14 Şub 2025 20:00

Geçmişe yeniden gözatalım: ABD'nin Irak'la yaptığı anlaşma ihlalleri

Geçmişe yeniden gözatalım: ABD'nin Irak'la yaptığı anlaşma ihlalleri

ABD, Irak'ı istikrar ve yeniden yapılanma vaadiyle işgal etti, ancak taahhütlerini ihlal ederek ülkeyi iç ve dış çatışmaların savaş alanına dönüştürdü. Washington, verdiği sözü tutmayarak ve çekilmeyerek Bağdat'a ne gibi bir zarar verdi?

Donald Trump'ın ABD başkanlığına gelmesinden bu yana geçen birkaç hafta içinde, Tahran-Washington müzakerelerine ilişkin söylentiler giderek yoğunlaşıyor. Daha önce tün karşı çıkmalara rağmen dolaylı olarak başlatılan müzakereler, "Kapsamlı Ortak Eylem Anlaşması" (OKEP) ile sonuçlandı.

Ancak Trump, başkanlığının ilk döneminde, İran'ın yapıcı iş birliğine rağmen anlaşmadan tek taraflı olarak çekilerek "azami baskı" çerçevesinde İran'a karşı en ağır yaptırımları uyguladı.

İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bu gelişmeler nedeniyle geçen hafta yaptığı bir açıklamada "ABD ile müzakere hiçbir sorunu çözemez. Bunun nedeni tecrübe. Böyle bir hükümetle müzakere yapılmamalı. Müzakere akıllıca ve mantıklı değil, onurluca değil" dedi.

JCPOA'nın yanı sıra, ABD'nin dünyadaki diğer ülkelerle yaptığı taahhüt ve anlaşmaların geçmişine bakıldığında, bu müzakerelern ne kadar boş, hatta zararlı olduğu ortaya çıkmaktadır. ABD-Irak anlaşması da bunun bir örneğidir.

Geçen seferki yazı dizimizde ABD'nin Rusya ve Libya ile yaptığı müzakerler ve anlaşmaları ele almıştık. Bu yazımızda ABD'nin Irak'a karşı anlaşma ihlallerini ele alacağız. 

Amerika neden Irak için güvenilir bir müttefik değildi?

ABD-Irak ilişkileri son yıllarda her zaman askeri müdahaleler, siyasi anlaşmalar ve güvenlik paktlarının etkisi altında kalmıştır. 2003'teki Irak işgalinden, Amerikan güçlerinin çekilmesine ve ardından gelen askeri anlaşmalara kadar Washington, taahhütlerini defalarca ihlal ederek Irak'ı stratejik hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak kullandı.

Bu politikalar sadece Irak'ta istikrarsızlığa yol açmakla kalmadı, aynı zamanda ülke halkının ve yetkililerinin ABD'ye olan güvenini de ciddi şekilde azalttı. 

Burada Amerika'nın Irak'a yönelik taahhütlerinin en önemli ihlallerini ve bunların sonuçlarını inceleyeceğiz.

1. Irak'ın işgali ve istikrarı sağlama vaadinin boş olması

ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgali, ülkenin kitle imha silahlarına sahip olduğu ve uluslararası güvenliğin sağlanması için Saddam rejiminin devrilmesi gerektiği gerekçesiyle gerçekleştirilmişti. Ancak Irak'ın işgali sonrasında böyle bir silahın olmadığı, saldırının her şeyden önce ABD'nin bölgedeki stratejik çıkarlarıyla ilgili olduğu ortaya çıktı.
Saddam'ın devrilmesinden sonra ABD, Irak'ta güvenlik ve istikrarı sağlama ve ülkenin altyapısını yeniden inşa etme sözü verdi. Ancak ABD'nin ilk icraatlarından biri Irak ordusunu ve güvenlik güçlerini tamamen imha etmek oldu; bu da yüz binlerce askerin işsiz kalmasına bu güçlerin çoğunun silahlı gruplar tarafından kullanılmasına ve ülkenin kısa sürede silahlı isyanlara sürüklenmesine yol açtı. Ayrıca ABD, Irak'taki siyasi sürece doğrudan müdahale ederek etnik ve dinsel farklılıkları daha da kötüleştirecek şekilde yeni anayasanın hazırlanmasına yön verdi. Bu durum Irak'ta hala devam eden iç çatışmalara yol açmıştır.

Geçmişe yeniden gözatalım: ABD'nin Irak'la yaptığı anlaşma ihlalleri

2. Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması (SOFA) ve ABD’nin Irak’ta tamamen çekilmemesi

ABD kuvvetlerinin Irak’tan çekilmesini öngören anlaşma. Uzun adı ‘Status of Forces Agreement’ yani ‘Kuvvetlerin Durumu Anlaşması’. Resmi adı ise ‘ABD Kuvvetleri'nin Irak'tan Çekilmesi ve Irak'taki Geçici Varlıkları Süresindeki Faaliyetlerinin Düzenlenmesi Üzerine Anlaşma’ 2008 yılında yapıldı. ABD askerleri Irak'tan 2011 yılı sonuna kadar tamamen çekilmeyi planlıyor. Bu karar, iki ülke hükümetleri arasında yapılan bir dizi müzakerenin ardından alındı ​​ve o dönemde birçok Iraklı, yabancı güçlerin tamamen  çekilmesini istiyordu. Ancak bu anlaşma kapsamında Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesi eksik ve koşulluydu. ABD'nin muharip güçleri 2011 yılı sonunda resmen Irak'tan çekilmiş olsa da ülkedeki askeri üsleri aktifliğini sürdürdü. Irak hükümeti, askerlerin tamamen çekilmesini istedi ancak pratikte Washington, terör tehditleriyle mücadele ve bölgedeki nüfuzunu sürdürme gibi çeşitli nedenlerle güçlerinin bir kısmını Irak'ta kalmasını sağladı.

