24 Mar 2025 21:32

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması: Türkiye’de siyasi dengeler değişiyor mu?

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması: Türkiye’de siyasi dengeler değişiyor mu?

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye yargısı tarafından tutuklanması, ülke yönetimi için ciddi bir kriz oluşturdu ve bu krizin çözümü, Kürt meselesi ve PKK ile yürütülen barış müzakereleriyle iç içe geçmiş durumda.

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye yargısı tarafından tutuklanması, ülke yönetimi için ciddi bir kriz oluşturdu ve bu krizin çözümü, Kürt meselesi ve PKK ile yürütülen barış müzakereleriyle iç içe geçmiş durumda.

Şimdi, Erdoğan’ın Türkiye Kürtleriyle barış müzakerelerine yeniden başlama isteğinin karanlık yönleri her zamankinden daha net bir şekilde ortaya çıkmış görünüyor. Erdoğan ve milliyetçi müttefikleri, son birkaç on yıldır Kürtleri Türkiye’nin siyasi ve sosyal sahasından dışlamaya, onların etnik ve ulusal kimliklerini hatta komşu ülkelerde bile inkar etmeye çalışırken, bir anda Türk-Kürt kardeşliğinden ve Kürtlerin ülke yönetimine katılma haklarından söz etmeye başladılar.

Anlamlı bir değişimle, Erdoğan için artık PKK lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve PKK liderlerinin Türkiye’ye dönüşü hakkında konuşmak bir suç değil. Her zaman siyasi yönü ağır basan Diyarbakır Nevruz kutlamalarında, Öcalan’ın sesi ve resmi 28 yıl sonra ilk kez yayınlandı. Erdoğan, Nevruz ateşini yakarak ve bu bayramı kutlayarak, Türkiye’deki yönetim ile Kürtler arasındaki uçurumu kapatmaya çalışıyor.

Ancak, Erdoğan ile PKK arasındaki barış sürecinin başlamasından birkaç hafta sonra, bu hamlenin esas amacının Türkiye içindeki güç dengelerini değiştirmek ve 2019 seçimlerinden bu yana Kürtlerin müttefiki olan Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) izole etmek olduğu anlaşılıyor. Belki de şimdi, Erdoğan’ın aniden neden Öcalan’ın serbest bırakılmasını düşündüğü sorusunun cevabı daha net hale gelmiştir.

Erdoğan’ın 2003’ten bu yana izlediği politikalar, onun için ne Türk-Kürt kardeşliğinin ne de Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümünün gerçekten önemli olduğunu gösteriyor. Onun için önemli olan yalnızca kişisel ve parti çıkarlarıdır. Eğer gerçekten Kürt meselesini önemseseydi, onun yönetimi altında her yıl binlerce Kürt vatandaşı PKK ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle gözaltına alınmazdı. Erdoğan, Türkiye muhalefetinin güç dengesini kendi lehine değiştirmeyi planlıyor.

Erdoğan iyi biliyor ki, Türkiye Kürt partisi (DEM Parti) parlamentoda AKP’nin anayasa değişiklik teklifine destek vermezse, anayasa değiştirilemeyecek ve Erdoğan 2028’de cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılamayacak. Bu durumda, CHP’li İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanı olabilir. Tıpkı Erdoğan’ın İstanbul belediye başkanlığından başlayarak iktidara yükselmesi gibi, İmamoğlu da benzer bir yol izleyebilir.

Erdoğan, CHP Kongresi başlamadan ve İmamoğlu’nun CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilmesinden önce, onu terörle bağlantılı olmak, yolsuzluk ve sahtecilik gibi suçlamalarla tutuklattı. Bu olay, geçen hafta Ankara ve İstanbul da dahil olmak üzere Türkiye’nin büyük şehirlerinde halk protestolarına yol açtı. Bu gösteriler, polis müdahalesiyle şiddet olaylarına dönüştü ve şu ana kadar onlarca kişi yaralandı, yüzlerce kişi ise tutuklandı.

Bu tür olaylar Erdoğan’ın yönetiminde daha önce de yaşandı. Örneğin, Kürtlerin ılımlı siyasi liderlerinden ve eski cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş yıllardır terör suçlamalarıyla hapiste. Kürt şehirlerinde halkın desteklediği belediye başkanları görevden alındı ve yerlerine kayyumlar atandı.

Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin yakın siyasi geleceğiyle ilgili iki olasılık öne çıkıyor:

Birinci Olasılık:

Eğer Erdoğan ve Ankara yönetimi, Öcalan’ı serbest bırakarak PKK’yı kongre toplamaya, silah bırakmaya ve kendini feshetmeye ikna edebilirse, parlamentodaki DEM Parti milletvekilleri de Öcalan’ın yeşil ışık yakmasıyla AKP ve MHP’nin anayasa değişikliği girişimlerine destek verebilir. Bu durumda DEM Parti, CHP ve Ekrem İmamoğlu ile olan ittifaktan çıkacak ve Türkiye muhalefeti zayıflayacaktır. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, İmamoğlu’nun Demirtaş ve Öcalan gibi uzun yıllar hapiste kalması muhtemel hale gelebilir.

Ancak, PKK yaptığı açıklamada, Türk ordusunun sürekli saldırıları nedeniyle liderlerinin bir araya gelip kongre düzenleyemediğini ve Erdoğan’a, vaatlerin yerine getirilmemesi veya Öcalan’ın serbest bırakılmaması durumunda kongre ve silah bırakma sürecini iptal edeceğini belirtti. Bu nedenle, bu olasılık şu an için zayıf görünüyor.

İkinci Olasılık:

Eğer Türkiye’de protestolar daha da büyür ve önümüzdeki günlerde devam ederse, siyasi ve güvenlik krizleri derinleşebilir.

Türkiye, son on yılın en ağır ekonomik krizini yaşarken, halk ayaklanmaları genişleyebilir ve Kürtler de sokaklara çıkabilir.

Eğer Ankara’daki yönetim ciddi bir krizle karşı karşıya kalırsa, Kandil Öcalan’ın çağrısına uymayabilir ve Türkiye’deki iç gerilimlere odaklanabilir. Böyle bir durumda barış süreci başarısızlığa uğrayabilir ve 27 Şubat’ta Öcalan’ın yaptığı çağrı önemini yitirebilir. Bunun sonucunda Kürtler, CHP destekçileri ve diğer muhalif gruplar AKP’ye karşı birleşebilir ve Erdoğan’ın iktidarı ciddi bir tehdit altına girebilir.

News ID 1925516

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha