Bu günlerde İran, dış politikası savaş ve kan dökme temelinde kurumsallaşmış bir rejimin saldırılarına maruz kalmaktadır.
İran silahlı kuvvetleri, rejimin stratejik bölgelerdeki Demir Kubbe'sini etkisiz hale getirerek ve İsrail'i hedef alarak karşılık verse de, önemli olan nokta, bu savaşın Tahran hükümetinin İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda ABD ile müzakere ettiği bir dönemde İran'a dayatılmış olmasıdır.
Elbette bu savaşın çeşitli boyutlarına ilişkin Türk medyasında çeşitli analizler yansımaktadır ancak ben bu yazımda, savaşın kültürel ve toplumsal boyutunu siz değerli okuyucularıma sunmayı amaçlıyorum.
İran toplumu bir savunma kültürüne sahip. Bu kültür geçmişe dayanmaktadır ve yalnızca bugün için geçerli olan bir konu değildir aksine, uzun zamandır İranlıların yaşam tarzına yerleşmiştir.
İran-Irak Savaşı'na kısaca değinmek ve ardından halk arasında aynı savunma ve empati ruhunu ve kültürünü gösteren son olaylardan bazı örnekler vermek istiyorum. Biz İran-Irak Savaşı'nda, İran silahlı kuvvetlerinin yanında gönüllü olarak ön saflarda görev alan gençlerin varlığına tanık olduk.
O dönemden birçok genç şehidimiz var. Buna ek olarak, kadınların rolü de çok belirgindi. Kadınlar, askerler için şeker ezmek, çorap ve yünlü giysiler örmek ve silahlı kuvvetler için pirinç ve fasulye temizlemek gibi görevlerle mahalle camilerinde her gün çalışıyorlardı.
O dönem birçok köylü, cephelere koyun ve süt ürünleri göndererek veya askerlerin kıyafetlerini yıkamak için cephelere giderek ülke askerlerine destek olmaya çalıştı. İran halkının bu tür davranışları, İran toplumunun aynı savunma kültüründen kaynaklanıyordu.
Şimdi başlayan savaşla İran halkının son günlerdeki davranışlarına bir gözatalım. Türk medyasının haberlerine göre, savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye'de bulunan İranlıların çoğu bu günlerde ülkelerine geri dönüyor. O kadar çok geri dönüş talebi oldu ki, Türk hükümeti ek seferler imkanı sağlamak zorunda kaldı.
Oysa Ukrayna'daki savaş sırasında Ukrayna vatandaşlarının diğer Avrupa ülkelerine kaçtıkları, hatta ülke hükümetinin kaçmaya çalışan bazı erkekleri zorla tutuklayıp cepheye gönderdiğine şahit olduk. Ancak İran'da böyle bir olay gördük, ne 8 yıllık İran-Irak savaşında ne de İsrail ile son günlerde yaşanan savaşta.
Bazen güzel sahnelere de tanık oluyoruz. Örneğin, savaşın psikolojik yükü ve bazı Tahranlıların geçici olarak memleketlerine gitmeleri nedeniyle o şehirlerde ekmek fırınlarının önünde kuyrular oluştuğunu görüyoruz. Bir fırıncının, kardeşinin şehadet haberini almasına rağmen, halk için ekmek pişirmeye devam etmeyi tercih ettiğine tanık olduk. Bu fırıncıya göre bu durumda halkın en çok ihtiyacı olan ekmeğin hazırlanması duşmana karşı bir savaştır.
Birçok otel sahibi de İsrail rejiminin saldırılarında evlerini kaybeden vatandaşları ağırlamaya hazır olduklarını duyurdu. Savaşın psikolojik etkisi nedeniyle bu günlerde benzin istasyonlarında kuyruklar gördük ve bu kuyruklarda bir babanın kızıyla birlikte sırada bekleyen şoförlere soğuk içecek vermeleri İran'daki bu savaş günlerinin güzel sahnelerinden biri. Savaşın başlamasına rağmen market raflarında bir boşluk ve halkın marketlere hücum etmesini hiç görmedik.
Tüm ülkeler gibi İran'da da İran hükümetine karşı çıkan insanlar var. İsrail'in İran'da rejim değişikliğine dair hayali vaatlerine rağmen bu gruplar İsrail saldırılarını açıkça kınadılar ve doğru tarafta ve İran'ın yanında olacaklarını ilan ettiler.
Muhammed Rıza Pehlevi'nin oğlu, hükümete ve sisteme karşı ülke çapında protesto çağrısı yapmasına rağmen, bu talebin dikkate alınmadığını ve bu ismin İran halkının gözünde daha da küçük düştüğüne tanık olduk.
Ülkedeki Mossad casuslarını tutuklamak için halkın güvenlik güçleriyle işbirliği yapması, bu savaş sırasında önemli ve etkili olaylardan biridir. Şehirlerin girişlerinde polis ile tam koordinasyon halinde ellerinde silahlarla bazı vatandaşların bulunması, halkın güvenliğini sağlamak için gece gündüz çaba gösterdiklerini gördük.
İran halkı tarih boyunca birçok savaşa göğüs gerdi, ancak halk arasındaki bu savunma ve birlik kültürü, tüm krizleri gururla aşmalarını sağladı. Bu sefer de hakikatin batıla karşı cephesinde kesinlikle zafer elde edilecektir.
Yazar: Azar Mahdavan
yorumunuz