Millet İttifakı’nın 2 Mart’taki toplantısında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itirazıyla başlayan kriz, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı yardımcılığı formülüyle aşıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener masaya dönerken altı liderin uzlaşmasıyla Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk: İmamoğlu ve Yavaş, bu süreçte herhangi bir seçime girmeyecek. O yüzden görevlerinden istifa etmelerine de gerek kalmayacak. Bu kritik süreçte geliştirilen formül, 6'lı masayı daha da güçlendirdi. Açıkçası, krizden güçlenilerek çıkıldı. Evet, seçim gündemi öne çıkıyor. Ama sakın deprem bölgesindeki vatandaşlarımızı unutmayalım, onları yalnız bırakmayalım. Gündemimizden onlar hiç çıkmıyor, çıkmamalı.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan: Meral Akşener açısından; Siyasetten pek çakmadığı ortaya çıktı. Meydan okumasının arkası boş çıktı. Güvenilirlik oranı düştü. Kriz çıkarma potansiyeline sahip olduğu tescillenmiş oldu. Hem kendisini hem Masa’yı yıprattı. Lüzumsuz bir tartışmanın odağı oldu. CHP tabanından işitmediği laf kalmadı. En kötü duruma düştü. Bulunan bir formülle en kötü durumdan biraz daha iyi duruma geçmiş oldu. Kılıçdaroğlu açısından; Bu zamana kadar binbir özenle getirdiği Masa’nın, son anda büyük bir türbülansa girmesine engel olamadı. En yakın müttefiki tarafından “kazanacak aday” olmadığı bütün dünyaya ilan edilmiş oldu. Ancak İmamoğlu / Yavaş desteğiyle kazanabileceğini kabul etmiş oldu. Yara bere aldı. Masa’da tartışarak bulacağı orta yolu, kavga dövüşle bulmuş oldu.
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi: İmamoğlu ve Yavaş’ın güçlendirilmiş cumhurbaşkanı yardımcılığı formülü diğer liderler tarafından kabul edilmedi. O nedenle toplantıya ara verilmek zorunda kaldı. Liderler, seçtirdikleri belediye başkanlarının kendileriyle eşit hatta kendilerinden bir gömlek üstte olan güçlendirilmiş cumhurbaşkanı yardımcısı olmasına itiraz ettiler.
Hürriyet yazarı Hande Fırat: Masanın ortaklarına göre: Masa bir krizden çıkarak kamuoyuna doğru bir mesaj verdi. İstişare ve müzakerenin işe yaradığı tüm Türkiye’ye gösterildi. Bundan daha büyük bir krizin artık yaşanmayacağı belirtiliyor. Bu görüntünün ve iki büyükşehir belediye başkanının varlığının seçimi kazandıracağı yorumları yapılıyor. Güçlendirilmiş Parlementer Sistem’e daha kısa sürede geçilebileceği söyleniyor. Buna gerekçe olarak da, bu uzlaşmanın vekil sayısını da artıracağı belirtiliyor. Kemal Kılıçdaroğlu ile Akşener Altılı Masa’da buluştu. Ancak anlaştıkları konusunda diğer liderlere özel olarak haber verilmedi. Bu yüzden Masa’ya diğer partiler kırgın oturdu. Akşener’in “şart koşma üslubunu” doğru bulmayan diğer liderler bunu masaya getirdi. Toplantı devam ederken; DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti liderleri ayrı ayrı odalarda kurmaylarıyla toplantı yaptılar.
Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay: Akşener’in 2 Mart Perşembe günü Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde yapılan 6’lı masa buluşmasından sonra partisinin genel merkezine dönüşte kendisini ateşli partililer karşıladı. Bu 3 Mart’ın habercisiydi! 3 Mart sonrasındaki yankılar, İYİ Parti’nin oylarının patlamayacağını gösterdi. Akşener’in “Ya tarih olacağız ya tarih yazacağız” sözü şu aşamada hayata şöyle geçti: Tahrip oldu! Daha büyük ölçekten bakınca şunu da söylemek gerekir: İYİ Parti karar vericileri 3 Mart krizinin Türkiye’nin geleceğini nasıl etkileyeceğini öngörerek hareket ettiyse vahim, öngörmediyse daha da vahim!
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı: Görüldüğü kadarıyla İmamoğlu ve Yavaş’ın bu konuda birlikte inisiyatif almaları ve sahneye çıkmaları da olumlu hava yarattı. CHP merkezi, iki başkanının Meral Hanım’la görüşmesinin arkasında oldu. Masadan ayrılmasının yarattığı derin hayal kırıklığı ve partisi içindeki uzlaşı kanadının itirazları, seçmenin tepkisi, muhalefetin adayına oy vereceğinin görülmesi, bu formülü benimsemesine ve Meral Hanım’ın masaya dönmesini SON ANDA sağladı. Türkün aklı hep son anda çalışır, derler ya, o hesap..
Karar yazarı Taha Akyol: Yol Haritası’nda “Bakanlıklara paralel olarak kurulmuş Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Politika Kurulları ve ofisler lağvedilecektir” diyor. Bunu alkışlıyorum. Modern devlette paralel yetkiler olmaz, sorumsuz görevler olmaz. “Mutabakat Metni’nde keyfi atamalardan oluşan bakan yardımcılıklarının kaldırılıp, eskiden olduğu gibi kıdeme dayalı müsteşarlıkların yeniden kurulması da düzgün devlet yönetimi için çok önemli bir adım olacaktır.
Karar yazarı Ahmet Taşgetiren: Toplumda her çevrenin, bu oluşumun ahenkle yürüyüp yürümeyeceğine bakıyor olduğunu bilmek önemli. Şayet önümüzdeki seçimlerde iktidar ile hem de kıran kırana bir siyasi mücadele söz konusu ise, iktidarın bu çok parçalı yapıdaki her gerilimi ümitle takip edeceği de muhakkak. Herhalde bundan sonraki “vazo çatlamaları”na dikkat edilmesi gerekiyor. Bunun için de lider buluşmalarında problemleri erkenden görmek, açık konuşmak, müzakere dilini kaybetmemek, sinirleri sakin tutmak, duygusallıklara yer vermemek, tabii herkesin -her partinin- saygınlığını kollamak gibi hassasiyetler önem kazanacak.
Karar yazarı İsmet Berkan: Bu krizin çıkması ile bitmesi arasında geçen zamanda açılan hasarı belki şöyle tarif etmek mümkündür: Cuma günü Meral Akşener’in yarattığı deprem eğer 8 şiddetindeyse, pazartesi günü krizin sona ermesinin etkisi olsa olsa 7,6 şiddetinde olabilir. Aradaki 0,4’lük fark, Millet İttifakı’nın kayıp hanesine yazılması gereken şeydir; sadece oy diye düşünmeyin, esas önemlisi güven, kredibilite ve prestij kaybı. Hayret verici biçimde dün yeniden barış görüşe ulaşılmasını ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nun kriz yönetme kabiliyeti’ olarak tanımlayanlar oldu; bu krizin hiç çıkmayabileceğini, esas başarının bu olacağını kimse söylemedi nedense. ‘Olmuşla ölmüşe çare yoktur’ denir. Olan oldu bir kere. Seçime kalmış 68 gün; şimdi bu 68 gün boyunca geride kalan 72 saatin hiç yaşanmadığına seçmeni iknaya çalışacak muhalefet.
Sabah yazarı Burhanettin Duran: Akşener'i de sayarsak 8'li bir yetki paylaşımı dünyanın hiçbir yerinde görülmedi. Hatta hayal edilmedi... "Tek adam" eleştirisi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirdiler, buldukları formül hayal ötesi. Seçim öncesindeki paylaşım sorunlarını masayı genişleterek çözme iddiasındalar. Kazanmaları durumunda masadakileri tasfiye ederek siyasi çekişmelerini çözerler artık. Kılıçdaroğlu kazanırsa sahip olduğu yetkiyi 7 kişi ile paylaşacak. Tabii, sol partilerin ve HDP'nin taleplerinin de dolaylı yoldan ekleneceğini hatırlayalım. Böylece üretilen labirent formül "büyük koalisyon" diye pazarlanacak. Sonuç "ucube ötesi" koalisyon mühendisliği.
Sabah başyazarı Mehmet Barlas: Şimdi zannediyorlar ki biz kavga ederiz, birbirimizi itibarsızlaştırırız, ağzımıza geleni söyler masaları deviririz, sonra da bir şey olmamış gibi oturup hayatımıza devam ederiz. Millet de koyun gibi bize inanmaya devam eder ve seçimde odunu koysak seçtiririz. Bence büyü bozuldu. Bundan sonra ne yapsalar 3 Şubat'tan öncesine dönemezler. Geniş seçmen kitleleri zaten 6'lı koalisyona güvenmiyordu. Şimdi hiçbir inandırıcılıkları kalmadı. 3 gündür "Truva atı" ve "AK Parti'nin ajanı" dedikleri Meral Akşener'i yeniden masanın başköşesine oturttular. Ne diyelim, hayrını görsünler. Bu hamur daha çok su kaldırır. Önümüzde milletvekilliği, bakanlıklar ve bürokrasi pazarlıkları var. Bu masa daha çok devrilir.
Sabah yazarı Hilal Kaplan: Bu masadan da bu ittifaktan da millete zerre hayır gelmeyeceğini, en ufak anlaşmazlıkta sistemi kilitleyip devleti krize sokacaklarını, ekonomiyi altüst edeceklerini gözlerimizle gördük. İzlediğimiz adeta bir sirk gösterisiydi; jonglör topları yere düşürecek mi diye bakmaktan gözlerimizi alamadık. Ama daha iktidar bile olmadan düştükleri hal buysa, Allah ülkemizi bu kumar masasından korusun!
Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu: Sn. Akşener'in deyişi ile ister "kumar masası" isterse "noter masası" olsun, ortada küçük hesaplara dayalı "pazarlık masası" olduğu kesinleşmiştir. Güven açığının had safhaya çıktığı, yenilir yutulur olmayacak lafların edildiği, her kafadan bir ses çıkan siyasal birlikteliğin, -Allah muhafaza- iktidara gelse ülkeyi nasıl yönetemeyeceği bugünden ortaya çıkmıştır. Açıklanan 11 madde, Masa bileşenleri için ne kadar gerekli ise Türkiye'nin istikrarı açısından o derece tehlikelidir. Parçalı yapılar, yönetsel sorunlar çıkacağını öngören mekanizmalar, cumhurbaşkanı yetkisine ortaklıklar... Başlı başına endişe kaynağıdır!
yorumunuz