hepsi gerçekleşti. İmam Humeyni siyonist rejim ve müstekbirlerin mücahidler karşısında yenilgiye uğrayacağını söyledi, İmüm’dan sonra zaferler üzerine zaferler geldi.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, İmam Humeyni penceresi, teminatı velayet olan, sıdk ile, nezafet ve keramet ile donanmış bir nur penceresidir.

6- İmam Humeyni’nin (r.a) İslami bir öncelik olarak Kudüs’e önem vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İmam Humeyni’nin İslam ümmetine kazandırdığı en büyük ufuk ve şuur Kudüs üzerinden olmuştur. Öyle ki, “İranlı bir Ruhullah”, İranlı olmaktan daha çok “bütün varlığı, hassasiyeti ve duruşu Kudüs olan bir Ruhullah” olarak var oldu.

Kudüs, İmam Humeyni’nin rahmani velayetinin İsrafil’in sûru gibi, ümmeti canlandırdı ve Kudüs’e yönlendirdi. İmam Humeyni’nin Kudüs Günü konuşmalarında da ifade ettiği gibi, Kudüs sadece işgal altındaki Filistin topraklarının özgürleşmesi için bir mücadelenin, bir menzilin adı değil, tem yeryüzünde özgür, adil ve şerefli bir hayatı ikame etmenin, emperyalizm ve siyonizmin tüm sultalarına, işgal, zulüm ve sömürü politikalarına karşı direnmenin, İslam Ümmetini Türk Kürt, Arap Fars Şii Sünni ayırmadan “ümmet-i vahide” olarak tek bir yürek ve tek bir beden olarak ayağa kaldırmanın, İslam birliğini tesis ve ikame etmenin anahtarı Kudüs oldu.

Dolayısıyla, dünyanın her neresinde zulme ve tuğyana karşı bir direniş, nerede hak ve adalet yolunda bir mücadele, nerede kardeşlik va vahdet için atılan bir adım, nerede islamın ve muslümanların savunulması için sürdürülen bir kavga varsa orada mutlaka bir Kudüs nefesi vardır.

İşte melekut aleminin sırlarını bu dünyaya taşıyan Rahmetli İmam Humeyni, “Kudüs”ü ilahi bir yol haritası ve kurtuluş reçetesi olarak İslam Ümmeti’nin önüne koyarak stratejik bir hat çizmiş oldu: Hidayet ve kurtuluş kapısı olarak Kudüs! İzzet, özgürlük ve adalet kapısı olarak Kudüs! Başarı, zafer ve onur kapısı olarak Kudüs! Kardeşlik vahdet ve esenlik kapısı olarak Kudüs!

Bugün emperyalizm ve siyonizme karşı, onların işbirlikçisi hain rejimler ve unsurlara karşı kazanılan bütün zaferlerin arkasında “Kudüs” imzasını görüyoruz. Nitekim, Amerika’nın kalleş saldırısı sonucu şehid olar büyük Komutan Kasım Süleymani için siyonist rejim savaş bakanı Liberman bir konuşmasında “bizim karşılmızda en büyük ve en tehlikeli düşman Kasım Süleymanî ve Kudüs Gücü”dir dediği gibi, Amerika ve Amerikan uşağı rejimler de; kendilerine en büyük tehdidi hep “Kudüs” olarak görmüşlerdir.

Evet Kudüs, bütün emperyalist ve siyonistler için, bütün zalim ve hainler için bir tehdit ve tehlikedir. Onların önünde bir engel ve bariyerdir.

Ama Kudüs İslam ümmeti ve yeryüzünün tüm özgür halkları için Kudüs bir rahmet, bir bereket, bir şeref ve bir zaferdir. Kudüs bir umut, bir güven ve bir gelecektir. Kudüs karanlıklar karşısında bir aydınlık, zorluklur içinde bir kolaylık, darlıklar karşısında bir ferahlıktır...

News ID 1886814

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha