Haziran 1988’de Saddam rejiminin Baas ordusu İran’ın batısında yer alan Serdeşt kentine kimyasal bombalarla saldırdı. Kimyasal bombardımanda 110 kişi şehit düştü, 8 bin kişi zehirli ve ölümcül kimyasal gazlardan etkilendi.
Bu faciada, kimyasal silah satışından para kazanan ABD ve bazı Avrupa ülkeleri ve bu ülkelere ait firmalar doğrudan rol oynamıştır. Bu korkunç ve beşeriyet karşıtı ticaret yüzünden sadece Serdeşt veya Irak’ın Halepçe kenti etkilenmemiştir. Aynı zamanda dünyanın birçok bölgesinde masum siviller Batılı devletlerin rantçı anlayışının kurbanı olmuş ve bu süreç halen devam etmektedir.
Gerçi Irak’ın eski diktatörü Saddam Serdeşt cinayetinin baş sorumlusuydu, ancak Baas rejimine her türlü askeri yardımda bulunan ve kimyasal silah ve bu silahların üretiminde kullanılan teçhizatı veren Batılı devletlerin destekleri olmasaydı, Saddam hiç bir zaman yasak olan kimyasal silahlar elde edemez, üretemez ve sonuçta kullanmaya cesaret edemezdi.
O günlerde elde edilen belgeler ve kanıtlar, yaklaşık 400 kadar yabancı firmanın Saddam rejimi ile kimyasal bomba üretmek için gerekli olan kimyasal maddeleri temin etme işinde işbirliği yaptıklarını ortaya koydu. Ancak ne var ki bu kanıtlara ve belgelere rağmen uluslararası kurum ve kuruluşlar bu konuda hiç bir tepki vermedi.
Saddam rejiminin kimyasal saldırıları İran’da yüz bin kişinin etkilenmesine yol açtı. Saddam, 1984 yılından itibaren İran’a karşı yoğun bir şekilde tabon, vx, sarin ve hardal gazı gibi kimyasal zehirli gazları kullanmaya başladı. Saddam rejimi ilk kez 1980’in ortalarında İran’ın Huzistan eyaletinde İranlı güçlere karşı kimyasal silah kullanmıştı. Baas ordusu o günlerde dört kez hardal gazı içeren kimyasal mühimmat kullandı.
Kimyasal silahlar insanların üzerinde yaptıkları etki itibarı ile üç gruba ayrılıyor. Bazı kimyasal silahlar insanın sinir sistemini etkiliyor, bazıları deri üzerinde etki yapıyor ve bazıları da solunum sistemini hedef alıyor.
İran’ın Hollanda büyükelçisi ve kimyasal silahları men eden kurumdaki daimi temsilcisi Alirıza Cihangiri, İran İslam Cumhuriyeti’nin kimyasal silahların en büyük kurbanı olduğunu belirterek şöyle diyor:
İran sadece kimyasal silahların değil, aynı zamanda uluslararası camianın sessizliğinin de kurbanıdır. Bizim tavrımız ise kimyasal silahları kim nerede ve ne zaman kullanırsa kullansın, kınamaya yönelik olmuştur.
BM ise bir raporunda Batılı devletlerin Saddam rejiminin kimyasal silah programına yardım ettiğini belirterek şöyle diyor:
Saddam rejimi silahlarını 150 kadar Alman, İngiliz ve Amerikalı firmadan temin etmiştir. Bu rapora göre, Saddam rejimi 1975 yılından itibaren 80 Alman, 24 Amerikalı, yaklaşık 12 İngiliz ve birkaç Japon, İtalyan, İsviçreli, İsveçli, Brezilyalı ve Arjantinli firmadan kimyasal silah üretiminde kullanılan teçhizat aldı.
Amerikalı özel bir firma 1980’li yıllarda ABD Ticaret Bakanlığından aldığı izin çerçevesinde Saddam rejimine biyolojik ve kimyasal madde sattı, üstelik bu maddeler zayıflatılmış türden değildi. Bu biyolojik maddeler, şarbon, tuan ve yine gözü etkileyen tehlikeli bir maddeden ibaretti.
Amerika’nın Belçika’da büyük bir şubesi olan Philips petrokimya firması Haziran 1983 tarihinde hardal gazı üretiminde işe yarayan bir ham maddeyi ve yine 500 ton kadar TDG adlı bir maddeyi Hollandalı bir firmanın siparişi üzerine Saddam rejimine teslim etti.
Rigan yönetiminde ABD milli güvenlik konseyi üyesi olan Huvard Taicher ise şu ifşaatta bulundu: CIA dönem Başkanı William Keysi bizzat Saddam rejimine kimyasal ve kitle imha silahlarının teslimatını gözetleyen kişiydi. O sırada Saddam rejimine kimyasal silah üretiminde işe yarayan 1.5 milyar dolar değerinde hassas teçhizat teslimatı gerçekleşti.
