4 Kas 2024 13:09

Kudüs Tv Genel Yayın Yönetmeni:

Direniş cephesi sadece İsrail'le değil aynı zamanda NATO ile de savaşıyor

Direniş cephesi sadece İsrail'le değil aynı zamanda NATO ile de savaşıyor

Mehr Haber Ajansı'nı ziyaret eden Kudüs Tv Genel Yayın Yönetmeni Nureddin Şirin, "Direniş cephesi sadece İsrail ile değil aynı zamanda NATO ile de savaşıyor"dedi.

Leyla Ferahani- Mehr Haber Ajansı'nın konuğu olan Kudüs Tv Genel Yayın Yönetmeni Nureddin Şirin, Gazze'deki gelişmeleri değerlendirdi.

Aşağıda röportajın tam metnini okuyabilirsiniz:

*Gazze Savaşı’nın ilk başladığında birkaç güne biteceğini düşünüyorduk. Çünkü genelde öyle oluyordu ancak bu sefer böyle olmadı. Gazze savaşı 1 yılı aştı. İslam ülkeleri girişimde bulunacak diye düşündük fakat etkili bir adım görmedik. İslam ülkeleri neden bu konuda başarısız kaldı?

Aslında Filistinlilerin son iki savaşı bir dönüm noktasıdır. Birincisi Kudüs'ün Kılıcı Savaşı, ikincisi Aksa Tufanı Savaşı. Kudüs'ün Kılıcı Savaşı ilk defa filistinliler kendileri Siyonist rejime ültimatom vererek, Siyonist rejim Kudüs'teki Şeyh Cerrah Mahallesi'ndeki saldırılarını durdurmazsa Mescidi Aksa'daki saldırılarını durdurmazsa ,Tel Aviv’e şiddetli bir şekilde füze operasyonu yapılacağını duyurdu ve dediği vakitte de bu operasyona başladı ve bütün dünya canlı yayınlardan ekranlardan aynı anda yüzlerce füzenin Tel Aviv’e atıldığını şahit oldu. Bu savaşlar yeni bir denklemdi. Artık Filistin direnişi kendi iradesiyle, kendi kararıyla, kendi stratejik planlaması ile siyonist düşmanı vurabileceğini ve düşmandan gelebilecek hiçbir karşılıktan ve saldırıdan korkmadığını açıklıkla gösterdi. Çünkü Filistin direnişi Siyonist rejimin birçok bölgesini başta Tel Aviv olmak üzere üzelerle vuruyordu büyük bir hasar, yıkım ve yangınlara yol açıyordu ve dolayısıyla bu Filistin ve Gazze’nin stratejik bir dönüm noktasıydı.

Ondan sonra ise 7 Ekim 2023 Savaşı yani Aksa Tufanı Operasyonu, daha ileri bir aşama idi. Filistinliler bu sefer hem kendi iradesiyle hem kendi stratejik planlaması ile hem de işgal altındaki Filistin topraklarına girerek ilerleyerek çok sayıda siyonisti öldürerek ve çok sayıda esir alarak bu savaş başladı. 1948'de Siyonist rejimin kuruluşundan beri, onlar böyle bir şey hayal bile edemezler ki bir gün gelecek filistinliler böylesi bir operasyon yapabilecekler ve başarabilecekler. Çünkü 7 Ekim çok yönlü bir başarı ve çok yönlü bir zaferdi. Birincisi Siyonist rejimin tüm hava savunma sistemleri, alarm sistemleri, güvenlik sistemleri, elektronik savaş yoluyla etkisizleştirilmişti. Filistinliler işgal altındaki Filistin topraklarına girdiklerinde orada operasyon yapmaya başladıklarında daha Siyonistlerin haberi yoktu. Filistinlilerin operasyonlarından önceden haberleri olmadığı gibi önceden bir istihbarat noktasında haberleri olmadığı gibi operasyon yapıldığında ve başladığından da haberleri yoktur bu çok büyük bir başarıdır.

"Siyonistler sadece caydırıcılık, korku, panik oluşturmak ve Filistin direnişini geri adım atmaya zorlamak için sivil insanları katletmeye başladılar. İlk önce Netanyahu, Hamas hareketini tamamen ortadan kaldıracaklarını ve mücahitleri tamamen Gazze'de yok edeceklerini söyleyerek Gazze’ye saldırmaya başladılar ama bir yıl geçti aksine direniş bütün gücüyle ayakta ve siyonist düşmanı vuruyor ve Siyonist düşman her gün kayıp veriyor yara alıyor darbe alıyor."

 4 saatlik bir zaman içerisinde Filistinliler ilerlediler, yerleşimci siyonistlere öldürdüler askerlerini esir aldılar ve çok fazla sayıda esirle hatta tanklarla Gazze'ye geri döndüler. Ayrıca Filistinliler bu operasyonu yaparken yine tahmin edilmeyen yöntemler kullandılar. Para motorlarla havadan paraşütle Siyonist rejim merkezlerine indiler ve indikleri yerde askeri bölgeleri yani Siyonist rejim karakollarını ele geçirdiler. Bu kara gücü ve hava gücü olarak Filistinlilerin tarihte ilk defa bu kadar hazırlıklı bu kadar eğitimli bu kadar başarılı bir operasyon gerçekleştirmiş oluyorlarlardı. Dolayısıyla Siyonist rejim öyle ağır bir darbe aldı ki öyle tarihi bir hüsran ve hezimet yaşadı ki bunun altından kurtulabilmek için çok şiddetli saldırıları başladı. Dolayısıyla bu direnişi başlatan 7 Ekim'i başlatan Filistinliler siyonist rejimi ne kadar şiddetli karşılık verebileceğini büyük bir saldırganlık ortaya koyabileceği biliyorlardı ve buna da hazırlıklıydılar.

Siyonistler sadece caydırıcılık, korku, panik oluşturmak ve Filistin direnişini geri adım atmaya zorlamak için sivil insanları katletmeye başladılar. İlk önce Netanyahu, Hamas hareketini tamamen ortadan kaldıracaklarını ve mücahitleri tamamen Gazze'de yok edeceklerini söyleyerek Gazze’ye saldırmaya başladılar ama bir yıl geçti aksine direniş bütün gücüyle ayakta ve siyonist düşmanı vuruyor ve Siyonist düşman her gün kayıp veriyor yara alıyor darbe alıyor. Direniş kendi planladığını yapmaya devam ediyor, kendini uzun süreli bir savaşa hazır olduğunu gösteriyor. Bir sene değil 5 sene de geçse siyonist düşmana karşı mücadele edeceğini gösteriyor.

"Siyonist rejim Gazze'de katliam yaptı ama hareketinin liderleri İsmail Heniyye’yi ve Yahya Sinvar’ı şehit etti Hizbullah’ın Lideri Seyit Hasan Nasrullah’ı şehit etti hatta Yemen’e saldırdı hatta İran’a geldi saldırdı ama Siyonist rejim 7 Ekim'de durduğu yerin ilerisinde değil çok daha gerisine gitti."

Şimdi Siyonist rejim diyor ki Hamas şartlarımızı kabul etsin. Siz nasıl bir Siyonist rejimsiniz ki 7 Ekim'den bir gün sonra 8 Ekim tarihinde Hamas’ı yok edeceğiz diyorsunuz 1 yıl geçti Hamas’la savaşıyorsunuz, Hizbullah, Irak ve Yemen ile savaşıyorsunuz! Mesela bugün Yemen 2000 kilometre uzaklıktan Siyonist rejimin işgalindeki Tel Aviv’in 50 kilometre güneyinde Askalan kentini SİHA'larla vurdu ve hedefine ulaştı. Siyonist rejimin hava savunma sistemleri bunu durduramadı . Siyonist rejim başladığı yerden ileriye gidemedi, tam tersi çok başladığı yerden çok geriye gitti daha çok kayıp vermeye başladı. Siyonist rejim Gazze'de katliam yaptı ama hareketinin liderleri İsmail Heniyye’yi ve Yahya Sinvar’ı şehit etti Hizbullah’ın Lideri Seyit Hasan Nasrullah’ı şehit etti hatta Yemen’e saldırdı hatta İran’a geldi saldırdı ama Siyonist rejim 7 Ekim'de durduğu yerin ilerisinde değil çok daha gerisine gitti ve inanıyoruz ki bu süreç Siyonist rejimin tamamen ortadan kalkışını beraberinde getirecektir.

İki kategorik anlamında İslam ülkesi var; Bir Bağımsız ve özgür İslam ülkeleri yani kendi halkına dayanan kendi iradesiyle hareket eden kararını kendi alan ve Allah'a ve inancına bağlı olan İslam ülkeleri ki bunun başında İran İslam Cumhuriyeti gelir. Bir de o ipleri Amerika'nın, İngiltere'nin ve Avrupa'nın, NATO'nun hatta İsrail'in elinde olan İslam ülkeleri var. Siz Suudi Arabistan'dan, Birleşik Arap Emirlikleri'nden, Bahreyn'den yada Ürdün’den, Filistin için hareket etmesini bekleyemezsiniz çünkü onlar hür değiller, onlar bağımsız değiller. Onlar işbirlikçi ,kukla ve emperyalizmin ve siyonizmin bölgede koruma görevlisi ve Jandarmasıdır. Ancak müslüman halkları da Filistin halkı ile ve Filistin direnişi ile dayanışma noktasında bir irade var sadece müslüman halklar arasında değil gayrimüslim dünya halkları, Avrupa halkları, Latin Amerika halkları da Filistin halkının yanındalar. Dolayısıyla dünyada çok farklı bir tablo ortaya çıktı. Hainler, işbirlikçiler, emperyalistler ve siyonistler ama bir tarafta dünya çapında bir Kudüs cephesi, Filistin Kudüs dayanışma cephesi, dünya Özgür halkları, anti-emperyalist halkların birliği ve dayanışması yani Gazze ile Lübnan nasıl omuz omuza ise Gazze ile Tahran nasıl omuzu omuza ise aynı şekilde Yemen aynı şekilde Güney Afrika aynı şekilde Venezuella aynı şekilde Nikaragua dünyanın diğer ülkeleri ve halkları da Gazze ile dayanışmaya çalışır. Buradan baktığımız zaman biz yeni bir dünya haritasını görüyoruz yani ülkeler üzerinden az halklar üzerinden çok. İslam ülkesi denince akla önce İslam Cumhuriyeti geliyor ve diğer bazı İslam ülkeleri aynı şekilde, Filistin’i savunma noktasında ki Türkiye’nin bu noktada çabaları var gayretleri var destekleri var ondan sonra bir Cezayir'in,Irak'ın Suriye'nin destekleri var. Şimdi buradan baktığımız zaman biz aslında niçin müslüman halkların ve İslam ülkelerinin Filistin’i desteklemediğini değil nasıl oluyor da İslam ülkelerinde bu katliam devam ederken bile Siyonist rejimi nasıl desteklediklerini görüyoruz. Bu da Azerbaycan.

Maalesef savaşın öncesinden ve hala bir yıl boyunca Siyonist rejimin petrol ihtiyacı Bakü'den gidiyor. Tarihte bundan daha büyük ihanet olamaz. Amerika savaşın başından beri, İngiltere Siyonist rejimi ne kadar ihtiyacı varsa silah, füze, bomba ve uçak gönderdi ve gönderiyor. Amerika ve İngiltere askeri olarak bütün bu destekleri gönderirken aynı şekilde Azerbaycan da o uçaklara petrol gönderiyor. Amerika Gazze’nin bombalanması için Beyrut'un daha yeni bombalanması için savaş uçağı veriyor Azerbaycan'da o savaş uçaklarının Gazze ve Beyrut üzerinde uçması için petrol veriyor Çok büyük bir ihanettir.

Direniş cephesi sadece İsrail ile değil aynı zamanda NATO ile de savaşıyor

Gayrimüslim ülkeleri mesela Venezuela Devlet Başkanı Maduro kalkıp diyor ki bu faşist, soykırımcı, bu katil, bu terörist rejimle biz ilişki kurmayız(müslüman olmadığı halde bunu söylüyor) , müslüman olan bir ülke ve onun yöneticisi kalkıyor rejime stratejik lojistik destek vermeye devam ediyor. Şimdi dünya, insanlık adına, adalet adına yeni hakikatleri öğrenmiş oluyor. Kimler gerçekten özgürdürler kimler köledir kimler dürüsttür bunu dünya görüyor.

Gazze, Hizbullah Ensarullah Aksa Tufanı ile sadece siyonist düşmanla savaşmıyor bu savaş Amerika ile de İngiltere ile de NATO ile savaşıyor. Amerika ve İngiltere Lübanan ve Yemen’e saldırıyor. Niçin çünkü Yemen Gazze’yi savunurken aslında Amerika ile de İngiltere ile de savaşıyor. Ben özellikle söylüyorum, bu savaş asrımızda bu asırda Hz Resulü Ekrem'in zamanından sonra 1400 yıl geçtikten sonra Bedir savaşıdır, Hayber savaşı'dır ve aynı zamanda bu savaş bütün yönleriyle bir kerbeladır. Sonuç itibariyle şunu söylüyorum ki bu savaş ümmetin kaderiyle ilgili bir savaştır ümmetin geleceği ile ilgili bir savaş bu savaş Filistin topraklarının özgürlüğü ve kurtuluşu ile ilgili bir savaştır ama sadece Filistin'in özgürlük ve kurtuluşu değil sadece Kudüs'ün Aksa'nın özgürlük ve kurtuluşu değil yeryüzünde İslam ümmetinin hem özgürlük savaşıdır hem onur savaşıdır hem bağımsızlık savaşıdır hem de şeref savaşıdır. Dolayısıyla bu savaşta hiçbir müslüman bu savaşın dışında değildir bizim dışımızda değildir yani ben gazzeli değilim ben İstanbul'dayım Türkiye'deyim diyerek ben bu savaşın dışında olamam ben de Gazzeli bu savaşın ne kadar içinde ise, İstanbul'daki Trabzon'daki Ankara'daki kardeşlerimiz hepimiz bu savaşın içindeyiz.

"Gazze, Hizbullah Ensarullah Aksa Tufanı ile sadece siyonist düşmanla savaşmıyor bu savaş Amerika ile de İngiltere ile de NATO ile savaşıyor."

Bakıyorsunuz ki cephede Kurşun atanı Gazze’dir bu savaşın Kurşun atanı olmasak da savaşın silah taşıyanı olmalıyız biz bu savaşın sesi olmalıyız bu savaş İslam ümmetinin özgürlük ve kurtuluş savaşıdır, hak ile batıl savaşıdır ve şüphesiz ki hak batıla galip gelecektir İsrail ortadan kalkmaya mahkumdur.

*Son bir yıldaki Türkiye’nin Gazze diplomasını değrlendirmenizi rica edebilir miyiz?

Türkiye Gazze’nin yanında siyasi olarak duruyor, Filistin direnişine, Filistin halkına yardımcı oluyor ancak ne yazık ki Türkiye için Cumhuriyeti Devleti'nin siyonist rejimle olan ilişkileri, siyasi bağları devam ediyor, ne yazık ki Türkiye toprakları üzerinde Azerbaycan petrolü boru hattıyla Siyonist rejimie ulaşıyor, ne yazık ki Türkiye Siyonist rejimle anladığı dille yani yumruğu ile konuşamıyor. Bu bizim açımızdan, Türkiye'de bir müslüman açısından yüreğimizde derin bir acıdır.

Biz isterdik ki Yemen gibi olalım, isterdik ki her zaman meydanlarda olalım, biz isterdik ki silahlı kuvvetlerimiz, hava kuvvetlerimiz, deniz kuvvetlerimiz Filistin Cephesi'nin yanında, düşman karşısında patlayan bir bomba olayıdı. Ama Türkiye biraz da emperyalizmin vesaire baskısıyla bir muhasere altında, değişik yollarla muhasere altında. Şimdi bakıyoruz ki bu sadece Türkiye ile ilgili değil, 55 İslam ülkesi ne yazık bunu yaşıyor.

Irak Birleşmiş Milletler'e şikayette bulunuyor diyor ki biz İsrail'e protesto ediyoruz çünkü İran'a saldırırken bizim hava sahamızı kullandı. İsrail, Irak üzerinde İran'ı vurmaya kalktığı zaman Irak'ın Silahlı Kuvvetleri de mukabelede bulunabilirdi. Şimdi mesela Irak özgür olsaydı Amerikan üsleri Irak'ın içinde olur muydu? oralarda Amerikan askeri varlığı devam ediyorsa demek ki Irak da özgür değil. Dünyada nükleer silahı olan tek İslam ülkesi Pakistan, Siyonist rejime karşı hangi askeri müdahalesi vardır, hangi engellemesi var şunun için söylüyorum tek tek İslam ülkelerini böyle bir fotoğrafını tablosunu çıkartabiliriz. Buradan baktığımız zaman Türkiye NATO ülkesi. Amerika ne demektir NATO ne demektir, İsrail demektir. Bizim topraklarımızı Amerika kullanıyor bizim topraklarımız üzerindeki Kürecik radar üssü Siyonist rejimin hizmetinde çalışıyor ama sizi askeri gücünüz ya da siyasi gücünüz ya da pek tesadüf bu muhasereyi kırmaya beceremiyor.

Direniş cephesi sadece İsrail ile değil aynı zamanda NATO ile de savaşıyor

Ama bu süreç öyle bir şekilde ilerliyor gelişiyor ki ne olursa olsun Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Lübnan Filistin arasında aktif hem siyasi hem askeri işbirliğine doğru gitmektedir ve gidecektir. Bu tecrübeler bize şunu öğretmiştir ki İran'la Türkiye, Türkiye ile Irak ve Suriye Suriye ile Lübnan Filistin askeri anlamda siyasi anlamda bir ittifak savunmak Paktı oluşturmadıkça bağımsızlıklarını elde edemeyeceklerdir.

Türkiye'nin bağımsız olması İran'ın desteğiyle İran'ın bağımsız olması ümmetin desteğiyle, Filistin'in bağımsız olması lübnan'ın desteğiyle, Lübnan'ın bağımsız olması Suriye'nin desteğiyle, Suriye'nin bağımlısı olması Irak'ın desteğiyle yani hepsi bir şekilde diğerinin birlikte olmasına ve birinin diğerini desteklemesine bağlıdır. Böyle baktığımız zaman o zaman daha ileri adımlar atarsın daha güçlü adımlar atarsın daha bağımsız kararlar alırsın ve düşmanla anladığı dille konuşuyorsun çelikten yumrukla konuşuyorsun ağzını kırarsın başına ezersin ayaklarını kesersin İslam dünyasında onun için Allah'ın izniyle bu yaşanan süreç ödenilen bedeller ,verilen şehitler ortaya konulan mücadele İslam ümmetine bu zaferi getirecek ve İslam ümmeti Allah'ın izniyle başka birisi olmak üzere küresel emperyalizmin karşısında Siyonizm karşısında hem bağımsızlığını hem özgürlüğünü kazanacak ve birlik içerisinde hareket edecektir. Artık bu tecrübelere rağmen hangi taraf olursa olsun hangi ülke olursa olsun hangi yönetici olursa olsun İslam ülkeleri arasında askeri siyasi ve iktisadi işbirliği için hareket etmiyorsa haindir o zaman demek ki o başka bir hesap peşinde o zaman demek ki başkalarının eli altında başkalarının vesayeti altında anlamına gelir .

Eğer İslam ülkeleri kendi imkanlarını güçlerini ve kaynaklarını silahlarını ve sermayesini bir araya getirip ortak hedefler için ortak savunmak için ortak bir gelecek için birlikte kullanmazlarlarsa ihanet ediyorlar demektir ve ama biz inanıyoruz ki Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Lübnan Filistin başka bir ülkede bölge ülkeleri birlikte bu hedefi gerçekleştirecekler kaybeden ortadan kalkan Allah'ın izniyle Siyonist rejim olacak.

News ID 1921486

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha