ABD Başkanı Donald Trump, Siyonistlerin Gazze Şeridi'nde gerçekleştirdiği yıkımları bahane ederek, Gazze'nin tamamen boşaltılmasını ve halkın komşu Arap ülkelerine, özellikle Mısır ve Ürdün'e sürülmesini ve 365 kilometrelik bu şeridin ABD'nin kontrolüne geçmesini istiyor.
Aslında Trump, "Bu planın amacının Filistinlilerin şiddet ve huzursuzluktan uzak bir ortamda güvenlik ve refahını sağlamak olduğunu ve Mısır ile Ürdün'ün bu Amerikan planını kabul etmesi gerektiğini" iddia ediyor. Fakat, Trump her ne kadar Filistinlilerin güvenliği ve refahını hedeflediğini öne sürse de, şimdiye kadar Filistin halkının soykırımında başrolü oynadı ve Gazze'deki soykırım için siyonist rejim, ABD tarafından en ölümcül savaş silahlarıyla donatıldı.
Ayrıca, Trump'ın açıklamaları başta Mısır ve Ürdün olmak üzere birçok ülkenin tepkisini çekti. Filistinliler ise bu planı, "tehlikeli ve bir etnik temizlik çağrısı" olarak değerlendirdi. Trump'ın bir diğer hedefi de, Amerikan perspektifine göre bölgenin yeni bir haritasını çizmek ve Gazze Şeridi'ni siyonistlerin işgal topraklarına ilhak etmektir.
Hamas, Birleşmiş Milletler, Ürdün Kralı, Suudi Arabistan'ın eski istihbarat başkanı, Çin, Mahmud Abbas ve Mescid-i Aksa hatibi, Trump'ın Gazze halkının zorla göç ettirilmesiyle ilgili açıklamalarına tepki göstererek bu ifadeleri reddettiler.
Farklı ülkelerden gelen açıklamalarda, Trump'ın sözlerinin, siyonist işgalcilerin topraklarını genişletmeye yönelik tehlikeli bir girişim olduğu belirtilerek, bu açıklamaların İslam ülkelerinin aleyhine olduğu ve Gazze halkının sürgün edilmesine yol açacağı vurgulandı.
Filistin'deki Komploların İngiliz İşgali ile Başladı
Şeyh Hüseyin Kasım, röportajın başında, Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi projesinin yeni bir mesele olmadığını, aksine eski bir planın devamı olduğunu belirterek, Filistin'e yönelik komploların 1917'deki İngiliz işgaliyle şekillenmeye başladığını ve günümüze kadar sürdüğünü ifade etti.
Kasım, Filistinlilerin zorla göç ettirilme projesinin, 1948'den sonra ve özellikle 1956 yılında geride kalan Filistinlilere yönelik yeniden başlatıldığını belirtti. Ayrıca, 1970 yılında tüm gazetelerde "Filistinlilerin sürgün edileceği" başlıklarının yer aldığını hatırlatan Kasım, şunları söyledi:
"1970 yılında Gazze Şeridi tamamen siyonist rejimin işgali altına girdi. 1967 yılında da Gazze'nin yanı sıra Sina Yarımadası tamamen siyonistlerin kontrolüne geçmişti. Eğer Filistinlileri Sina'ya sürmeyi başarabilselerdi, bu bölgenin tamamı onların kontrolüne geçecekti. Ancak Filistin halkının kendi topraklarına olan güçlü bağlılığı, bu planı engelledi."
Şeyh Kasım, uluslararası destekten önce, halkın iradesinin bu tür komploları boşa çıkaran en büyük silah olduğunu vurguladı.
"Trump’tan Daha Güçlü Biri Bile Filistinlileri Sürgün Edemez"
Şeyh Hüseyin Kasım sözlerine şöyle devam etti: "Hepimiz Gazze'de nasıl bir katliam ve vahşet yaşandığını biliyoruz. Bir doktor, görev yaptığı hastanede yaşadığı bir olayı şöyle anlattı: Yaklaşık 60 yaşında bir yaşlı adam, yıkılmış evinin enkazı üzerinde oturuyordu. Bir çadır kurmuş ve orada yaşamını sürdürüyordu. Karısı ve çocukları, evin enkazı altında kalmıştı. Henüz onları defnetmemişti; aksine, onların üstünde, kendi topraklarının üzerinde kalmaya devam ediyordu. Yaşlılık bile bu adamın iradesini kıramamıştı. Doktor, onu oradan alıp götürmek istedi; ancak yaşlı adam reddetti ve şöyle dedi: 'Ya burada şehit olurum ya da bu topraklarda kalır, vatanıma olan ahdimi yenilerim. Biz Filistin halkı topraklarımızı sevmiyoruz; Filistin bizi seviyor. Doktor, yaşlı adama şaşkınlıkla sordu: Telefonun var mı?' İhtiyar “Hayır.” Diye cevap verdi. Peki, yiyeceğin var mı?' yaşlı adam, güçlü bir inançla yanıtladı: 'Rızık Allah’tandır.' Doktor, su ve yiyecek olmaksızın böylesine derin bir bağlılık karşısında hayrete düşmüştü."
Şeyh Kasım, bu olayı örnek göstererek şöyle dedi: "Bu, Filistin halkının vatanına olan derin sevgisinin ve sarsılmaz bağlılığının bir örneğidir. Filistinliler, asla topraklarını terk etmezler. Dünyanın tüm komploları, Trump veya Trump’tan daha güçlü birisi bile Filistin halkını kendi yurdundan çıkaramaz."
Batı Şeria, Gazze’den Daha Ağır Bir Abluka Altında
Hamas'ın Kültürel Danışmanı, konuşmasının devamında şunları vurguladı: "Filistin halkı, direnişçi bir millettir. Batı Şeria, Gazze’den daha ağır bir abluka altında bulunuyor ve elinde olan ne varsa onunla direniyor. Gazze için Sina Çölü üzerinden kaçak yollar mevcuttu, ancak Batı Şeria’da kaçakçılık çok daha zordur. Buna rağmen, Cenin ve Tulkerem’de çatışmalar sürüyor. Siyonistler tüm silah ve teçhizatlarına rağmen, bu şehirlerde tek bir köye bile giremediler. Yıkım yapıyorlar, ancak orada kalmayı başaramıyorlar. Cihad hâlâ devam ediyor."
Kasım sözlerine şöyle devam etti: "Gazze’de ateşkes sağlanmış olabilir, ancak Batı Şeria’da cihad tüm gücüyle sürüyor. Halkımızın imkânları son derece sınırlıdır, ancak güçleri iradelerinden kaynaklanmaktadır."
Kasım ayrıca Filistin yönetimiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Filistin Yönetimi, işgal altında olan bir yönetimdir. Karar alma yetkisi yoktur ve gerçekleri değiştirme gücüne sahip değildir."
"İran İslam Devrimi, Özgürlük Hareketleri İçin Eşsiz Bir Modeldir"
Şeyh Hüseyin Kasım, İran İslam Cumhuriyeti'nin, 46 yıl önce gerçekleşen devrimden bu yana Filistin’e verdiği destekten asla geri durmadığını vurguladı.
Kasım, İmam Humeyni'nin (rahmetullahi aleyh), daha İran’a dönmeden, Irak’tayken Filistin direnişi hakkında verdiği önemli bir fetvayı hatırlatarak şunları söyledi: "O dönemde Filistin direnişi, Marksist, sosyalist ve solcu olarak görülüyordu. Henüz İslami Cihad Hareketi veya Hamas gibi direniş hareketleri oluşmamıştı. Buna rağmen, İmam Humeyni (r.a), Filistin direnişine humus ve zekât verilmesinin caiz olduğuna dair fetva verdi."
Kasım, İran İslam Devrimi’nin ardından İmam Humeyni'nin attığı ilk önemli adımı şu sözlerle anlattı: "İran İslam Devrimi zafer kazandığında, İmam Humeyni'nin yaptığı ilk iş, siyonist rejimin büyükelçiliğini kapatmak ve bayrağını indirmek oldu. Ardından, o binayı Filistin Büyükelçiliğine dönüştürdü ve Filistin bayrağını göndere çekti."
Şeyh Hüseyin Kasım, İmam Humeyni'nin (r.a) tüm dünya Müslümanlarını Filistin halkına destek vermeye ve Kudüs’ün özgürlüğü için bir araya getirmeye çağırdığını hatırlattı: "İmam Humeyni (r.a), İslam dünyasının Filistin’e desteğini göstermek ve Kudüs’ün özgürlüğünü savunmak amacıyla, Ramazan ayının son Cuma gününü ‘Dünya Kudüs Günü’ olarak ilan etti. Bugün de, Filistin’e destek konusunda İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamanei, İmam Humeyni'nin yolunu kararlılıkla sürdürmektedir."
Kasım, Hamas heyetinin İran ziyaretinin doğal bir durum olduğunu şu sözlerle ifade etti:
"Bu yüzden, Hamas Şura Konseyi Başkanı Muhammed İsmail Derviş başkanlığındaki bir heyetin İran’a gelip Devrim Lideri ve İranlı yetkililerle görüşmek istemesinde şaşılacak bir şey yoktur."
Kasım, direniş eksenindeki kardeşlik bağlarına vurgu yaparak şunları ekledi: "Allah'ın izniyle, İran, Lübnan, Yemen ve Irak'taki direniş kardeşlerimizin desteğiyle, siyonist rejimi ortadan kaldıracağız. İran İslam Devrimi, tüm özgürlük hareketleri için benzersiz bir modeldir. İnşallah, Filistin özgürleştiğinde, devletin kuruluşu ve yönetim şekli için İran İslam Cumhuriyeti'nin yönetim modelinden faydalanacaktır."
Kasım, Filistin'in zaferine olan inancını şu sözlerle dile getirdi: "Lübnan ve Gazze'deki zaferlerin, İran İslam Devrimi'nin yıl dönümüyle aynı zamana denk gelmesi, bize zaferin yakın olduğunu müjdeleyen güçlü bir işarettir."
"Gazze'deki Direniş Mücahitleri Kur'an Hafızıdır"
Hamas'ın Kültürel Danışmanı, konuşmasının sonunda şöyle dedi: "Bir insan, vatanını işgalden kurtarmak istiyorsa, önce doğru inancı evlatlarının kalbine ekmelidir. İşte bu nedenle, Gazze'deki kültürel önderler, gençlerin inançlarını güçlendirmeye odaklanmışlardır. Bugün Gazze'deki direniş mücahitlerinin çoğu Kur'an hafızıdır. Filistin, dünyanın başka yerleri gibi değildir ki yalnızca bir ayet ya da bir sure ezberlensin; burada, Fatiha Suresi'nden Nas Suresi'ne kadar tüm Kur'an'ı baştan sona okumak ve ezberlemek esastır. Bu ezber süreci bazen sekiz ila on yıl sürer.
Filistin halkı, dünyanın geçici nimetlerine değer vermez. Onlar, bu dünyayı bir misafirhane olarak görürler. Bu inançla büyürler, yetişirler ve hem ruhlarını hem de bedenlerini Allah yolunda feda ederler. Biz Filistinliler, inancımız uğruna yalnızca kendimizi değil, liderlerimizi de kurban veririz. Bu yolda, Şehit Kasım Süleymani, Şehit İsmail Heniye, Şehit Salih el-Aruri, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, Şehit Seyyid Haşim Safiuddin gibi en kıymetlilerimizi feda ettik. İşte Filistin’in direnişi, bu şehadet ruhuyla güçlenir. Bu inanç, bizi her türlü komplonun ve düşmanın karşısında sarsılmaz kılar."
yorumunuz