Afganistan konulu "Asya'nın Kalbi-İstanbul Süreci 8.Bakanlar Konferansı” dün çeşitli ülkelerin üst düzey yetkililerinin katılımıyla Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlendi. "Barış, Ortaklık ve Refah" temasıyla başlayan konferansın açılışı Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani tarafında yapıldı.
İlk kez 2011 yılında “Afganistan için İstanbul Konferansı” ile başlayan Asya’nın Kalbi - İstanbul Süreci, Afganistan'ın barış ve istikrara kavuşmasını ve ekonomik olarak geliştirilmesini amaçlamaktadır.
İran Araştırmları Merkezi (İRAM) kıdemli uzmanı Dr. Umut Başar, Mehr Haber Ajansı’na verdiği mülakatta İstanbul’un ev sahipliğinde düzenlenen bu konferansla ilgili değerlendirmelerde bulundu:
1-Asya'nın Kalbi-İstanbul Süreci 8. Bakanlar Konferansı neyi hedefliyor?
Söz konusu konferans esasen 2011 yılında başladı. O tarihte “Afganistan İçin İstanbul Konferansı” şeklinde isimlendirilmişti. Zamanla “Asya’nın Kalbi-İstanbul Süreci” başlığını almıştır. Afganistan’da uzun zamandır süregelen istikrarsız ortamın bölgede yarattığı sorunlara karşı bir siyasi uzlaşma zemini yaratmak amacıyla Türkiye’nin öncülüğünde başlayan süreç, günümüzde etkin bir şekilde devam etmektedir. Konferansın temel amacı; İran, Pakistan, Tacikistan, Azerbaycan ve diğer bölge ülkelerinin de katılımıyla Afganistan’a yönelik iş birliğini geliştirmektir. Ayrıca 2017 yılından bu yana Türkiye, konferansın eş başkanlığını yürütmekteydi ancak bu görevi, son toplantıda Tacikistan’a devredecektir.
2-Sizce böyle bir toplantı Afganistan'da barış, istikrar ve kapsamlı kalkınmaya yol açabilir mi?
Bu toplantının tek başına Afganistan’a barış ve istikrar getirmesi zordur. Zira çok boyutlu ve kronik bir sorunun kısa bir sürede çözüm bulması beklenemez. Ancak toplantı diyalog ve diplomasi kapılarının açık tutulması bakımından oldukça önemlidir. Çünkü Afganistan’da yaklaşık 40 yıldır muhtelif taraflar arasında süregelen iç savaş, günümüzde içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Ayrıca Amerika, Çin ve Rusya gibi küresel güçlerin tabiri caizse kozlarını paylaştığı bir bölge hâline gelen Afganistan’daki istikrarsızlığın hâlihazırda sadece ülkedeki iç dinamiklerden kaynaklanmadığı ortadadır. Afganistan’ın jeostratejik konumu; Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelere yakınlığı ve ayrıca zengin maden yatakları, emperyal güçlerin dikkatini uzun zaman önce ülkeye çekmişti. Bu yüzden ülkedeki savaş ve terör ortamının yegâne sebebinin Afganistanlılar olduğunu söylemek güçtür. Ancak gerçek olan şu ki Afganistan’daki istikrarsız ortamdan en çok İran ve Türkiye gibi Afganistan’a komşu ve yakın ülkeler etkilenmektedir. Örneğin Afganistanlı mülteci meselesi en çok İran ve Türkiye’nin başını ağrıtmaktadır. Afganistan’dan Türkiye’ye mülteci akını başlamıştır. Bu sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir mesele değildir ve bunun konuşulması gerekmektedir. Bu sebeple İstanbul süreci, Afganistan’la ilgili paydaşları bir araya getiren tek platform olması bakımından önemlidir. Tarafların birbirini anlaması ve çözüme giden yolda adımlar atılması için İstanbul sürecinin katkı sağlayacağında şüphe yoktur.
3-Bölge ülkelerinin Afganistan’da barış sürecindeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bölge ülkelerinin barış sürecinde biraz daha aktif olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Afganistan’daki kanayan yara ve kardeş kavgası bir iç savaş olmaktan artık çıkmıştır. Hal böyleyken her ülkenin kendi siyasi çıkarları doğrultusunda meseleye bakmasının bir faydası yoktur. Zaten bu durumun farkında olan İran ve Türkiye gibi bölgesel aktörler, Afganistan meselesinde çözümü desteklemekte ve inisiyatif kullanmaktadır. Ancak küresel aktörlerin tutumu ikirciklidir. Zira söz konusu aktörlerin Afganistan’daki muhtelif grupları birbirleriyle hesaplaşmada kullandıklarını biliyoruz. Bu konuda basit bir örnek vereyim. Almanya’nın önce Mezar-ı Şerif’teki Başkonsolosluğunun ve akabinde Kabil’deki Büyükelçiliğinin bomba yüklü kamyonlarla patlatılmasının üzerinde düşünmek gerekiyor. Almanya’nın Afganistan’daki faaliyetleri acaba birilerini rahatsız mı etti ki bu saldırılar yaşandı? Böyle bir soruya kesin bir cevap vermek zor fakat gerçek olan söz konusu saldırılarda yüzlerce Afganistanlının hayatını kaybetmesi ve milyonlarca dolar maddi hasarın meydana gelmedir. Bunun yanı sıra Irak ve Suriye’de DEAŞ tehdidi neredeyse sona ermişken bakıyorsunuz Afganistan’da DEAŞ bir anda güçlenmeye başlamakta. Özellikle de Rusya ve Çin’e yakın olan Kuzey Afganistan’da. Söz konusu bölgede ağırlıklı olarak Özbekler, Türkmenler ve Tacikler yaşar. DEAŞ’ın sosyolojik olarak burada tutunması esasen zor. Ama bir şekilde DEAŞ’a saha açıldığı görülüyor. Söz konusu terör örgütü, halkın oldukça fakir olduğu bölgede paranın verdiği güçle yayılmaya başlıyor. Bunun üzerinde dikkatle düşünmek lazım.
Ayrıca bölgedeki savaş siyaseti etkilediği gibi ticareti de etkilemektedir. Bu bağlamda Çin, kadim İpek yolunu ihya etmek adına Bir Kuşak-Bir Yol Projesi’ni hayata geçirmek istedi. Tabii söz konusu ticaret yolunun önemli bir kısmı da Afganistan’dan geçiyor. Bu kapsamda Afganistan’da Lapis Lazuli Güzergahı (Farsçası Rah-ı Sengi Lacivert) hayata geçirildi. Söz konusu güzergâh Afganistan’ı Türkiye ve Balkanlara bağlayan bir demir yolu hattı. Bu güzergâh, pek çok açıdan oldukça önemli. Afganistan’a kazanç sağlayacak bu projenin hayata geçirilişi en çok bazı küresel aktörleri endişelendirdi. Bu bakış açısı değişmedikçe Afganistan’da istikrarı sağlamak zor olacaktır.
4- ABD’nin bölgeye yaklaşımının iyi niyetle olmadığı ve her zaman kendi çıkarları yönünde hareket ettiği belirtiliyor. Sizce ABD’nin Taliban’la müzakere yapmaktan amacı nedir?
Açık söylemek gerekirse Amerika Afganistan’ı bir üs gibi kullanıyor. Sahaya gidin bunu açıkça görürsünüz. Hatta Afganistan’da silah denemeleri yaptığı dahi geçtiğimiz yıllarda gündeme gelmişti. Amerika Afganistan vasıtasıyla bir yandan İran’ı kuşatıyor diğer yandan Çin ve Rusya’ya yaklaşmış oluyor. Bu sebeple Afganistan Amerika için coğrafi olarak biçilmiş kaftan. Buradan öyle kolaylıkla çıkacağını beklememek lazım.
Bunun yanı sıra ABD Taliban gibi günümüzde artık tek bir merkezden yönetilmeyen bir yapıyı gerektiğinde kullanabilmek için görüşmeyi ihmal etmiyor. Amerika Taliban’ı karşısına meşru bir aktör olarak alıp görüşmeye başlıyorsa bölgedeki bütün ülkeler bunu yapar. Bir yandan Taliban’la görüşüp diğer yandan Afganistan’da barıştan bahsetmek tutarlı değildir. Taliban’la görüşmeleri Afganistanlılara bırakmak lazım. 2001’de ülkedeki terör örgütleriyle mücadele için Afganistan’a müdahale eden Amerika’nın terör örgütü olarak gördüğü bir grupla diyalog süreci başlatması hafif tabirle bir çelişkidir. Afganistan’daki son 10 yıllık sürece baktığınızda ise Taliban’ın ülkenin neredeyse tedrici bir şekilde ülkenin üçte birini kontrol altına aldığını görüyorsunuz. Akıllara şöyle bir soru geliyor: Acaba Taliban’a kontrollü bir serbestlik mi tanınmaktadır? Taliban’a karşı verdiği mücadeleyle tanınan Orgeneral Abdülraşid Dostum’un ülkesine dönemediği günlerde Dostum’un güçlü olduğu bölgelerde, Taliban kontrolü ele geçiriyor. Akabinde Taliban’ı o bölgelerden çıkarmak için yeniden bir mücadele vermek durumunda kalıyor. Dolayısıyla her bir iki yılda bir Afganistan halkı mücadeleye yeni baştan başlıyor. Bu mücadele, yıllardır böyle sürüp gidiyor ve neticede binlerce insan canını ve malını kaybediyor. Afganistan’da kalıcı barış ülkeye herhangi bir dış müdahale olmaksızın ülkedeki tarafların Taliban’da dahil olmak üzere bir masa etrafında toplanmasıyla mümkün olabilir. Ancak bu oldukça sancılı ve zor süreç. Afganistan’ın buna henüz hazır olduğunu şahsen düşünmüyorum.
5-Size göre, ABD-Taliban görüşmelerinin yeniden başlatılması Afganistan’daki şiddeti azaltmaya yardımcı olabilir mi?
Umarım yardımcı olur ama şu aşamada pek de ülkede şiddet azalmış değil maalesef. Fakat görüşmelerinizde samimi olmalısınız. Taliban’la eğer hizmet alımı için görüşüyorsanız ülkedeki barışa katkı sağlama olasılığınız zayıf. Lakin amacınız Afganistan’daki savaşı bitirmekse Amerika’nın elinde Taliban’la görüşmek dışında başka birçok seçenek de mevcut. Mesela Taliban’ın ülkedeki bütün yabancı güçlerin Afganistan’ı terk etmesini istiyor. Amerika’dan bu konuda henüz net bir açıklama gelmiş değil. Diyelim ki Amerika Afganistan’daki siyasi yönetim mekanizmasına Taliban’ın katılımını sağlamak yoluyla ara bir çözüm bulmak niyetinde. Böyle bir seçenek çözüm sağlamaz bilakis savaşın tarafları arasındaki kini arttırır. Bu sebeple bütün seçenekleri iyi değerlendirmek gerekiyor. En önemli Afganistanlıların olmadığı tek taraflı barış görüşmeleri sonuçsuz kalabilir.
yorumunuz