Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın zamanda anayasanın değiştirilmesine ilişkin sözleri gündemdeki yerini korumasıyla birlikte muhalefetten çağrıya eleştirel yanıtlar geliyor.
Örneğin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP ve AKP'ye hitaben "Otursunlar önce kendi aralarında anlaşsınlar" dedi. Ancak bir taraftan da DEVA Partisi lideri Ali Babacan, ülkede "uygun iklim" olduğunda Anayasa'nın ilk dört maddesi üzerinde de konuşulabileceği sözleri birçok tepkiye neden oldu.
Mehr Haber Ajansı yeni anayasa meselesiyle ilgili Türk siyasetçi ve hukukçu Ali Özgündüz ile bir röportaj gerçekleştirdi. Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:
1- Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısı halen gündemdeki yerini koruyor. Sizce Sayın Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısından asıl hedefi nedir. Bu konunun erken seçim meselesiyle bir ilgisi olabilir mi?
Kanaatimce Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ''Yeni Anayasa'' meselesini açması, tamamen gündem değiştirmeye dönük taktiksel ilgili bir adımdır. Çünkü, bilindiği gibi AKP&MHP (cumhur ittifakı) karşıtı muhalefet partileri, uzun süredir 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' denilen bu yönetim sistemine karşı 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme' geçileceğini söyleyerek, buna ilişkin gerekli Anayasal değişikliğiyle ilgili çalışmalara başlamış ve farklı partiler bu amaçla bir çok kez araya gelerek, nasıl bir sisteme geçileceği konusunda ciddi görüşmeler yürütmeye başlayınca, kamuoyunun dikkatleri muhalefet partilerine yönelmiş durumdaydı. Akp iktidarı bu durumdan rahatsız olduğundan,muhalefete yönelen halkın dikkatini dağıtıp kendi üstüne çekmek için böyle bir adım attığını düşünüyorum..
Zaten Akp ve Mhp'nin kendi aralarında anlaşmış olsalar dahi, Anayasa değişikliği için gerekli olan 360 milletvekiline sahip olmadıklarından, bu meselede samimi olsalar, öncelikle parlamentoda bulunan diğer partiler (CHP, İYİ Parti,Saadet Partisi, HDP) 'nin kapısını çalmak zorundadırlar. Ancak, böyle bir girişim dahi yapmadan, birden bire bu konuyu açmak tamamen gündem değiştirmeye ilişkin taktiksel bir hareket olarak gözükmektedir. Ayrıca önümüzdeki sene içinde yapılacağı muhtemel bir erken seçim de, iktidarı oluşturan Akp ve Mhp; 'biz herkesin katılacağı, sivil bir anayasa yapmak istedik ama muhalefet partileri bu çağrımıza olumlu cevap vermediler' diyerek bu meseleyi propaganda malzemesi olarak ta kullanmayı hesaplıyor olabilirler.
2- Bir siyasetçi ve hukukçu olarak anayasanın değiştirilmesini doğru buluyor musunuz. Türk toplumu ve partilerin bu konudaki tepkisi nedir?
Aslında şu anda halkın gündeminde bir Anayasa yok. Halk ekonomik sorunlarının çözülmesini, işsizliğe çare bulunmasını, refahının artmasını, çocuklarına daha iyi bir eğitim ve gelecek verilmesini beklerken bu Anayasa meselesini konuşmak bile abesle iştigaldir. Yani toplumun gündeminde Anayasa değil geçim derdi var. Siyasi partilere gelince; muhalefet partileri; 2017 Anayasa değişikliği ile geçilen bu sistemden şikayetçi ve bu sistemi 'partili Cumhurbaşkanlığı sistemi' veya 'tek adam yönetim sistemi' diye tamımlayarak, bu sistemin Türkiye'nin şartlarına geçmiş deneyimlerine aykırı olduğunu, kısa sürede tıkandığını ileri sürerek, daha etkin olan bir parlamentosu olan bir sistem değişikliği istemektedir. Bunun adına da 'güçlendirilmiş parlamenter sistem' demektedir. Dolayısıyla da iktidar partileri ile muhalefet partilerinin Anayasa değişikliği, yönetim sistemine ilişkin konusunda 180 derece farklı istekler var. Bir hukukçu olarak benim kanaatim; evet bir Anayasa değişikliğine ihtiyacımız var. Ama nasıl bir değişiklik? Ülkemizde Osmanlı'dan beri gelen yaklaşık 150 yıldır bir şura, parlamento geleneğine var. Yani yönetme, karar verme mercii bir kişiden ziyade kollektif aklı temsil eden kurullar, meclisler tarafından yerine getirilmiş. Dolayısıyla her şeyden önce 2017 Anayasa değişikliği ile geçilen bu sistemden geri dönülmeli. Yasama, yürütme ve yargı organları keskin çizgilerle birbirinden ayrılmalı, yani güçler ayrılığı sistemine dönülmelidir. Yasama organı yasaları yapacak, bu yasaların Anayasa uygunluğu yüksek yargı organı (Anayasa Mahkemesi) tarafından incelenecek, yürütme organı çıkarılan bu yasalara göre ülkeyi yönetecek ve başbakan ile bakanlar parlamento tarafından denetlenecek, çıkan ihtilafların çözüm yeri de yargı olacak. Ve gerek yasama ve gerekse yürütme organı hakimlere etki edemeyecek, yargının tam bağımsız ve tarafsızlığı sağlanacak. Ayrıca Cumhurbaşkanı partisiz, tarafsız, devletin başı sıfatıyla bütün siyasi partilere aynı mesafeli bir konuma getirilecek. Evet kısaca çerçevesini çizdiğim böyle bir Anayasal sisteme şu anda ülkemizin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
3- Sizce eğer anyasada değişikliğe karar verilirse hangi maddeler ve konularda değişiklik olabilir. Mesela cumhurbaşkanı siçimi sisteminde ya da parti kapatma gibi konuları kapsayabilir mi?
Öncelikle, her ne kadar iktidar cenahından 'yeni bir anayasa' şeklinde sözler söylense de, bu parlamentonun yeni, sıfırdan bir anayasa yapma yetkisi yoktur.Çünkü bu parlamento 'asli kurucu meclis' değildir. Bu meclisimiz ancak bir anayasa değişikliği yapabilir.Bu değişikliğin nasıl yapılacağı da yürürlükteki anayasamızda belirtilmiş, kurallara bağlanmıştır. Anayasamızın 175. maddesine göre Anayasa değişiklik teklifinin en az 200 milletvekili tarafından teklif edilmesi gerekir. Öncelikle bu değişiklik teklifinin Anayasamızın 4. maddesi hükmü gereği, değiştirilemez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez 1, 2, 3 maddelerine ilişkin olmaması gerekiyor.
Eğer değişiklik teklifi 400 milletvekilinin kabul oyuyla kabul edilirse o zaman Cumhurbaşkanı isterse bunu halkoyuna sunar.Halk oyuna sunulmamış ise Anayasa değişikliği kabul edilmiş sayılarak resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olur. Bu çerçeveden baktığımızda şu andaki, tartışmalar 'yeni bir anayasa' tartışması olmayıp, 'anayasa değişikliği' ne ilişkin tartışmalardır ve bu değişikliğin nasıl yapılacağı da mevcut Anayasada yazılıdır.
Yani Türkiye devletinin bir Cumhuriyet olduğu, bu Cumhuriyetin Atatürk milliyetciliğine bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğu, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu, dilinin Türkçe, bayrağının ay yıldızlı al bayrak, milli marşının istiklal marşı ve başkentinin Ankara olduğuna dair hükümler değiştirilemez, değiştirilmesi teklif
dahi edilemez. Böyle bir şeye teşebbüs edilmesi bile anayasaya aykırıdır ve o teklifin meşruiyetini baştan sakatlar.. Dolayısıyla bu çerçevede Anayasa değişikliği teklifi parlamentoya geldiğinde bu teklif üzerine iki kez görüşmeler yapılır sonuçta en az 360 milletvekili kabul oyu verirse bu kanun Cumhurbaşkanı tarafından resmi gazetede yayımlanır ve halk oyuna sunulur. Halk oylaması sonucunda kullanılan geçerli oyların çoğunluğu (%50+1) evet oyu verirse bu değişiklikler yürürlüğe girmiş olur. Aksi halde reddedilmiş sayılır.
Eğer değişiklik teklifi 400 milletvekilinin kabul oyuyla kabul edilirse o zaman Cumhurbaşkanı isterse bunu halkoyuna sunar.Halk oyuna sunulmamış ise Anayasa değişikliği kabul edilmiş sayılarak resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olur. Bu çerçeveden baktığımızda şu andaki, tartışmalar 'yeni bir anayasa' tartışması olmayıp, 'anayasa değişikliği' ne ilişkin tartışmalardır ve bu değişikliğin nasıl yapılacağı da mevcut Anayasada yazılıdır. Bunun dışına çıkılması mümkün değildir. Aksi halde gayrimeşru olur. Ve iktidardaki Akp ile onu dışardan destekleyen Mhp'nin şu andaki meclisteki milletvekili sayısı bir Anayasa değişikliği yapmaya yeterli değildir. Gerek AKP Gn.Başkanı Sn.Erdoğan ve gerekse MHP Gn.Bşk. Sn.Bahçeli'nin açıklamalarına baktığımızda, iktidar tarafı daha çok bu sistemin kalıcı hale getirilmesi ve hatta güçlendirilmesini istemektedir. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, HDP ise bu sistemden vazgeçilmesini, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesini istedikleri de dikkate alındığında iktidarın değişikliği yapabilmesi için muhalefet partilerinden destek alamayacağı da açıktır. Dolayısıyla başta söylediğim gibi bu mesele sadece gündem değiştirme, halkın dikkatlerini başka yere çekme taktiğinden başka bir şey değildir diye düşünmekteyim.
yorumunuz