Almanya’da sığınmacı taraftarı olan bir örgütün sözcüsü Heiko Kafman da yaptığı açıklamasında hiç bir ülke Almanya kadar Saddam rejimine kimyasal silah üreten fabrikaların yapımında yardım etmediğini itiraf etti.
“Fars Körfezi savaşı; zafer kuruntusu” adlı kitabın yazarı Charles Philip David ise şöyle yazıyor:
Alman Karl Kolemb firması Samarra kentinde Ahmet, Muhammed, İsa, Ani, Meday ve Gazi adında altı kimyasal silah üretim hattını kurdu, ki bunlardan ilki 1983 ve sonuncusu da 1986 yılında tamamlandı.
Bu fabrikada hardal gaz ve prosik asitten sarin ve tabon sinir gazlarına kadar çeşitli zehirli gazlar üretiliyor ve havan topu, roket ve top mermilerine yerleştiriliyordu.
Belçikalı Six Co. adlı bir firma da 4 yıl içinde Irak’ta 17 hava üssü ve bir kaç askeri merkez inşa etti.
Amerika’nın ABC TV kanalı 11 Eylül 1990 tarihinde “Kum üzerinde bir çizgi” adlı belgeselinde bir itirafta bulunarak başta ABD, Britanya ve Almanya olmak üzere Batılı devletler Saddam rejiminin kimyasal silah üretme teknolojisini temin etmenin baş hamileri olduklarını belirtti.
Gerçi Saddam rejimi sekiz yıllık savaş sırasında İran’a karşı 300 kez kimyasal silah kullandı, fakat ne Batılı devletler ve ne de BM güvenlik konseyi hiç bir zaman bu cinayetleri açık bir şekilde kınamadı veya bu cinayetleri güvenlik konseyine sevk etmedi.
İsveç, Avustralya, İspanya ve İsviçre’den kimyasal silahların 4 seçkin uzmanlarından oluşan BM’in gerçekleri araştırma grubu İran İslam Cumhuriyeti’nin talebi üzerine ve BM dönem Genel Sekreteri’nin talimatı ile İran’a geldi. Bu grubun yaptığı araştırmaların ilk sonuçlarını içeren raporu açıkça Saddam rejimi İranlı güçlere karşı hardal gazı ve tabon sinir gazı kullandığını ortaya koydu. Ancak BM güvenlik konseyi kimyasal silahların kimin kullandığına açıklık getiren Irak’ın adına değinmeksizin yayımladığı açıklamasında sadece savaşın taraflarını 1925 Cenevre protokolüne uymaya davet etti.
Tahran üniversitesi uluslararası hukuk uzmanı ve anayasayı kollama ve koruma konseyinin hukukçu üyesi Abbas Ali kedhüdai Batı’nın çifte standart tutumuna değindiği “Çifte standartlar; ABD ve Batı’nın her zamanki tutumu” başlıklı makalesinde şu ifadelerle yer verdi:
Bu saldırılarda askerler hedef alınmaktan ziyade, ölümcül kimyasal bombalar sıradan insanların ve sivillerin başına yağıyordu, öyle ki Saddam rejiminin sekiz yıllık savaşta düzenlediği 378 kimyasal saldırıda İran’ın Bane, Merivan, Serdeşt, Piranşehir, Sumar... ve Irak’ın Halepçe, Fav, Mecnun adaları gibi bölgelerde siviller bu saldırıların kurbanı oldu. Mevcut verilere göre bu saldırılarda 50 bin kişi hayatını kaybetti veya etkilendi.
BM güvenlik konseyinin İran’ı ziyaret eden gözlemcileri de Mart 1986’da yayımladıkları raporda İran’a karşı yapılan kimyasal saldırıların kurban sayısı ve açılan yaraları korkunç niteledi. Raporda, BM’nin Saddam rejiminin 1984 ve 1985 yıllarında kullandığı kimyasal silahlarla ilgili bulguları bu saldırıların söz konusu yıllara nazaran daha da geniş bir şekilde devam ettiğini ortaya koyduğu belirtildi.
Mart 1988 tarihinde Saddam rejimi Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Halepçe’de kimyasal silah kullandı. Raporlara göre bu kimyasal saldırıda Halepçe halkından 5 bin kişi sarin ve hardal gazından etkilenerek hayatını kaybetti.
Ancak Amerika ve müttefikleri Saddam rejiminin düzenlediği kimyasal saldırılara tepki vermek bir yana, Amerika BM güvenlik konseyindeki nüfuzunu kullanarak tüm kanıtlara rağmen Saddam rejiminin kınanmasını engelledi.
yorumunuz