28 Nis 2020 13:20

ABD koronavirüs sonrası imaj kaybı yaşayacak

ABD koronavirüs sonrası imaj kaybı yaşayacak

Mehr Haber Ajansı'a konuşan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Helin Sarı Ertem "Salgından zayıflayan AB kimliği ve ekonomisi bu durumdan büyük yara alarak çıkacak ve ABD de imaj kaybı yaşayacak ülkelerden olacak" dedi.

Koronavirüs, bilindiği üzere dünya gündeminde geniş yer kaplayan bir virüs türüdür. Koronavirüsün fizyolojik problemler yarattığı konuşulsa da günden güne artmasıyla birlikte, insanlarda psikolojik tepkiler de ortaya çıkmaktadır. Bu virüs sebebiyle en çok akla gelen; “Korona salgını mevcut küresel düzen üzerinde nasıl bir etki bırakacak? sorusudur.

Koronavirüsün ayrıca dünya ülkelerine yayılamsıyla birlikte devletler arasındaki ilişkilerin değiştiğini görebiliriz. Mehr Haber Ajansı'a konuşan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Helin Sarı Ertem de "Kapitalizm ortada kalmayacaktır ama zorlanacağı ve yeni yöntemler geliştireceği kesin" dedi.

Aşağıdaki yazıda Mehr Haber Ajansı'nın bu konuda Prof. Dr. Helin Sarı Ertem ile yaptığı röportajı okuyabilirsiniz.

1- Korona salgını mevcut küresel düzeni üzerinde nasıl bir etki bırakacak?

Bu konuda 2 farklı görüş var. Liberal kanada yakın görüş, salgın sonrası küresel işbirliğinin artacağını; savaş ihtimalinin azalacağını düşünüyor. Küresel sorunların küresel işbirliği gerektirdiği konusunda elbette artan bir farkındalık olacaktır ama benim görüşüm diğer grubu oluşturan realist bakış açısına daha yakın. Bu bakış açısı da salgın sonrası, dünyada ulus-devletlerin içe kapanma güdüsünün artacağı yönünde. Bu durumda, devletlerin son 30-40 yılda iyice aşınan egemenlik duygusu ve sınır korumacılığı artacak. Birey üzerindeki kontrol ve baskılar artacak; teknoloji gözlem ve denetleme için daha sıklık ve çeşitlilikte kullanılacak. Otoriter yönetimler eskisine nazaran daha popüler olacak ve milliyetçi, popülist liderlik anlayışı güç kazanacak. Bu süreçte küreselleşmenin ve küresel işbirliği alanlarının gerilemesini bekliyoruz. Gönül isterdi ki insanlık bu durumdan ders çıkarıp, doğayı ve diğer canlıların yaşam alanlarını koruma konusunda daha dikkatli olsun. Ancak ben henüz bu alanda büyük bir değişim beklemiyorum. Bencil ve tüketime dayalı yaşam alışkanlıklarını kısa vadede değiştirmek zor.

2- Bu virüsün yayıldığı dönemde devletler ve ülkeler arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu salgından sonra ilşkilerde herhangi bir değişiklik yaşanacak mı?

Salgın sonrası özellikle uluslararası kurumlar (BM, WHO gibi) daha çok sorgulanacak ve eleştirilecek. Revizyon talepleri artacak. Büyük devletlerin destekleri azalabilir. Benzer şekilde, AB gibi bölgesel kurumlar da bolca sorgulanacak ve alan kaybedecek. Çünkü kendi üyelerine yardım ulaştırmaktan yoksun bir topluluk, ortak kimlik ve politika geliştirme konusunda bu süreçte çok yara aldı. Salgından Avrupa liderliği anlamında Almanya'nın karlı çıkacağını düşünüyorum. Zaten zayıflayan AB kimliği ve ekonomisi bu durumdan büyük yara alarak çıkacak. ABD de imaj kaybı yaşayacak ülkelerden. ABD'nin küresel liderliği sorgulanacak. Türkiye'nin çok zararlı çıkacağını düşünmüyorum. Salgını fena yönetmedi. Salgınla ilgili bilgi paylaşımı, şeffaflık ve dış yardımlar aracılığıyla küresel arenada statüsünü ve prestijini arttırmaya çalışıyor. Bu da gayet anlaşılır bir durum, çünkü Türkiye; Suriye sorununa müdahil olarak, uluslararası kurumlardaki etkinliğini arttırarak, dış yardımlar yaparak, insani diplomasiye önem vererek, büyük güçler kulübüne girmeye çalışıyor. Salgın sonrasında, ekonomi ve siyasette merkezin Doğu'ya doğru kayması hızlanacağı için, Türkiye kendisini bir yol ayrımında bulabilir ve hem Asyalı hem de Avrupalı kimliği ile seçim yapmakta zorlanabilir. Tercihinin olabildiğince denge politikası yönünde olacağını; son noktada eğer gerekirse güvenlik, kimlik ve değerler bağlamında, yine Batı dünyasını tercih edeceğini düşünüyorum. Çin bir dünya lideri olmaya çalışsa da, ABD tipi bir hegemonya kurmak için daha çok yolu var. Henüz bir model olmak ve yumuşak güç araçları ile güçlü bir cazibe oluşturacak değerler dünyası ortaya koymuş değil. Sadece bir ekonomik model ve bu da yine bir Batı ürünü olan kapitalizme dayalı.

3- Hızla yayılan koronavirüsün dünyanın en güçlü ve birinci ekonomiye sahıp ülkeleri bu kadar çaresiz bırakacağını kimse tahmin edemezdi. Sizce koronadan büyük ölçüde etkilenen küresel ekonominin önceki durumuna dönmesi ne kadar zaman alabilir?

Dünya ekonomisi bu işten çok zarar görecek. Ülkeler farklı tedbirler almaya çalışsalar da 1929 tipi bir küresel buhran bekleniyor. Bu da sonrasında dünya dengelerini etkileyecek bir savaş riskini arttırıyor.

Kapitalizm ortada kalmayacaktır ama zorlanacağı ve yeni yöntemler geliştireceği kesin. Ekonomistler son yıllarda dünyada, karşılığı olmayan sanal paranın çoğaldığını belirtiyor. Bu da kriz için önemli bir gösterge. ABD bu süreçte, 2 trilyon dolar kadar ekonomik zarar yaşayacağını tahmin ediyor. Ayrıca, bu durumdan Çin'i sorumlu görüyor. Çin'in 500 milyar dolar kadar ABD tahvili satın almış olduğunu gören ABD'li bir senatör, bu borcu Çin'e ödemeyerek zararı bir miktar azaltabileceklerini söylüyor. Bu ekstrem bir öneri ve gerçekleştirmesi zor. Ancak eğer yapılırsa, ciddi bir sorun kaynağı olur ve savaş ihtimalini arttırır. Ayrıca ABD, kendi yarattığı 2. Dünya Savaşı sonrası kapitalist düzenin altını bizzat kendisi oymuş olur. Çin'e karşı ayrıca, hukuki bazı girişimlerin de başladığını görüyoruz. Almanya halihazırda, 130 milyar Euro'luk tazminat talep ediyor Çin'den. Bunun örnekleri artabilir ve eğer Batı dünyası bu bağlamda görüş birliğine varırsa, Çin'i hukuki anlamda bu işin sorumlusu ilan etmek ve ekonomik tazminat almak için, uluslararası mahkemelere başvurabilir. Bu ise Doğu-Batı çekişmesini arttıracaktır. İran gibi halihazırda Batı ile sorun yaşayan ülkeler bu ortamda, Rusya ve Çin ile olan bağlarını güçlendirecektir.  

 4- Bu virüsün ortaya çıkmasıyla birlikte bazı ülkeler konuyu siyasileştirmeye çalıştı. Örneğin Amerikalı yetkililer koronavirüs için “Çin virüsü” ifadesini kullanıyor. Peki böyle bir tutuma başvurmanın sonucu neler olacak?  

Trump, seçim öncesinde, içe kapanmayı ve Çin'i ötekileştirip, bir ulusal güvenlik tehdidi haline getirme çabalarını arttıracak. Zaten yaklaşık 2 yıldır, Çin'i tehdit olarak göstermeye çalışıyordu. Bu hızlanacak. Amerikan halkı Çin'i yakın döneme kadar bir ekonomik tehdit olarak görüyordu ama Trump'ın çabası Çin'i ulusal güvenlik tehdidi haline getirip, buradan seçim başarısı elde etmek ve savunma planlamalarını Asya Pasifik'e yönlendirmek. Trump, büyük ihtimalle seçimi yeniden kazanacak. Trump kazanırsa Çin ile sertlik artabilir ve Mearsheimer'ın dediği gibi, sıcak ya da soğuk bir savaş ihtimali artabilir. ABD ve Çin şu anda medya üzerinden bu savaşı başlatmış durumda. Karşılıklı suçlayıcı yazılar çıkıyor; gazeteciler sınırdışı ediliyor vs. Eğer Trump, ABD'deki sağ medyanın da desteği ile, başarılı bir güvenlikleştirme yapabilirse yani Çin'i kamuoyuna bir güvenlik tehdidi olarak sunmakta başarılı olursa,  kongreyi Çin'e karşı sert tedbirler almak yönünde ikna edebilir. Bu konuda sertliğe gitmeden önce ise salgını kontrol altına almak zorunda olduğunu unutmamak gerek. Salgın devam ederken, tüm dikkatini Çin'e yöneltemez. Hele savaş ihtimali ciddi bir ekonomik bütçe gerektirir. O nedenle sıcak çatışma yaklaşan ekonomik krizle birlikte çok yakın bir ihtimal değildir.  

5- Kovid-19'un mevcut uluslararası krizler ve özellikle Ortadoğu'daki çatışmalar üzerinde ne gibi bir etki bırakacağını düşünüyorsunuz?

Kovid-19, Ortadoğu'daki, özellikle de Suriye, Lübnan ve Filistin sorunlarına dair gelişmeleri olumsuz yönde etkileyebilir. Bu bölgelerdeki kriz ve çatışma ortamı halen devam ediyor ancak medyanın dikkati bu bölgelerden büyük oranda uzaklaşmış durumda. Bu da bölgedeki aktörlerin keyfi hareketlerini arttırabilir; sorunların çözümünü zorlaştırıcı bir etki yaratıp, çatışma ortamını uzatabilir. Salgının Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika'da yayılması ise, özellikle temel sağlık hizmetlerini alamayan fakir ve geri bırakılmış ülkelerde çok ciddi insan kayıplarına sebep olacaktır; bu ise mevcut krizleri daha çok derinleştirebilir. Böyle bir senaryoda dünya ölçeğindeki Doğu-Batı gerilimine bir de Kuzey-Güney gerilimi ekleyecek ve Batılı büyük güçlerin hakimiyetindeki küresel sistem daha çok sorgulanacaktır. Çin böyle bir senaryoda krediler artı, ekonomik ve tıbbi yardımlarla Batı'nın destek sağlayamadığı bu bölgelerde kendi yumuşak gücünü ve liderlik kapasitesini arttırma çabasına girecek; bir anlamda gelecekteki olası küresel liderliğine yatırım yapacaktır. 

News ID 1886042

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha