Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çarşamba günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştirdiği baş başa görüşmesine bir çok konu özellikle İdlib meselesi, Libya ve ikili ilşikiler ele alındı.
Washington yönetiminin Türkiye'nin terör grupları olarak tanıdığı bazı örgütlere silah ve para desteğini yeniden başlattığı ve Karadeniz’i istikrarsızlığa sürükleyen bir politika izlediği dönemde Erdoğan-Putin görüşmesinin yapılması Türkiye'nin bölgesel konularda daha çok Rusya ile işbirliği içinde olmak istediğini değerlendirebiliriz.
Mehr Haber Ajansı Türkiye-Rusya ilişkileri üzerine Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Aşağıdaki yazıda Bekin'nin Mehr'e verdiği yanıtları okuyabilirsiniz:
1- Sayın Erdoğan’ın New York ziyaretinde ABD Başkanı Biden’la görüşmesi beklense de bu görüşme gerçekleşmedi. Bazı Türk ve Amerikan yayın kuruluşları Türkiye’nin bundan sonra Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye yoğunlaşacağını öne sürüyor. Ankara ve Moskova’nın bazı bölgesel meselelerde fikir ayrılığı olsa da analizler iki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle siyasi ve ekonomik alanlarda 15 Temmuz darbesinden sonra olumlu bir şekilde ilerlediğini gösteriyor. Sizin bu konuyla ilgili görüşünü nedir?
Hiç kuşku yok ki Sayın Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında yaşanmakta olan ve ABD’nin ortaya koyduğu ‘stratejik ortaklık’ uygulamasına ters düşen teamül, iki ülke arasındaki çıkar ilişkilerinin son dönemdeki bariz uygulamaları ABD’nin tek taraflı dayatmacı politik çürümüşlüğünü ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin şimdiye kadar ABD’ye yakınlaşma adına tek taraflı olarak NATO bağlamındaki yükümlülüklerini harfiyen yerine getirmeye çalışması ve özellikle ABD menşei silah tedariki konusundaki kararlılığı ister istemez Türkiye’yi ABD nezdinde vaz geçilmez bir müttefik pozisyonuna sokmuştur.
Türkiye ile ABD arasında Patriot Savunma Sistemi konusunda başlayan sorunlar zinciri ABD’nin Türkiye konusundaki politik samimiyetsizliğini ortaya koymuştur. Türkiye’nin savunma sistemi tedariki konusunda alternatif çözüm yollarına yönelmesi ister istemez Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılması ve Türk-Amerikan ilişkilerinin farklı boyutta seyretmesine neden olmaktadır. İşte Sayın Erdoğan’ın New York ziyareti sırasında Biden ile görüşememesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
Türkiye, ABD’nin dayatmacı politikaları karşısında S-400 konusundaki ısrarı ve Rusya kartını kullanmaya çalışması ister istemez bölgemizdeki dengeleri derinden etkileyebilecek bir yaklaşım tarzıdır. Türkiye, bir yandan Rusya ile yakınlaşmaya çalışırken, diğer taraftan ABD ile olan ilişkilerini de Kuzey Atlantik İttifakı çerçevesinde korumaya çalışmaktadır. Rusya ile Türkiye arasında özellikle Suriye ve Kafkasya politikalarında yaşanmakta olan farklılıklara rağmen ilişkilerin iyi komşuluk düzleminde gelişme göstermesi ilerisi için bölgenin huzur ve istikrarı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu konudaki yakınlaşmayı önemsediğimizi ifade etmek isteriz. Çünkü Türkiye ile Rus ilişkileri tarihi bir seyre sahip olup, dışarıdan müdahalelerle faklı mecralara doğru olumsuz gelişme göstermesi hem Türkiye, hem de Rusya açısından olumsuzluklara neden olabilir.
Ankara-Moskova arasındaki yakınlaşmanın okyanus ötesi güçlerin hareket alanını da kısıtlamaya yönelik olacaktır. Bu yakınlaşmanın NATO üyesi ülkeleri tedirgin etmesi ve Türkiye’ye karşı sert önlemlere sevk etmesi aslında beklenen bir gelişmedir. Ancak Washington yönetiminin Türkiye'nin terör grupları olarak tanıdığı bazı örgütlere silah ve para desteğini yeniden başlattığı ve Karadeniz’i istikrarsızlığa sürükleyen bir politika izlediği bir dönemde Erdoğan-Putin görüşmesinin yapılmasını Türkiye'nin ABD politikasına kaçı adım olduğunu değerlendirebiliriz.
üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir sözcü "Türkiye'yi Rusya'dan daha fazla askeri malzeme almama konusunda uyarıyoruz" dedi. ABD neden S-400 konusunda bu kadar hassas davranıyor? Bu konunun politik sebeplerini anlatır mısınız?
ABD, Türkiye’yi bölgedeki pivotal güç ve en sağlam müttefiki olarak görmeyi amaçlamaktadır. Özellikle Rusya ile askeri alanda S-400 konusundaki yaklaşım ABD’yi büyük ölçüde tedirginliğe sevk etmektedir. ABD’nin özellikle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CBS kanalına verdiği demeçten sonra ABD dışişleri bakanlığı sözcüsünün konuyla ilgili Türkiye’yi uyarması bunun bir sonucudur. ABD, Türkiye’ye zaten S-400 konusunda CAATSA yatırımlarını uygulamaktadır. Bu konuda Türkiye’nin ortaya koyacağı irade bundan sonraki Türk-ABD ilişkileri açısından son derece önemlidir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanının CBS kanalındaki demeci sırasında S-400 konusunda ortaya koyduğu kararlı tutumunu yerinde görüyoruz. Bunun aynen devam etmesini arzu ediyoruz. Nitekim bu kararlı tutum etkisini kısa zamanda göstermiş ve ABD yetkilileri ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki ay sonunda Roma’da yapılacak olan G-20 zirvesi sırasında görüşebileceklerini beyan etmesi son derece üzerinde durulması gereken bir gelişmedir. Bu görüşmede, Sayın Erdoğan’ın Rusya ile olan yakınlaşmayı da göz önüne almak suretiyle daha dengeli bir politika uygulamasını arzu ediyoruz. Artık, Türkiye’nin tamamen ABD’ye sırtını dayamasının mümkün olmayacağını ve bundan böyle ABD’nin çıkar ve menfaatleri yerine, kendi menfaatlerini öncelemesini bekliyoruz.
3- Washington yönetiminin Türkiye'nin terör grupları olarak tanıdığı bazı örgütlere silah ve para desteğini yeniden başlattığı ve Karadeniz’i istikrarsızlığa sürükleyen bir politika izlediği bir dönemde Erdoğan-Putin görüşmesinin yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şunu ifade etmek gerekirse, Washington yönetimi sözde dost ve müttefiki Türkiye’nin istikrar ve güvenliğini önceleyen politika içerisinde olmadığı açık ve seçik ortadadır. Nitekim Irak ve Kuzey Suriye başta olmak üzere Türkiye’yi istikrarsızlığa sürükleyebilecek ve Irak ve Suriye’nin de toprak bütünlüklerini ortadan kaldırabilecek politikalar içerisinde olması politikasının gereğidir. Washington’un bu konuda samimi politika içerisinde olmadığı bir vakıadır. ABD için vazgeçilmez olan İsrail’in istikrarıdır. İsrail’in istikrarı için tüm Ortadoğu’nun, Karadeniz’in ve Kafkasya’nın istikrarsızlaştırılması uzun vadeli politikasının gereğidir. Bu gelişmeler yaşanırken, Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmeler bölge güvenliği ve istikrarı açısından önemlidir. Burada şunu da ifade etmek gerekir ki, Erdoğan ve Putin’in iki ülke arasındaki çözümü mümkün olabilen sorunlara kalıcı çözümler ortaya koymaları ve iki ülke arasındaki iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkilerini geliştirebilecek politikaları öncelemeleri büyük önem arz etmektedir.
Burada bölgesel barışın sağlanması, sadece Türkiye-Rusya açısından değil, tüm AVRASYA bölgesini de kapsayabilecek çarpan etkili bir gelişme olup, hiç şüphesiz Türkiye-Rusya ve İran’ın bölgedeki işbirliğine yeni ve önemli bir ivme kazandıracaktır. Bölgenin huzur ve istikrarı için Erdoğan-Putin sonrası, İran ve değer bölge ülkeleriyle yapılması gereken geniş spektrumlu görüşmelerin bölge istikrarına büyük katkı sağlayacağını ifade etmek mümkündür.
yorumunuz