Tahran'da bulunan bu müzede sergilenen koleksiyonların birçoğu 1502-1736 yılları arasında hüküm sürmüş olan Safevi Hanedanlığı zamanlarından kalma bir yapı olmuştur. Kraliyet Mücevherleri Müze’sinde ayrıca Hindistan, Osmanlı ve Avrupa’daki birçok ülkeye ait olan tarihi yapılar sergilenmektedir.
Dönemin mücevher uzmanlar tarafından yapılan araştırmalara göre bu müzede sergilenmekte olan mücevherler dünyada bulunan en değerli mücevherler olarak bilinmektedir.
Bu müzede bulunan tüm değerli parçaların tarihi yüzlerce yıl geriye dayanmakta ve döneminde değerli parçalar için İran halkı arasında ve özellikle başka uluslar tarafından çok sayıda savaşa neden olmuştur.
Koleksiyonun çoğu, Safevi Hükümdarlığı‘nın 1502 – 1736 yılları arasında Avrupa’da, Hindistan’da ve tabi ki Osmanlı İmparatorluğu’nda başkent İsfahan’ı donatmak için ganimet peşinde at koşturduğu zamanlardan kalma. Safevi Hükümdarlığı parçalanınca, doğal olarak mücevherler de yüksek rütbelilerin savaş yağması olmuş. Daha sonra Mahmud Hotak, 1722’de İran’ı fethettiğinde tüm ganimeti yağmalayıp Hindistan‘a yollatmış.
1736‘da tahta geçen Nadir Şah, hazineyi ülkeye geri getirmek için saray mensuplarını yollamış. Sanırız Şah’ın bu ilk uyarısı pek de ciddiye alınmamış ki Şah ikinci uyarı için bu sefer ordusunu göndermiş. Bunun üzerine Babür hükümdarı Muhammed Şah da Nadir Şah’ın ordusundan kurtulmak için dünyadaki en büyük kesim ve en nadir bulunan elmaslardan biri olan Derya-i-Nur (Denizin Işığı), Kuh-i Nur (Işık Dağı) ve Tavuskuşu Tahtı’nın da içinde bulunduğu birçok mücevheri geri vermek zorunda kalmış.
1747‘de Nadir Şah öldüğünde, Akkoyunlu Hükümdarı Ahmet Bey, hazineyi tekrar talan edip mücevherleri de oraya buraya dağıtmış. Öyle ki dünyanın kesilmiş haldeki en büyük elması olan Kuh-i Nur, dönüp dolaşıp İngiliz donanmasının eline geçmiş. Elmas şu anda da İngiliz Kraliçesi Elizabet‘in tacını süslüyor ve Londra Kulesi‘nin tepesindeki odada kilit altında tutuluyor.
Kaçar ve Pehlevi Hanedanlıklarının katkılarıyla gittikçe zenginleşen koleksiyon bir noktadan sonra çok değerlenmiş ve ulusal para biriminin değer kazanması için 1930′larda o zamanın İran Ulusal Bankası bugünün İran Merkez Bankası’na transfer edilmiş ve halka açılmış.
1979‘deki İran İslam Devrimi’nde, koleksiyon o karmaşadan bile sağ çıkmış ve hatta yeni parçalar da eklenerek 1990’larda tekrar halka açılmış. O günden beri de hazine “Kraliyet Hazinesi” değil “İran Ulusal Hazinesi” olarak anılıyor.
Kaynak: Tarihiyapi.net
yorumunuz