24 Eyl 2025 14:59

İranlı diplomatlara kısıtlama kararı; Washington’nun İran diplomasisinden korkusu

İranlı diplomatlara kısıtlama kararı; Washington’nun İran diplomasisinden korkusu

ABD'nin BM Genel Kurulu için New York'ta bulunan İranlı diplomatlara kısıtlama getirilmesi, Washington yönetiminin İran diplomasisinden korktuğunu gösteriyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yıllık oturumlarına katılmak için New York’a gelen İranlı diplomatlara uygulanan bu kısıtlamalar, onların BM merkezinin birkaç cadde ötesine çıkmasını engelliyor ve hatta günlük ihtiyaçlarını karşılamalarını bile zorlaştırıyor. Bu durum basit bir idari veya güvenlik önlemi değil; bilakis ABD’nin, İran İslam Cumhuriyeti’nin diyalog ve mantıklı söyleminden duyduğu endişenin bir göstergesidir.

BM Genel Kurulu, ülkeler arası çok taraflı etkileşim ve istişareler için önemli bir uluslararası fırsat olarak görülüyor. Bütün devletler, bu platformu seslerini uluslararası kamuoyuna ve diplomasiye duyurmak için uygun bir zemin kabul ediyor. İran İslam Cumhuriyeti de son yıllarda bu alandaki aktif varlığıyla, bağımsız ve mantıklı tutumlarını ABD ve müttefiklerinin tek taraflı politikalarına karşı savunmuş ve birçok ülkeyi kendi görüşlerinin meşruiyeti ve mantığı konusunda ikna etmiştir. İşte tam da bu nedenle Washington kaygıya kapılmakta ve İranlı diplomatların sesini ve hareket alanını sınırlamaya yönelmektedir.

ABD çok iyi biliyor ki, İranlı diplomatlar diğer mevkidaşları gibi ülkelerin temsilcileri, kurumlar ve medya ile serbest ve kapsamlı bir şekilde istişare etme imkânına sahip olsalar, bu ülkenin hegemonik politikalarına karşı eleştirel bir söylem dalgası ortaya çıkacaktır. Bu açıdan bakıldığında, dayatılan kısıtlamalar İran’ın uluslararası alandaki sesini susturma ya da en azından zayıflatma çabasıdır. Bu yaklaşım yalnızca İran'a karşı düşmanca bir eylem olarak değil, aynı zamanda Amerikan yöneticilerinin İran diplomasisinin mantığıyla yüzleşme konusundaki özgüven eksikliği ve korkusunun da göstergesidir.

Başka bir açıdan bakıldığında, bu tür tutumlar Birleşmiş Milletler’in varlık felsefesi ve ruhuyla açıkça çelişmektedir. Birleşmiş Milletler; etkileşim, diyalog ve karşılıklı saygı üzerine kurulmuş bir kurumdur. Ev sahibi devlet olan ABD, bir üye ülkenin heyetlerinin yan etkinliklerde ve diplomatik temaslarda özgürce yer almasını engellediğinde, bu kurumdan beklenen tarafsızlık ve şeffaflığı fiilen sorgulanır hale getirir. Bu tür kısıtlamalar, ABD’nin ev sahipliği konumunu kötüye kullanmasının ve uluslararası sorumluluklarını ihlal etmesinin açık bir örneği olarak değerlendirilebilir. Washington, BM anlaşmalarına göre bu sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür.

Bu konudaki Amerikan söylemleri ile eylemleri arasındaki çelişki de dikkate değerdir. ABD’li yetkililer her zaman "küresel sorunların diyalog yoluyla çözülmesi" gerektiğini vurgulasa da, pratikte diyaloğu yalnızca kendi tutumlarını yansıttığı sürece gerekli görüyorlar. Politikalarına karşı farklı ve eleştirel bir ses yükseldiğinde, baskı ve yaptırımlar da dahil olmak üzere çeşitli yollarla onu susturmaya çalışıyorlar. Bu tür davranışlar, ABD’nin ifade özgürlüğü ve diyalog sloganlarının, en ufak bir baskıyla çöken boş bir kabuktan ibaret olduğunu açıkça göstermektedir.

ABD'nin attığı son hamle uluslararası itibarını da zedeleyebilir. Kendini kuralcı bir güç olarak sunan ve uluslararası hukuka bağlı olduğunu iddia eden Washington, bu tür kısıtlamalar getirerek, BM’ye ev sahipliği yapan bir ülke olarak yasal yükümlülük ve sorumluluklarına bile uymadığını göstermektedir. Bu durum, ABD'nin uluslararası hukuku savunma konusundaki iddia edilen güvenilirliğine zarar vermekle kalmayıp, diğer ülkelerin de ABD'nin yaklaşımlarına olan güvensizliğini artırmasına zemin hazırlamaktadır. Bu da ABD için bir başka zarardır.

Sorun şu ki, küresel bir güç olan Amerika Birleşik Devletleri, farklı bir bakış açısıyla karşılaştığında rasyonel ve diplomatik bir tepki vermek yerine baskı ve kısıtlama yolunu seçiyor. İranlı diplomatlara yönelik kısıtlamalar da bu durumdan kaynaklanıyor; bu, bir otorite göstergesi olmaktan ziyade, İran’ın uluslararası diplomasi alanındaki etkisinden duyulan korkunun ve zayıflığın bir yansımasıdır.

Sonuç olarak, İran’ın BM Genel Kurulu’ndaki sesinin kısıtlanması politikası bazı diplomatik etkileşimleri zorlaştırsa da, aslında İran’ı zor durumda bırakmaktan çok, küresel kamuoyuna Amerika’nın gerçek yüzünü gösteriyor. Dünya, Amerika Birleşik Devletleri’nin sadece farklı sesleri dinlemek istemediğini değil, aynı zamanda uluslararası bir kuruma ev sahipliği yapmanın temel ilkelerine de bağlı kalmadığını daha fazla fark ediyor. Bu durum, İran’ın diplomatik pozisyonunu güçlendirebilir ve Washington’ın kısıtlama çabalarına rağmen diyalog mantığının İran’ın elinde hâlâ güçlü bir araç olduğunu ortaya koyabilir.

News ID 1930653

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha