ABD’nin Türkiye'nin Patriot füze savunma sistemi talebine olumlu yanıt vermemesi üzerine Türkiye, farklı alternatiflere yöneldi. Bu kapsamda Rusya'nın teklifini değerlendiren Türkiye, S-400 hava savunma sistemini satın alma kararı ald ve 11 Nisan 2017'de Rusya ile 'S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sisteminin tedarik sözleşmesi' imzalandı.
Bu konu yıllardır ABD ve NATO müttefiki olan Türkiye’yi birbirine düşürmüştür. Türkiye ABD'nin tehditlerine ve olası yaptırımlarına rağmen 2019 yılının ortalarında aldığı kararını gerçekleştirdi.
ABD Hazine Bakanlığı Pazartesi günü yaptığı bir açıklamada Türkiye'ye Rusya'dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemi yüzünden CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) kapsamında yaptırım uyguladığını duyurdu.
Mehr Haber Ajansı Muhabiri Rüya Fereyduni bu konuda Trakya Üniversitesi öğretim elemanı Dr. Özdemir Akbal ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Dr. Özdemir Akbal'ın Mehr'e verdiği yanıtlar:
1. Trump neden görevinin son günlerinde Türkiye’ye karşı S-400 yaptırım kararı aldı? Sizce Joe Biden işbaşı yaparken ABD’nin savunma sanayii alanında Türkiye’ye yaptırım kararı alması Ankara- Washington ilişkilerinde tansiyonun yükselmesine neden olabilir mi?
Trump’ın üzerinde uzun bir süredir söz konusu yaptırımın uygulanması için bir siyasi baskı mevcuttu. Bu davranış biçimini anlamak zor olsa da Trump’ın artık başkanlık makamını işgal etmeye devam etmeyeceğinin kesinleşmesi bir başka deyişle de başkanlık sorumluluğunun olmayacağı düşünülerek kararı alma rahatlığına kişisel olarak kavuştuğu hakkında bir tahminde bulunmak mümkün. ABD’nin uzun süreden beri talebi, S-400 sistemlerinin faal hale getirilmemesiydi. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin savunma ihtiyaçları ABD’nin bu talebini yerine getirmenin mümkün olmadığını zaten gösteriyordu ki; S-400 sistemlerinin test atışları da yapıldı. Dolayısıyla meseleye Trump yahut Biden tavrından ziyade ABD-Türkiye Cumhuriyeti ilişkisi bağlamında bakmak daha doğru olacaktır. Yani ABD’nin politik alanda Türkiye Cumhuriyeti’ne daha da ağır yaptırımlar uygulanması gerektiğine dair görüşleri dile getiren siyaset yapıcılar mevcut olsa da iki devletin stratejik ilişkilerinin durumu da dikkatten kaçırılmamalı. Bunun önemli örneklerinden biri de 17 Temmuz 2019’da Türkiye’nin F-35 programındaki konumunun askıya alınması sürecinde yapılan açıklamadır. Zira burada ABD Savunma Sekreterliği tedarik işlemlerinden sorumlu müsteşar yardımcısı Ellen Lord ile savunma politikalarından sorumlu müsteşar yardımcısı David Trachtenberg hiçbir soru almadıkları ve Türkiye’ye yönelik durumu tanımlayarak adeta bir yaptırım açıkladıkları toplantıda ilişkilerin katmanlarla açıklanabileceğini ve F-35 meselesinin bu katmanlardan sadece biri olduğunu belirtmişti. Benzeri bir görüşü S-400 için de geliştirmek mümkün. Bu noktadan bakınca da Türkiye’nin stratejik durumunda Biden’ın Oval Ofise oturmasıyla bir değişiklik olmayacak. Yani politik gerçeklikte bir başkan değişimi ile bir değişiklik olmayacak. Bu da Biden’ın ömrü vefa ettiği takdirde en az dört yıl görev yapacağı gerçeğiyle birleşince durumun daha sağduyulu bir şekilde değerlendirilme ihtimalini kuvvetlendiriyor.
2. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'nin S-400 yaptırım kararına ilişkin, "Elimizin tersiyle ittik, onurlu duruşu göstereceğiz" dedi. Sizce Ankaran’ın bu girişime tepkisi nasıl olacak?
Biraz önce bahsettiğim gibi sayın Savunma Bakanı Hulusi Akar da açık bir şekilde belirtti S-400 meselesi Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarını koruma sorumluluğunun bir sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti 2000’lerin başından beri başta Predatör İHA’lar olmak üzere savunma hususunda ABD’den pek çok talebi çeşitli mazeretler ileri sürülerek reddedildi. ABD Başkanı Obama sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Predatör talebini Kongre’nin kararı olduğu mazeretiyle reddettiğini çok iyi hatırlıyorum. Bu elbette belirttiğim gibi bir mazeretti. Neticede Türk İHA’ları şu anda Suriye’den Azerbaycan’a gökleri kontrol ediyor hem teröristlere hem de askerlik terbiyesinden uzak ordu görünümlü güruha ki; buna Ermenistan ordusu güzel bir örnektir, haddini bildiriyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti’nin hava savunma sistemi de 2000’li yılların başından beri süregelen bir durum. O dönem ABD’den istenen Patriot’lar yine Predatör bahanesi gibi Kongre adres gösterilerek reddedildi.
Bunun üzerine Çin’den İpek Böceği füzelerinin satın alınması değerlendirildi. Ardından Samp/T füzeleri gündeme geldi ama o da olmadı. Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletin böyle bir koruma şemsiyesinden mahrum kalması düşünülemezdi. Bu durumda da Rusya Federasyonu ile görüşmeler başladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsız bir devlet olarak, hak ve menfaatleri çerçevesinde istediği devletle görüşme ve iş birliği yapma hakkına elbette sahiptir. Bunun bir sonucu olarak da hiçbir Batılı müttefikinden temin edemedeği hava savunma sistemini Rusya Federasyonundan temin edildi. Bu gelişim süreci dikkate alındığında Türkiye’nin ABD tarafından sağlanan bir hava savunma sistemi olmadığı müddetçe politik duruşunda bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Masada da en çok tartışma konusu bu noktada gerçekleşecek. ABD’nin Türkiye’nin bu ihtiyacına dikkat sarf etmesi gerekiyor bu noktada empati önemli. Elbette Türk tarafı da ABD’nin hasasiyetleri hususunda bir empati geliştirecektir. Tam bu noktada bir şey daha belirtmem gerekiyor; her ne kadar Güney Kıbrıs Rum Kesiminden Yunanistan’a S-300’ler gitti bu bir örnek teşkil etmez gibi dahiyane görüşler öne sürülse de Rus tipi hava savunma sistemi varlığının sadece Türkiye’de olmadığını belirtmek isterim. Mesele sistemin nasıl temin edildiği değil var olup olmadığıdır. Zira ABD de sistemin varlığı dolayısıyla politik tepkiler gösteriyor. Bunu bilmekte de fayda var diye düşünüyorum…
3. TL’nin değer kaybetmesi durumunda ABD’nin Ankara’nın Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemi nedeniyle yaptırım kararı alması, Türkiye ekonomisine nasıl bir etki bırakır?
Aslında bu soruyu bir ekonomiste sormanız gerekiyor bir politolog olarak bu soruyu cevaplamam aynı zamanda haddimi aşmam demektir ki; sanılanın aksine adının önünde akademik unvan olan şahıslar her konuda her şeyi konuşmaya yetkin değildir. Alanıma dönerek bir iki kelam edeceğim; ABD’nin almış olduğu yaptırım kararı ekonomik sistemi değil askeri temin sistemimizi hedef almış durumda. Doğrudan şu şartlar altında bir ekonomik tesir beklemiyorum eğer bu yaptırım kararı genişletilmezse… Şunu da eklemek lazım ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ilk yaptırım bu da değil… ABD 1975-1978 yılları arasında süren ambargonun da her geçen dönem tonunun düştüğü ve ardından da ortadan kalktığı görülmüştür. Yani bu yaşanan ilk örnek değildir, ikili ilişkiler daha önce de krizli dönemler yaşamıştır, bundan sonra da yaşayacaktır.
yorumunuz