Güney Asya’nın iki nükleer gücü ve ezeli rakibi Hindistan ile Pakistan arasında gerilim zirvede. İslamabad, kısa süre içinde sınır ötesi bir saldırı beklediğini açıklıyor. Yeni Delhi, Cammu Keşmir’deki olayın ardından askeri operasyonlara hız veriyor. Taraflar birbirini suçluyor, diplomasi kanalları yeniden kapanma riskiyle karşı karşıya kalmış gibi görünüyor.
Hatırlanacağı üzere 22 Nisan’da teröristler, Cammu Keşmir’in kuzey kesimindeki Pahalgam’da insanların üzerine ateş açtı. Pakistan merkezli cihatçı grup Leşker-i Tayyibe’nin bir kolu olduğuna inanılan “Direniş Cephesi” (RTF) saldırının sorumluluğunu üstlendi.
Çoğu turist 26 kişinin hayatını kaybettiği olaydan sonra Hindistan Başbakanı Narendra Modi, “teröristleri ve destekçilerini” cezalandırma sözü verdi. Orduya saldırıya yanıt verme biçimini, hedeflerini ve zamanlamasını belirleme konusunda “tam operasyonel özgürlük” tanıdı.
“Sahte bayrak” iddiası
Pakistan Enformasyon Bakanı Attaullah Tarar salı akşamı, Hindistan’ın saldırı başlatmayı planladığına dair “güvenilir istihbarata sahip” olduklarını belirtti. Savunma Bakanı Khavaja Asıf, Pahalgam saldırısının Hindistan tarafından sahnelenen bir “sahte bayrak” operasyonu olduğunu savundu. Bu kirli işlerin 30 yılı aşkın süredir Amerika ve Batı için yapıldığını ve bedelini Pakistan’ın ödediğini söyledi.
Keşmir: bitmeyen kriz
Kısacası durum oldukça gergin. Saldırıların yaşandığı bölge iki ülke arasında 76 yıldır çözülemeyen bir sorun. O kadar ki Keşmir doğrudan ya da dolaylı olarak Hindistan ile Pakistan arasında dört kez savaşa neden oldu. Dört milyon kişinin yaşadığı bölgenin dörtte üçü Müslümanlardan oluşuyor. Cammu Keşmir’in yüzde 43’ünü Hindistan, yüzde 37’sini Pakistan, geriye kalan yüzde 20’lik kısmını ise Çin kontrolü altında tutuyor.
Hindistan'ın bakış açısı
Gerek tarihsel arka plan gerekse güncel gelişmeler Keşmir’in iki nükleer gücü er ya da geç tekrar silahlı mücadeleye sürükleyebileceğini ortaya koyuyor. Eski Hindistan Dışişleri Bakanı Kanval Sibal’ın çarşamba günü Rus medyasına verdiği röportaj meselenin ciddiyetini netleştiriyor. Sibal, Pakistan’ın “terörizmi bir devlet politikası aracı olarak kullandığını” iddia ediyor. İslamabad’a “sert bir mesaj” verilmesi gerektiğini savunuyor.
Eski Bakan sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Pakistan, küresel toplumu korkutmak için bir saldırının yakın olduğunu söyleyerek olası bir Hindistan askeri saldırısına karşı kamuoyu oluşturmak istiyor. Nükleer silahları hakkında çok gevşek bir şekilde konuşuyor ve tehdit edilirse bunları kullanacağını söylüyor. Bu, yıllardır benimsedikleri bir yaklaşımın parçası.”
Sibal, Pakistan’ın 1980’lerden beri Hindistan’da terörü desteklediğini ileri sürerek şu şekilde devam ediyor:
“Büyük saldırılar oldu; en dramatik olanı 2008’deki Mumbai saldırısıydı ancak başkaları da oldu ve Pakistan bu saldırılara dahil olduğunu asla kabul etmedi. Her zaman ‘kanıt nerede’ ve bunun gibi şeyler söyledi.”
“Can damarı” kesilirse?
Karşılıklı diplomatik adımlar ve hava sahalarının kapatılması Yeni Delhi ile İslamabad arasındaki ilişkilerde zaman zaman yaşanan gerginlikler. Ancak Hindistan’ın her iki ülke için de stratejik önemdeki İndus Suları Anlaşması’nı askıya alması, sorunun daha ciddi bir hal alabileceğine işaret ediyor olabilir.
Anlaşma, Hindistan ve Pakistan’ın bölgedeki nehirler üzerindeki haklarını belirliyor. Pakistan hidroelektrik enerji ve sulamada çok büyük ölçüde bu mutabakat ile oluşturulan nehir sistemine bağımlı. Genelkurmay Başkanı Asım Münir, Keşmir’i boşuna Pakistan’ın “can damarı” olarak nitelemiyor.
Suyun kesilmesi Pakistan’ın varlığını tehdit edecek sorunlarla karşı karşıya kalmasına sebebiyet verebilir. En dikkat çekici konu ise anlaşmanın 1960 sonrası dönemde Hindistan ile Pakistan arasındaki iki savaş da dahil olmak üzere yaşanan sayısız gerilime rağmen ilk kez askıya alınmış olması. Pakistan tarafı suyun engellenmesi halinde bunun “savaş nedeni” olacağını açıkça belirtti.
Üçgenin diğer köşesi
Bölgede Çin’in de bulunması denklemi daha da karmaşık hale getiriyor. Pekin ile İslamabad müttefik ama bu denge Yeni Delhi’yi daha da agresif kılıyor. BRICS’in iki devi Çin ve Hindistan arasındaki sorunlar ise bir süredir normalleşmeye doğru önemli bir ivme kazanmış durumda. Pekin’in herhangi bir çatışmada taraf olması söz konusu değil, tersine gerilimin sona ermesi için elinden geleni yapacağı öngörülebilir. Fakat bunun alevleri söndürüp söndürmeyeceği şimdilik belirsiz.
Kaynak: Kıtalararası
yorumunuz