Bu eksik geri çekilme, sadece kuvvetlerin statüsüne ilişkin anlaşmanın açık bir ihlali olmakla kalmayıp, aynı zamanda iki ülke arasındaki güvensizliği de körükledi.
Ancak ABD, bölgedeki stratejik çıkarları nedeniyle bu taleplere kulak asmadı. ABD güçlerinin gayrıresmi varlığı ve askeri üslerin çeşitli operasyonlar için kullanılması Iraklılar arasında hoşnutsuzluğa yol açtı ve iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliğin artmasına neden oldu.

Sonuç olarak, bu istikrarsız politikalar ve ABD'nin Kuvvetler Statüsü Anlaşması kapsamındaki taahhütlerinin ihlali, Irak'ın giderek ABD ve diğer bölgesel güçlerin etki alanına girmesine ve siyasi ve güvenlik bağımsızlığı hedeflerinden uzaklaşmasına neden oldu.

3. Askeri operasyonlar ve komutanların suikastları yoluyla Irak egemenliğinin ihlal edilmesi

ABD'nin Irak egemenliğine yönelik en önemli ihlallerinden biri, Irak hükümetinin onayı ve danışmanlığı olmadan gerçekleştirdiği askeri operasyonlardır.
Bu askeri müdahaleler, özellikle 2011 yılında Amerikan muharip güçlerinin resmen çekilmesinden sonra da devam etti ve Irak'ın egemenliğini ve bağımsızlığını açıkça ihlal etti. Egemenlik ihlalinin en önemli örneklerinden biri, Bağdat hükümetinin bilgisi veya izni olmadan üst düzey Irak komutanlarının suikasta uğramasıydı.

Bu bağlamda, Ocak 2020'de Amerikan insansız hava araçları tarafından Bağdat Havaalanı yakınlarında Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi Güçleri Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in şehit edilmesi, Irak egemenliğini tamamen gölgeleyen en önemli ve tartışmalı eylemlerden biri  olmuştur.Bu operasyonlar sadece uluslararası hukukun açık bir ihlali değil, aynı zamanda Irak ile ABD arasındaki ilişkileri de doğrudan etkiledi.

4. Ekonomik baskılar ve mali nüfuzun kötüye kullanılması

ABD, Irak'a yönelik askeri müdahalelerinin yanı sıra, Bağdat hükümetine baskı yapmak ve ülkenin ekonomik politikalarını kontrol altına almak amacıyla ekonomik ve finansal araçlarını da yoğun şekilde kullanmaktadır. Bu ekonomik baskıların en belirgin örneklerinden biri de Iraklı yetkililere ve çeşitli kurumlara yönelik ekonomik yaptırımlar ve tehditlerdi. ABD, Irak'ın Amerikan bankalarındaki varlıklarını dondurmak ve ülkenin küresel finans sistemine erişimini engellemekle tehdit ederek, Irak hükümetine baskı yapmaya ve kendi politikalarını kabul etmesini sağlamaya çalışmaktadır.

5. Irak'ı bölgesel gerginliklerde araç olarak kullanılması

ABD'nin Irak'ın egemenliğine yönelik ihlallerinin önemli boyutlarından biri de ülkeyi bölgesel gerginliklerin aracı olarak kullanmasıdır. Irak, Ortadoğu'nun kalbindeki stratejik konumu nedeniyle ABD'nin bölgeye yönelik politikalarında her zaman önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Saddam rejiminin devrilmesi ve 2003 yılında Irak'ın işgal edilmesinin ardından ABD, bu ülkeyi bölgesel tehditlere karşı koymak ve jeopolitik çıkarlarını ilerletmek için bir üs olarak kullandı.

Irak'ın, özellikle ABD'nin İran, Suriye ve bölgesel silahlı gruplarla ilişkilerinde bölgesel gerginliklerde araç olarak kullanılması, Irak'ın doğrudan bölge ötesi çatışmalara ve rekabetlere dahil olmasına yol açmış ve egemenliği ciddi şekilde zedelenmiştir. Irak aynı zamanda ekonomik anlamda da Amerikan nüfuzunu bölgede güçlendirmenin bir aracı haline geldi. Washington, Irak'ı Amerikan malları için bir pazar ve bölgedeki ticaret alışverişinin merkezi olarak kullanarak çevre ülkelerdeki nüfuzunu artırmaya çalıştı.

Sonuç

ABD'nin 2003'te Irak'ı işgal etmesinden bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler, Washington'ın taahhütlerini defalarca ihlal ettiğini ve ülkeyi stratejik çıkarlarını ilerletmek için bir araç olarak kullandığını gösteriyor. ABD, Irak'ın işgali ve yeniden inşa vaatleri sırasında da, birliklerinin çekilmesi sırasında da, askeri saldırılar ve ekonomik baskılar sırasında da Irak'ın egemenliğine ve bağımsızlığına saygı göstermediğini kanıtlamıştır. Bunlar Irak’ın ABD’ye karşı bir güvensizlik oluşturduğunu ve bu nedenle bölgesel işbirliğine gittiğini söyleyebiliriz.

Bu gelişmelere baktığımızda akla gelen ilk soru şudur: ABD’ye itimad etmek  müzakere etmek doğru mudur?

News ID 1924380

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha