Erbain (kırkıncı gün), Hazreti Muhammed'in (s.a.v.) değerli torunu İmam Hüseyin'in şehadet yıldönümünden 40 gün sonrasına denk geliyor. Kerbela esirlerinin, hicretin 61. Yılında Safer ayının 20’sinde Şam’dan Medine’ye dönerken, Kerbela’ya uğrayarak İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret ettikleri meşhurdur.Bu gün İran’da resmi tatildir. Şialar, Erbain günü matem ve yas tutarak sokaklara dökülmektedirler. Erbain için Müslümanlar tarafından düzenlenen en önemli tören Erbain Yürüyüşü törenidir.
Milyonlarca insanı içeren bu tören dünyanın en büyük kutsal törenlerindendir. ِZira dünyanın farklı yerlerinden insanlar Erbain gününde İmam Hüseyin'in şehadetini anmak için genellikle yürüyerek Kerbela'ya akın etmektedir.
Dünyanın en büyük dini buluşması olarak bilinen "Erbain Yürüyüşü", İran ve Irak arasındaki dini-kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.
Şunu belirtmek lazım Saddam Hüseyin rejimi döneminde Erbain Yürüyüşü yasaklanmıştı. O dönem yürüyüşçülere şiddet uygulanıyordu ve bu da törenin düzenlemesinde olumsuz etkisi olmuştu.
2003'te ABD liderliğindeki müttefik güçlerin, Irak topraklarını işgale başlamasının ve Baas rejiminin devrilmesinin ardından, Tahran-Bağdat ikili ilişkilerinde yeni bir sayfa açıld.
İran’la Irak; tarihi, dini, sosyal, dilsel, etnik ve kültürel açıdan pek çok ortak değere sahiptir.
Erbain Yürüyüşü'nün Tahran-Bağdat ilişkilerindeki rolü
Nüfusunun yüzde 65-70'i Şii olan 6 milyona yakın Kürt yurttaşı barındıran Irak, doğu komşusu İran’la siyasi-ekonomik ilişkilerle birlikte, güvenlik ve kültürel işbirliğini genişletmekten de yanadır.
Bu arada bölgesel rekabetler, Baas unsurlarının kalıntılarının Sünni vilayetlerdeki hareketleri ve IŞİD gibi grupların terör eylemleri, İran ve Irak arasındaki ilişkilerin genişlemesi önünde büyük bir tehdit olarak değerlendirilebilir.Son yıllarda İran ve Irak ilişkilerinde bir dönüm noktası yaşanmakta ve iki milletin Erbain’de birleşmesini sağlamaktadır.
Şunu belirtmek lazım Saddam Hüseyin rejimi döneminde Erbain Yürüyüşü yasaklanmıştı. O dönem yürüyüşçülere şiddet uygulanıyordu ve bu da törenin düzenlemesinde olumsuz etkisi olmuştu. 2003'te ABD liderliğindeki müttefik güçlerin, Irak topraklarını işgale başlamasının ve Baas rejiminin devrilmesinin ardından, Tahran-Bağdat ikili ilişkilerinde yeni bir sayfa açıld.
Bu raporun devamında, İran-Irak ikili ilişkilerinin tarihini gözden geçireceğiz ve Erbain Yürüyüşü'nün Tahran ile Bağdat arasındaki ikili ilişkilerin güçlendirilmesindeki olumlu rolünü incelemeye çalışacağız.
İran platosu ile Mezopotamya bölgesi arasındaki ilişkilerde tarih içerisinde her zaman birçok iniş - çıkışlar yaşamıştır. Bir zamanlar Sasani medeniyeti Tizpon’da bulunuyordu ve kısa bir süre sonra Bağdat'taki Abbasi hükümdarları İran'ın işlerine nüfuz etmeye başladı. İslam sonrası tarihini yeniden gözden geçirdiğimizde, İran'daki Şii hükümetlerin (özellikle Safeviler iktidara geldikten sonra), her zaman yabancı hükümetlerle, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu ile rekabet ederek, Irak'ta bulunmaya ve Ehl-i Beyt'in (AS) türbesini savunmaya çalıştığını görürüz. Bu mesele hatta H. 15. yüzyılda Kutsal Türbe Savuncularının, Ehl-i Beyt'in (AS) türbesini savunmasıyla varlığını sürdürmüştür.
Sömürgeci güçlerin Ortadoğu bölgesine gelmesi ve Sykes-Picot, Balfour, Kahire ve Sur anlaşmalarıyla yapay ulus- devletlerin oluşması, İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerinde bir nevi tarihi kopuş yarattı.
Osmanlı'nın "Pan-İslamcılık" söyleminin bir kenare gitmesiyle birlikte, bölgedeki yeni hükümetler, "milliyetçilik" fikrine dayanarak, bölge ve dünya ülkeleriyle ilişkilerinde kendi çıkarlarını ve ulusal güvenliklerini güvence altına almaya çalıştı.
Bu dönemde, Irak'ta "Pan-Arabizm"in gelişmesiyle birlikte bu ülke, 1979 İran Devrimi öncesinde ve sonrasında İran'a karşı varoluşsal bir tehdit haline geldi. Baas rejiminin İran'a karşı düşmanlığı Cezayir anlaşmasının bozulması ve 22 Eylül 1980'de İran topraklarına saldırıdıryla zirveye ulaştı.
