Hş. Takvimine göre her yıl 27 Şehriver 18 Eylül Fars şiiri ve edebiyatı günü olarak kutlanıyor. Şiir ve edebiyat İran halkının kültür, kısacası varlık kimliğidir ve ta eski çağlardan günümüze dek İran diyarı dünyada güzelliklerin ve sevginin yanı sıra şiir ve edebiyat diyarı olarak da tanınmıştır.
İran edebiyatının usta şairi Şehriyar'ın ölüm yıl dönümü olması münasibetiyle İran Kültür Devrimi Yüksek Konseyi'nin onayı ile İran Fars şiiri ve edebiyatı günü olarak ilan edilmıştır.
Şehriyar kimdir?
1906 yılında Tebriz’de hayata gözelrini açan ve İran ve Türk edebiyatının en tanınmış şairlerinden biri olan Şehriyar, şiirlerini hem Azerbaycan Türkçesi hem de Farsça yazmıştır. Asıl ismi Seyyid Muhammed Hüseyin Bihceti Tebrizi olan Şehriyar, şairliğinin ilk zamanlarında "Bihcet"mahlasını kullanmış, sonraları iki defa Hafız falına bakarak kendisi için bir mahlas istemiş, faldan aşağıdaki iki beyit çıkınca, mahlasını "Şehriyar" olarak değiştirmiştir.
"Felek devlet sikkesini Şehriyar’ların adına bastırdı
Kendi memleketime gidip kendi Şehriyar’ım olayım"
Şairin gazel, kaside kıta türünde Türkçe ve Farsça yazdığı pek çok şiir bulunmaktadır. Şehriyarın Şiirleri geleneksel değerleri modern ve içten bir yaklaşımla modern şiir dünyasına aktarma yönünden dikkat çeker. Şehriyar’ın özellikle Farsça olarak "Ali Ey Humay-i Rahmet", "Amedi Canem bi Kurbanet veli hala çira" şiirleri de halk arasında çok ünlüdür.
Şehriyar şiirlerinde sosyal konulara, yaşadığı acılara ve bireysel duygulara yer vermiştir. Muharrem Ergin gibi araştırmacılar onun eserleri, edebi kişiliği hakkında çeşitli çalışmalarda bulunmuşlardır.
Şehriyar'ın Farsça Divanı’ndan başka en ünlü eseri, Heyder Babaya Selam adlı eseridir.
Şehriyar, 83 yıllık hayatından sonra 18 Eylül 1988'de Tahran'da Mehr hastanesinde akciğer iltihabı ve kalp yetersizliğinden vefat etmiş, Tebriz’de Şairler Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Şehriyar'ın Tebriz kentindeki evi vefatından sonra müzeye cevirilmiştir.
Türk yazarlar İran edebiyatıyla ilgili ne düşünüyor
Türklerin İslam'’ı kabul etmeleriyle birlikte İran Edebiyatının Türk Edebiyatına büyük etkisi olmuştur. Türk şairler yüzyıllarca İranlı şairlerin etkisinde kalmışlar ve İran Edebiyatından bir çok eseri Türkçe’ye tercüme etmişlerdir.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nimet Yıldırım, Fars şiir ve edebiyatıyla ilgili şöyle diyor:
"Farsça ve Türkçe arasındaki derin ilişki tarih boyunca Türkiye-İran ilişkilerinde belirleyici olmuştur. Türk tarihinin geçmişinde edebiyatçılar, söz üstadı Hafız ve … Edebiyatımızın bir parçası olmuş ve üzerinde araştırmalar yapılmış ve kabul görmüştür, öyle ki edebiyatımızda bu büyük şairlerin eserlerinden bahsedilmektedir. Yine Türkiye’de birçok şair ve edebiyatçı bu güzel ve değerli eserlere şerh ve yorum yazmışlardır. Mevlâna’nın Mesnevî’si, Sadi’nin Gülistan’ı gibi büyük Farsça edebi eserler Osmanlı medreselerinde okutulmaktaydı. Bu şekilde uzun yıllar boyunca Arapça ve Farsça Türkçenin yanında büyük Osmanlı İmparatorluğu topraklarındaki ilmi ve kültürel kurumlarda kapsamlı bir şekilde yayıldı ve dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla siyasi, ekonomik, kültürel, toplumsal alanlardaki oluşumlarda yer aldı. Bu büyük inkılap hareketindeki olaylardan biri de Türkçe’nin sadeleştirilmesi çalışmasıydı. Bu sebeple Türkiye’de yeni kurulan üniversitelerde Çince, Urduca, Hintçe ve Avrupa dilleri gibi dünyadaki birçok diller ile birlikte Farsça ve Arapça kürsüleri kuruldu. O dönemden bu yana bu diller sadece üniversitelerde öğretilmektedir".
Türk yazar ve çevirmen Damla Anar ile geçenlerde yaptığımız samimi sohbette, "İran’ın zengin bir edebiyata sahip olduğunu diyebilirim. Çok zevk verici bir edebiyatı var. Yani estetik olarak has bir zevki var. Bu edebiyatı anlamasan da dinlemek bile zevk verici" diye konuşmuştu.
İranlı yazarların kitaplarını Farsça’dan Türkçe’ye çeviren Farsça Dil ve Edebiyatı mezunu Zeynep Ekşi Özel ise İranlı şairlerle ilgili şu ifadeleri kullanmıştı: Türk Dünyasının sesi olması adına Şehrîyârı, hikmetli öğütleri ile Sâ’dî’yi de çok seviyorum. Kim bilir belki bir gün onların eserleri üzerine de çalışmak nasip olur.
yorumunuz