Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, Mehr Haber Ajansı’na verdiği röportajda, Hizbullah ile İsrail rejimi arasında yükselen gerilimi, Filistin’deki durumu ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi.
Röportajın tam metni şöyle:
-İşgalci rejime karşı savaşan tüm cephelerdeki direniş güçleri ile bu rejimin küresel kibirli güçler ve gerici Arap rejimlerinden destekçileri arasındaki bu tarihi yüzleşmenin mevcut gerçeğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biliyorsunuz Siyonist Rejim kibirli güçlerin desteğiyle İngiltere tarafından kuruldu. ABD, Avrupa ülkeleri ve bazı diğer ülkelere de bu rejime verdiği desteği günümüze kadar sürdürdü. Siyonist Rejim'in oluşturulmasındaki temel amaç, bölgemizin çıkarlarının, tesislerinin ve kabiliyetlerinin işgaline fırsat bulmak amacıyla bölgeyi kontrol altına almak ve Siyonistlerin işgalini genişletmekti.
Aksa Tufanı operasyonu, işgal altındaki Filistin'de Siyonist rejimin 75 yıllık işgaline karşı direnişin tepkisiydi. Filistin'in her bölgesini işgal eden Siyonist Rejim yerleşim yerleri inşa ederek bu toprakları gasp etmeye çalıştı. Aksa Tufanı operasyonunun pek çok etkisi ve sonucu vardır ve doğal olarak Siyonist Rejim'in varlığını tehlikeye atmaktadır. Aksa Tufanı operasyonunun başlamasıyla birlikte ABD'nin tam desteğini alan işgalci rejimin saldırganlığına karşı Direniş Ekseni'nin Gazze ve tüm Filistin'deki Filistin direnişinin yanında yer alması gerekliydi. Aslında yeni bir aşamanın başlangıcı olarak Amerikan-Siyonist hedeflerinin gerçekleşmemesi için Direniş Ekseni'nin kararlı bir destek pozisyonu benimsemesi büyük önem taşıyor.
-İşgalci rejim, güvenlik stratejisini bölgedeki tek güç olduğu ve özellikle Arap ortamındaki her türlü bölgesel gücü yok edebileceği veya bölgesel bir gücün ortaya çıkmasını engelleyebileceği düşüncesinden yola çıkarak oluşturmuştur. Sizce durum şimdi de aynı mı yoksa işgalci rejim, bu rejimin hegemonyasına gerçek bir tehdit oluşturan bölgedeki direniş güçleriyle bir arada yaşamayı kabul edecek mi?
Onlar, 1948'den bugüne kalan tecrübelere dayanarak her zaman Siyonist Rejim ordusunun gücünden bahsediyorlar. Bu sözler Siyonist Rejim'in yenilmez bir ordu olduğuna kadar varmıştı. Ama Yüce Allah'ın lütfuyla İran İslam Devrimi'nin 1979'da zafere ulaşması ve bu kutsal devrimin kurucusu yani İmam Humeyni (ra) tarafından İslam Cumhuriyeti'nin kurulması ve devamında Kudüs Gücü'nün oluşturulması, Filistin meselesini desteklemek ve Siyonist-Amerikan saldırganlığına dini, siyasi ve ahlaki bir sorumluluk olarak karşı koymak için gösterilen yorulmak bilmez çaba genel olarak bölgesel düzeyde güç dengelerinde kademeli bir devrime yol açtı.
Bugün Siyonist Rejim'in bölgedeki varlığını ve şartlarını dayatma yeteneği artık eskisi gibi değil. Bu rejim göründüğünden çok daha zayıftır ve Amerika'nın her alanda sınırsız desteği olmasaydı bu Siyonist Rejim'in birkaç gün bile dayanması mümkün olmazdı. Ancak bugün ABD'nin tüm bu desteğine rağmen Siyonist Rejim'in zayıflığı bu rejimin iç cephesinde, ekonomisinde ve geleceğinde açıkça ortaya çıkmıştır. Kanaatimce bu savaşın sona ermesinden sonra Rejim'in varlığı için birçok tehlike ve zorluğun ortaya çıkacağına inanıyorum.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'ın konuşması öncesinde Siyonistlerin tehdit içerikli mesajlarını ABD Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein'e ilettiğini duyduk. Ayrıca Siyonist Rejim kabinesi Lübnan'a karşı savaşı genişletme kararından bahsettiğini belirtti. Sizce Lübnan direnişinin bundan sonraki tutumu nedir?
Siyonistlerin Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılara başladığı günden itibaren Siyonist düşmanın Lübnan'ı işgal etme yönünde tehditleri var ve bu tehditlerin amacı, Hizbullah'ın işgal altındaki Filistin'in kuzey cephesine karşı operasyonları durdurmasıdır. Fakat başta Seyyid Hasan Nasrallah olmak üzere Lübnan direnişinin tüm liderleri tarafından ilan edilen karar, düşmanın Gazze'ye yönelik saldırısı durdurulana kadar güney Lübnan cephesinin sakin olmayacağı yönündedir.
Hizbullah'ın bu tutumu sadece Siyonist Rejim'in Refah'ta askeri operasyonlara devam etme kararı ya da rejimin ateşkesi kabul etmemesi nedeniyle ile sınırlı değil, asksine Gazze'deki savaş devam ettiği sürece Güney Lübnan cephesi de Gazze'yi desteklemeye devam edecek. İsrail savaşı genişletirse biz de genişletiriz. Eğer topyekun savaşa girerse biz de geri çekilmeden girişiriz.
Savaşın durdurulması yönünde Hamas'a ve direnişe uygulanan tüm baskılar, Hamas'ın ve Filistin direnişinin ateşkes koşullarından çekilmesi ve Siyonist rejimin bazı Filistinli esirleri serbest bırakması karşılığında Siyonist eserlerin serbest bırakılması ve bunun ardından İsrail'in yeniden savaşı başlatması talebine dayanıyor. Tabii ki Filistin direnişi, bu gibi planları kabul etmeyecek. Dolayısıyla ya savaş tamamen duracak ya da kesintisiz devam edecektir.
-Son haftalarda Hizbullah’in Siyonistlere karşı operasyonları arttı. Özellikle Hizbullah'ın Hüdhüd İHA'larıyla gerçekleştirdiği gizli operasyon, İsrail'in önemli mevzilerini ve tesislerini ortaya çıkardı. Seyyid Hasan Nasralluh, İHA görünrülerin saatlerce süren keşif operasyonunu küçük bir kısmı olduğunu söyledi. Direniş operasyonlarındaki bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hizbullah, Filistin’e desteklemek amacıyla Siyonistlere karşı savaş cephesini açtığında, çatışmalar giderek yoğunlaştırdı; Öyle ki Siyonistlerın saldırıları yoğunlaşırken Hizbullah da operasyonlarını artırdı ve düşmana karşı büyük kombine operayonlar gerçekleştirdi. Siyonistler sivilleri hedef aldığında Hizbullah da misilleme yaptı.
Tüm bunlar direnişin yetenekleri gösteriyor ve Hüdhüd insansız hava aracı tarafından çekilen görüntüler, rejimin kırmızı çizgileri ihlal etmesi durumunda direnişin işgal altındaki Filistin'in derinliklerini hedef alabilceğini gösteriyor. İşgalci rejimin yetkilileri ve ordusu bu mesajı çok iyi anlıyor.
-İran İslam Cumhuriyeti, Lübnan ve bölgedeki direniş gruplarını ve desteklemede nasıl bir rol oynuyor? Arap ülkelerindeki İslami direniş hareketlerinin İran'ın kolları olduğunu söyleyenlere nasıl cevap veriyorsunuz ve İran'ın Siyonist işgaline karşı direniş cephesine liderlik etmesindeki çıkarları nelerdir?
Direniş hareketlerini desteklemek ve Siyonist işgal rejimine karşı çıkmak ve Filistin meselesini savunmak İran’ın temel yaklaşımından biridir. Bölgede Filistin’i özgürleştirme ilkelere inanan gruplar var. Filistin halkı topraklarını özgürleştirmek istiyor, kendilerine ait dini inançları var ve işgalcileri topraklarından sürmekle kendilerini yükümlü görüyorlar. Filistin halkının bu hedefi gerçekleştirmek için silaha ve ve eğitime ihtiyacı var ve bu nedenle bu insanların İran'ı, Filistin ulusunun topraklarını kurtarmak için ihtiyaç duyduğu her şeyi kendilerine sağlayan dünyadaki tek ülke olarak görmeleri doğaldır.
Lübnan direnişi de İran’ın Filistin yaklaşımına inanıyor ve Siyonist İsrail’in sadece Filistin için değil, Lübnan, Ürdün, Suriye, Mısır, Irak ve tüm bölge için de tehlikeli olduğuna inanıyor. İmam Hamanei’nin dediğine göre, herkes istediğini söyleyebilir. Bölge halklarının inançlarını ifade etmeleri önemlidir ve bu İran'ın ve direnişin lehinedir.
-Cumhurbaşkanı Reisi'nin şehadeti sonrası İran İslam Cumhuriyeti'nin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı İbraihm Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahian'ın şehadetinin ardından İran İslam Cumhuriyeti'nin kelimenin tam anlamıyla güçlü bir ülke olduğunu tüm dünya anladı.İmam Hamanei, ülke işlerinin eskisi gibi devam etmesi gerektiğini vurgulayarak, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında şehit olmasının ardından anayasanın ilgili maddesine göre Cumhurbaşkanlığı görevlerini, seçime kadar Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir’in yürüteceğini bildirdi. Ayrıca Dışişleri Bakan Yardımcısı da Dışişleri Bakanı Vekili olarak seçild. İran İslam Cumhuriyeti'nden bahsediyoruz. Bu ülke 8 yıllık Kutsal Savunma döneminde tüm tehlikeli olayların ve sorunların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Hatta geçtiğimiz yıllarda İran'ın yetkilileri ve bilim adamlarına düzenlenen suikastlar bile ülkenin işlerinde bir gün bile geri kalmasına neden olmadı.
Bence İran İslam Cumhuriyeti, tüm dünyaya İran milletinin dinamik ve aktif ve sevgi dolu bir millet olduğu mesajı gönderdi; Şehit Cumhurbaşkanı Reisi’nin cenaze törenin görkemli bir şekilde yapılamsı İran halkının, ülke liderliğine, kurumlarına ve aydınlık geleceğine büyük desteğini gösterdi.
yorumunuz