İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları toplantısında bir konuşma yaptı.
Bakan Erakçi’nin yaptığı konuşma şöyle:
“Öncelikle, bu önemli toplantıyı düzenlediği için Çin Halk Cumhuriyeti’ne en içten şükranlarımı sunmak isterim. Bugün, her zamankinden daha fazla, Şanghay İşbirliği Örgütü, bölgesel ve uluslararası işbirliğini ileriye taşıyan; tek taraflılığa ve ortaya çıkan tehditlere karşı koyan önemli bir çok taraflı kuruluş olarak ön saflarda yer almaktadır.
Sözlerime Batı Asya bölgesinde son derece endişe verici bir gelişmeye dikkatinizi çekerek başlamak istiyorum: İsrail rejimi ve ABD tarafından İran’a karşı gerçekleştirilen saldırgan eylem ve silahlı saldırı.
13 Haziran Cuma gününün ilk saatlerinde, İsrail rejimi ülkemize karşı vahşi terörist ve askeri saldırılar başlattı.
Sivil yerleşim alanları ve kamu ile sivil altyapılar kasten hedef alındı; evlerinde aileleriyle birlikte dinlenen birkaç askeri komutan acımasızca suikasta uğradı; üniversite öğretim üyeleri ve bilim insanları öldürüldü; kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere masum siviller katledildi; Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) denetiminde faaliyet gösteren barışçıl nükleer tesislerimiz saldırıya uğradı.
Ardından ABD’nin bu saldırgan eyleme dâhil olması — İran’ın barışçıl nükleer tesislerini hedef alarak — ABD’nin İsrail rejiminin İran’a karşı yürüttüğü saldırgan savaşa tamamen ortak olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde göstermiştir.
Bu silahlı saldırılar sırasında, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 6 bin 850’den fazla masum insan şehit olmuş veya yaralanmıştır. Bu terörist ve suç niteliğindeki operasyonlardan birinde, bu haydut rejim bir ailenin on beş üyesini katletmiştir.
Bu suçların derinliğinin ve İsrail rejiminin Batı Asya bölgesindeki işgal, apartheid, soykırım ve savaş kışkırtıcılığının devam etmesinin son derece tehlikeli sonuçlarının doğru şekilde ve tam olarak anlaşılması ve kınanması son derece önemlidir.
İsrail rejiminin İran’a yönelik saldırısı, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2. maddesinin 4. fıkrasının açık bir ihlalidir ve silahlı bir saldırganlık eylemi teşkil etmektedir. Daha da kötüsü, bu saldırgan eylem diplomasıya, hukukun üstünlüğüne ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na ölümcül bir darbe vurmuştur.
ABD ve İsrail tarafından barışçıl nükleer tesislere yönelik gerçekleştirilen saldırılar, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT), Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın çok sayıda kararı ve özellikle UAEA denetimi altındaki nükleer tesislere yönelik saldırıları açıkça kınayan ve yasaklayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 487 sayılı kararı gibi uluslararası yükümlülüklerin ciddi bir ihlalidir.
Hiçbir hukuk kuralı, yalnızca siyasi spekülasyonlara dayanarak UAEA denetimi altındaki barışçıl nükleer tesislerin saldırıya uğramasına izin vermez.
Batı Asya bölgesindeki güvenlik sorunu, İsrail rejiminin hukuksuz ve haydutça davranışlarının destekçileri tarafından korunup teşvik edildiği sürece çözümsüz kalmaya devam edecektir.
Son iki yılda uluslararası toplumun, Filistin halkına karşı yürütülen soykırımı durdurmak veya İsrail rejiminin komşu Arap topraklarını işgaline son vermek için etkili adımlar atamamış olması üzücüdür. Aslında, İsrail rejiminin İran’a karşı gerçekleştirdiği bu saldırganlık, büyük ölçüde ABD ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından sağlanan mutlak dokunulmazlığın doğrudan bir sonucudur; bu dokunulmazlık, bu rejime bölgemizde her türlü suçu hiçbir sorumluluk korkusu taşımadan işleyebilme imkânı tanımaktadır.
Ülkemize karşı iki nükleer silaha sahip ordunun gerçekleştirdiği saldırganlığı derin bir sorumluluk bilinciyle güçlü şekilde kınayan, Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi saygıdeğer ülkelere içten şükranlarımı sunmak isterim.
Bugün görevimiz, Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri olarak açık ve tek bir sesle konuşmaktır.
Uluslararası hukukun ve çok taraflılığın savunucuları olmalı; Birleşmiş Milletler’in temel ilkelerini, özellikle de milletlerin egemen eşitliği ve güç kullanımının yasaklanması ilkesini korumalıyız.
Bu çerçevede ve Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Konseyi’nin 7 Haziran 2012 tarihli (Madde 5, fıkra 5.2) (Karar No: 2) kararına dayanarak, burada resmî olarak bu saldırganlık durumunu en kısa sürede incelemesini ve İran İslam Cumhuriyeti’ne gerekli siyasi desteği ve diğer ilgili yardımları sağlama yönünde bir karar almasını talep ediyorum.
Geniş jeopolitik, ekonomik ve insani kapasitelere sahip olan Şanghay İşbirliği Örgütü, aslında ortaya çıkan tehditlerle özellikle devlet terörü, askerî saldırganlık, algı savaşı ve tek taraflı yaptırımlar gibi tehditlerle mücadelede merkezi bir rol oynamalıdır.
Bugün karmaşık bir olguyla karşı karşıyayız: devlet terörü, aşırılıkçılık, medya savaşı, ekonomik yaptırımlar ve siber tehditlerin iç içe geçmesi — ki bunların tümü, ulusal bağımsızlığı zayıflatmak, bağımsız halkların iradesini kırmak ve ülkelerin kaynakları ile kaderleri üzerinde hâkimiyet kurmak amacıyla kullanılmaktadır.
Bu gerçekler karşısında, Şanghay İşbirliği Örgütü bu tehditlerle mücadelede daha aktif, daha bağımsız ve daha yapısal bir tutum benimsemelidir. Örgüt, yalnızca üye ülkelerin çıkarlarını korumakla kalmamalı, aynı zamanda sorumlu, dengeli ve katılımcı bir bölgesel düzen modeli de sunmalıdır.
Biz, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün çok kutuplu yeni küresel düzenin temel direklerinden biri olarak hareket edebilecek uygun bir konumda olduğuna ve tek taraflılığa, savaş kışkırtıcılığına ve devletlerin egemenliğini zayıflatma çabalarına karşı kararlılıkla durabileceğine inanıyoruz.
Bu bağlamda, İran İslam Cumhuriyeti, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün işleyişini ve konumunu güçlendirmek amacıyla saygıyla aşağıdaki öncelikleri ve önerileri sunmaktadır:
1. Üye ülkelerin egemenliğini ihlal eden askeri saldırganlık, sabotaj eylemleri, devlet terörü ve diğer tehditlere karşı izleme, belgeleme ve yanıt koordinasyonu için kalıcı bir mekanizma kurulması;
2. Üye ülkelerin tedarik zincirlerini, bankacılık sistemlerini ve ticari işlemlerini korumak ve yasa dışı ekonomik yaptırımlarla mücadele için “Tek Taraflı Yaptırımlarla Mücadele ve Çalışma Merkezi”nin oluşturulması;
3. Terörizm, aşırılıkçılık, organize suçlar ve siber tehditler gibi ortak tehditlerin ele alınması amacıyla, üye ülkelerin savunma ve istihbarat kurumlarının katılımıyla “Şanghay Bölgesel Güvenlik Forumu”nun kurulması;
4. Egemen güçlerin medya kolları tarafından yayılan tek taraflı anlatılara ve algı savaşına karşı bir araç olarak, üye ülkeler arasında medya ve kültürel uyumun daha da derinleştirilmesi.”
yorumunuz