Saddam Hüseyin Tahran'ı fethederek kukla bir hükümet kurmayı ve ülkenin parçalanmasının hazırlıklarını yapmayı amaçlıyordu. Bu dönemde Saddam, kendi rejimini meşru göstermek ve İranlıların moralini bozmak için Şii imamların türbesini propaganda aracı olarak kullandı.
Baas rejiminin düşmanlığına rağmen başta Şiiler olmak üzere pek çok Iraklı, İran'a göç ettiler ve "Irak Yüksek İslami Meclisi","Bedir Ordusu" gibi İslami direnişin siyasi-askeri çekirdeklerini oluşturdular ve İranlı savaşçıların yanında Baas rejimine karşı savaştılar.
Erbain Yürüyüşü, İran ve Irak arasındaki dini-kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynayabilir. İki ülke jeo-kültürel alanın kapasitelerini kullanarak diğer alanlardaki ilişkileri genişletme yönünde ilerleyebilir.
Bu konuyu kavramak, İranlı ve (Iraklı) izleyicilerin bir Şii millet olarak bu ilişkilere daha özenli bakmasına ve farklılıkları en aza indirmeye çalışmasına yardımcı olacaktır.
Her yıl milyonlarca İranlı ve Iraklı, Ehli Beyt türbelerini ziyarete gider ve yas merasimleri düzenlemek, ikram çadırları kurmak, yemek pişirmek ve adak dağıtmak gibi ortak dini ritüellere katılır. Bu arada iki millet arasındaki ortak dini törenlerde "Erbain Yürüyüşü"nün özel bir yeri var; Bu kapasite ilkeli bir şekilde halk tarafından takip edilirse, o zaman bu törenin dünya Şiilerinin katılımıyla muhteşem bir şekilde tekrarına tanıklık edeceğiz.
Erbain Yürüyüşü, İran ve Irak arasındaki dini-kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynayabilir. İki ülke jeo-kültürel alanın kapasitelerini kullanarak diğer alanlardaki ilişkileri genişletme yönünde ilerleyebilir. Örneğin İran'ın danışma güçlerinin Irak'taki IŞİD güçlerine karşı yürütülen savaşa katılması, öncelikle Ehl-i Beyt türbesinin ve Iraklı Müslümanların savunulmasına olan inançtan kaynaklanıyordu. Ehl-i Beyt'in türbesini ziyaret etme ve Erbain yürüyüşü, Şehit Süleymani komutasındaki güçlerin kısa sürede tekfirci teröristleri geri püskürtmesine ve kurtarılan bölgeleri temizlemesine neden oldu. Öte tarafta da Haşdi Şabi başta olmak üzere Irak güçleri, ırksal meseleleri bir kenara bırakarak kendilerini gururla General Süleymani'nin askerleri olarak gördü ve din kardeşleriyle omuz omuza savaştılar.
Böyle bir modelin başka alanlarda tekrarlanması, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirebilir ve farklılıkları en aza indirebilir. Örneğin ekonomik alanda hakim görüş bu olursa, o zaman iki ülke altyapı projelerini veya tüketici pazarlarını İranlı-Iraklı uzmanlara ve mallara sağlayacaktır.
Sonuç
20 milyon kişinin katıldığı Erbain yürüyüşü, İran ve Irak halkları arasındaki yakınlığı ve bölgedeki diğer Şii ve Müslümanların bu kültürel-siyasi kutba katılması Batı Asya bölgesindeki Şii tarihi hareketinin canlılığını simgeliyor.
Irak'la stratejik ilişkiler kurarken, ulusal unsurları öne çıkarmak yerine din kardeşliği üzerinde ısrar etmek başarının anahtarı olabilir. Kuşkusuz şovenist unsurlara yapılan vurgu, Suudi Arabistan ve Mısır gibi Arap ülkelerinin önünü açacaktır. Bu arada yıllık Erbain Yürüyüşü, iki ülke arasındaki dini ortaklıklarıد ve iki ulusun terör örgütü IŞİD’e karşı ortak mücadelesinin anılarını hatırlatabilir.
Böyle bir sürecin tespit edilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin her anlanda düzeyini genişletebilir ve Tahran-Bağdat, Batı Asya bölgesinde iki stratejik ortak haline gelebilir.
Elbette İran-Irak ilişkilerinin bozulması üzerinden çıkarlarını arayan bölgesel ve bölge dışı ülkeler de var. 2019 yılında yaşanan olaylar ve son birkaç ayda yaşanan isyanlar, bölgedeki bazı hükümetlerin Irak'ta kaosun çekirdeğini oluşturup psikolojik savaş yaratarak Erbain törenini engellemek ve Şiiler arasında anlaşmazlık çıkarmak için her türlü tedbiri aldığı yönünde alarm veriyor. Böyle bir durumda Necef’in mercii, halkın uyanıklığı ve politikacıların feraseti, Şiilerin saflarındaki birliği korur ve dış aktörlerin müdahale ve fitnesinin önüne geçebilir.
Leyla Ferahani
yorumunuz