İslam Devrimi'nin meydana geldiği 1979'dan bugüne kadar, İran'ın dostlarını sırtından bıçakladığına veya onlara ihanet ettiğine dair hiçbir olay yaşanmamıştır.
İran'ın siyasi faaliyetindeki yöntemi "pragmatizm" ile değil insanlarla yaptığı antlaşmalara sadık kalan yüksek değerleri olan İslami yönteme dayanmaktadır. Zira verilen vaatler konusunda Yüce Allah şöyle buyurdu: ‘’Verdiğiniz sözü de yerine getirin; çünkü herkes verdiği sözden mutlaka sorguya çekilecektir.’’
Şehit Seyyid Hasan Nasrullah da bu yöntem hakkında, "Bizler sadakat ve vefayı bilen insanlarız, vaatlerimize bağlıyız... Biz böyleydik, böyle kalacağız!" ifadesini kullanmıştı.
Aslında bu yönetim "Dürüstlük’’a dayanır. Bu kavram, İslam'ın gücünün ve İran İslam Cumhuriyeti sisteminin kaynaklarından biridir. İran'ın izlediği bu sağlam yöntem sarsılmaz. Bu yüzden hiç kimse İran İslam Cumhuriyeti’nin kendisine ihanet edeceği veya ona sırt çevireceği bir günü hayal edemez ve öngöremez. Bunun tersine İran düşmanalrına müsamaha gösteremez. İran liderlerinin tüm davranış ve eylemleri İslam değerlerine uygundur.
Ayetullah İmam Hamanei, 2019 yılında Japonya Devlet Başkanı Shinzo Abe tarafından getirilen Trump'ın mektubunu aldıktan sonra şunları söyledi: "Bence Trump mektuplaşma için layık değil. Ona verecek hiçbir cevap yok!"
Dost olmayanlara yüz çevirmek İslam'ın yoludur. İran'ın konuğu Şehit İsmail Heniyye bu ülke topraklarında suikaste uğradığında İmam Hamanei onun kanının intikamını almanın öneminde ısrar etti; Çünkü İslam, misafirlerini destekler ve Müslümanların kanına hürmet eder.
İran İslam Devrimi'nin tüm tarihi ve dünyayla münasebetleri, İslam Devrimi'nin zaferinin ve devamının sebeplerinden biri dürüstlüğe bağlı kalmasıdır.
İslam, ülke yönetiminde ve hükümetin diğer ülkelerle ilişkilerinde onlara saygı gösterir. İslam dini ihaneti de hoş karşılamıyor. Yüce Allah Enfal Suresi 58. ayette şöyle buyurmuştur: ‘’Eğer bir halkın ihanetinden endişe edersen, onlarla aynı şekilde anlaşmayı boz. Kuşkusuz Allah, hainlik yapanları sevmez.’’
O zaman bir Müslümanın ihanet etmesi nasıl mümkün olabilir?! ABD ve Batı ülkeleri, İran İslam Cumhuriyeti'ni bir dizi imtiyazla kandırmaya, karşılığında da bölgedeki stratejik tutumundan vazgeçirmeye çalışmışlardır! Ayetullah Hamanei düşmanın çabalarına şöyle yanıtladı: "Bölgesel konulardaki varlığımız bizim stratejik derinliğimizdir; Bu, bizzat sistemi güçlendirmenin bir yoludur; Sistemin iktidar aracıdır; Bunu nasıl gözden kaçırabiliriz?!"
Ayetullah Hamanei, ‘’Yaptırımlardan kaçınmak için Amerika'nın veya başka bir gücün önünde eğilmet büyük bir hatadır ve siyasi güce indirilen bir darbedir." dedi.
‘’Batı’nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar nedeniyle Tahran’ın Moskova ile ilişkilerinde değişiklik söz konusuda değil’’ diyen Ayetullah Hamanei, İslam Devrimi’nin dünyayla ilgili ilkelerini korumaya vurgu yaptı.
Tahran yönetimi, İran'a ve İran milletine yönelik sert yaptırımlara rağmen Irak, Lübnan, Yemen, Filistin ve Suriye'deki tüm direniş gruplarını desteklemeye devam etti. Bu desteğin maliyeti tehlikeli ve ciddidir. Dünya medyası direniş grubu ile ilgili haberlerde bu yapıları ‘’İran destekli grup’’ olarak tanımlıyor. Direniş grupları da bu desteği teyit ediyor.
Sahadaki çeşitli "destek"ler Siyonist düşmanların mazlum Filistinlilerin başlarına döküldüğünde ayrı bir anlam taşıyor. İran'ın bir gün direnişe yardım etmekten vazgeçeceğinden veya verdiği sözleri yerine getirmeyeceğinden kimsenin şüphesi yok. "Aksa Tufanı" operasyonunun ocağı hâlâ yanıyor ve sıcak, İran da Filistin direnişine destek vermeye devam ediyor.
Filistin meselesine karşı çıkan medya kurumları, Suriye’de yaşanan son olaylarda İran’ın Beşar Esad'ı sırtından bıraktığını ve ona destek vermediğini iddia ediyor. Bu doğru değil; Çünkü her şeyden önce Suriye'de hükümet değişikliği İran ve Hizbullah'ın çıkarına değildir ve Beşar ve hükümeti son olaylarda nasıl davranırsa davransın daha önce de direnişin ve Hizbullah'ın yardımcısı olmuşlardır. Kendilerine uygulanan ağır yaptırımlara rağmen Suriye hükümeti ve kurumlarına destek vermiştir.
Beşar Esad, Siyonist rejimle ilişkilerini normalleştiren ülkelere kucak açmadı ve İran ile direnişten vazgeçmedi. Elbette Beşşar Esad'ın yerine gelen kişi sakalını kesse veya uzatsa da bir teröristtir. İkinci konu ise İran'ın daha önce Astana süreci temelinde muhalefetin hükümete katılmasının önemi konusunda Beşar Esad'a tavsiyede bulunmuş olmasıdır. Amma Beşar Esad, muhalefet arasında hükümete katılmayı hak eden kimsenin bulunmadığına inanıyordu.
Unutmayalim ki, Beşar Esad hala hayatta ve henüz onun tarafından veya dolaylı olarak İran'ın Suriye tutumu hakkında hiçbir bilgi yayınlanmış değil! Şüphesiz Suriye'deki gelişmeler Amerikan ve Siyonist düşünce kuruluşlarında Türkiye'nin yardımıyla planlanmış, bölgenin denklemlerini Amerika ve İsrail lehine değiştirmiştir. Aksa Tufanı operasyonunda elde edilen kazanımlar da Suriye’deki olaylardan etkilendi; Ama akıllara şun soru geliyor: "Aksa Tufanı bitti mi?"
İslam düşmanları bu savaşın sonuçlarından kendilerini kurtarmayı planlasa da direniş gruplarının silahlarını bırakmadığı ve yolun hala uzun olduğu görülüyor.
Ayrıca direniş silahı da Direniş Cephesi’nin elinde! Hiçbirimiz dostlarımızı yalnız bırakmayız, onlar hakkında düşmanla asla pazarlık yapmayacağız.
Irak El-İttihad Stratejik Araştırma Merkezi Müdürü Mahmud el-Haşimi
yorumunuz