Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, direnişin büyük komutanlarından Fuad Şükür'ün şehadetinin birinci yıldönümü münasebetiyle bir konuşma yaptı.
Şeyh Naim Kasım konuşmasında, İsrail ve ABD’nin, Gazze’de her gün organize ve kasıtlı suçlar işlediğini belirterek, “Dünyada, ABD’nin tam desteğiyle Gazze’de işlenen büyük İsrail suçlarıyla boy ölçüşebilecek başka bir suç yoktur. Dünya, insanlığı etkileyen bu saldırıların durdurulması için birleşerek, İsrail’in karşısında durmalıdır” dedi.
Naim Kasım, “Lübnan’daki direniş, devlet inşasının temel dayanağı olduğunu kanıtlamıştır. Biz iki yolda ilerliyoruz: Birincisi, toprağı düşmandan kurtarmak; ikincisi ise halkın katılımıyla ülkenin inşası ve herhangi bir grubun diğerine üstünlük kurmamasını sağlamak. Direniş, ordunun direğidirr. Lübnan’daki ateşkes anlaşması hem bizim için hem de İsrail tarafı için bir kazanım oldu ve bu her anlaşmada doğaldır. Biz, Litani Nehri’nin güneyiyle sınırlı olan bu anlaşmanın uygulanması için devlete yardımcı olduk. Ateşkesi silahların geri çekilmesine bağlayanlara da söyleyin ki bu, tamamen iç meseleyle ilgili bir konudur” ifadelerinde bulundu.
Naim Kasım ayrıca şunları kaydetti:
“Hizbullah’ın zayıfladığını sandılar; fakat şehit Nasrallah ve Safiyüddin’in cenazelerine halkın yoğun katılımı ve belediye seçimlerindeki varlığımız onları şaşırttı. Bu direniş, siyasi ve toplumsal boyutlarıyla dimdik ayakta ve bu, direnişin gücünün bir kanıtıdır. Ateşkesi düşman ihlal etti. Devlet sorumluluk üstlenip takip etmeye kararlı olduğunda, artık herkes adına karşılık verme sorumluluğu bizde olmadı.”
Direnişin silahlarının Lübnan’la ilgili olduğunu ve İsrail düşmanı ile bir ilgisinin bulunmadığını ifade eden Kasım, “ABD’nin eski özel temsilcisi Hochstein, İsrail’in ateşkese bağlı kalacağı konusunda açık bir garanti verdi. ABD’nin mevcut temsilcisi Tom Barrack ise, Lübnan’ın İsrail saldırılarını durdurmadan silah konusunun gündeme getirilmemesi yönündeki ortak tutumundan dolayı şaşkına döndü” ifadesini kullandı.
Hizbullah Lideri konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz, pek çok şehit versek bile kendi toprağımızı savunacağız. Önemli olan, sapma ve işgalciliğin devam etmemesidir. Biz tehdit etmiyoruz; savunma konumundayız ve şunu söylüyoruz ki bu savunmanın bizim için hiçbir sınırı yoktur, hatta şehit olmak pahasına bile olsa. Asıl tehdit ve tehlike saldırganlıktır ve tüm siyasi söylemler saldırganlığın durdurulmasına odaklanmalıdır, başka hiçbir meseleye değil. Silahların teslimini isteyen her talep, Lübnan’ın gücünün teslim edilmesini istemek anlamına gelir. Devletin iki temel görevi vardır: Her şekilde saldırıların durdurulmasını sağlamak ve yeniden inşa çalışmalarını yürütmek. Devlet, hazineden bile olsa yeniden inşa etmelidir. Silahların teslimini isteyen herkes —ister içeride ister Arap veya uluslararası çevrelerde— gerçekte İsrail projesine destek veriyor demektir.”
yorumunuz