Astana formatında Üçlü Zirve Toplantıları çerçevesinde Türkiye, İran ve Rusya liderleri, 5. kez Ankara'da bir araya geldiler. Bu zirvede önceki dört toplantının ortak vurgusu olan "Suriye'de toprak bütünlüğü" ilkesinin yanı sıra, İdlib başta olmak üzere Suriye'deki güncel gelişmeler masaya yatırıldı.
Toplantının ana gündem maddelerinden biri de Suriye'de kalıcı bir siyasi çözümün tesisi amacıyla gelecek dönemde atılacak müşterek adımlar oldu. Ankara'da gerçekleşen 'Üçlü Zirve Toplantısı'nın ardından ortak bir bildiri yayınlandı.
Üçlü Zirve ve yayınlanan bildiriyle ilgili Mehr Haber Ajansı'na konuşan Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz'ın değerlendirmelerini aşağıda okuyabilirsiniz.
Ankara'da gerçekleşen 'Üçlü Zirve" Toplantısı sonrası yayınlanan bildiri hakkında görüşünüz nedir?
16 Eylül 2019 tarihinde Ankara’da Türkiye, Rusya ve İran arasında yapılan liderler zirvesi Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da Ocak 2017'de bir araya gelen Türk ve Rus yetkililerin başlattığı "Astana formatlı" görüşmelerin devamı niteliğindedir. Bu formatta şimdiye kadar 13 toplantı yapılmış olup doğrudan Astana Görüşmeleri olarak nitelendirilen görüşmelerin beşincisi tamamlanmıştır.
Ankara Zirvesinin önemi daha çok Suriye’de siyasi barış sürecinin tesisi edilmesine dair ilkeler ile mültecilerin geri dönüşüne dair planlamalar olmuştur. Anayasa Komisyonu’nun kurulmuş ve BM gözetiminde Cenevre’de çalışmaların başlamasına dair mutabakat sağlanmıştır. Türkiye, daha önce Anayasa komitesinde bazı isimlere itiraz ediyordu. Bazı isimlere ise Şam yönetiminin itirazı vardı. Bu zirve öncesi itiraz edilen kişi sayısı 1 olmuş ve bu zirvede bu sisim konusunda da anlaşma sağlanmıştır. Anayasa Komitesinin çalışma usullerini ise BM belirleyecek.
Ankara Zirvesinde DAEŞ, PKK-PYD ve İdlib’teki HTŞ terör örgütlerinin hepsiyle ortak mücadele edileceği de vurgulanmıştır. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat’ın doğusunda kurulması planlanan Güvenli Bölge konusunda da iki lideri bilgilendirerek desteklerini istemiştir. Türkiye, PKK-PYD’nin bölgede fiili bir durum oluşturmasına asla izin vermeyeceğini özellikle vurgulamıştır. Türkiye 451 km güvenli bölge alanında mülteciler için yeni şehirler oluşturularak onların tüm ihtiyaçlarının karşılanacağı yeni yaşam alanları oluşturmak istediklerini duyurmuştur. Türkiye, Fırat'ın doğusunda kuracağı barış koridoru ile mülteciler için de korunaklı bir bölge oluşturmak istediğini belirterek Eylül aynın sonuna kadar ABD’nin kararını bekleyeceklerini, olmazsa tek başına Türkiye olarak inisiyatif kullanacaklarını duyurmuştur. Türkiye’nin barış koridoru planına göre 2 milyon mülteci yeni yapılacak şehirlere yerleştirilecektir. Bu kurulacak yeni şehirler konusunda da Rusya ve İran ile işbirliği yapılabileceğini duyurmuştur.
Türkiye, ABD ile yaptığı müzakerelerde kurmaya çalıştığı güvenli bölge ile 20 millik kuzeyden güneye derinlik oluşturup Türkiye’deki mültecilerin kendi topraklarına dönmesini sağlamayı planlıyor. Bu sayede hem Türkiye’de hem de sınırdaki çadır kentlerin de sona erdirilmesi isteniyor.
İdlib konusunda neden bir türlü sonuca varılan anlaşma sağlanmıyor?
İdlib konusunda ek tedbirler konusunda anlaşma sağlanmışsa da hala farklı bakış açısı devam ediyor. Astana Görüşmeleri kapsamında 4-5 Mayıs 2017'deki görüşmede Türkiye, Rusya ve garantör olarak dâhil edilen İran, Suriye'de çatışmaların en yoğun olduğu 4 bölgeyi "Gerginliği Azaltma Bölgesi" ilan etmişti. Buna göre, İdlib ili ve komşu illerin (Lazkiye, Hama ve Halep vilayetleri) bazı bölgeleri, Humus ilinin kuzeyindeki belli bölgeler, başkent Şam'daki Doğu Guta ile Suriye'nin güneyindeki bazı bölgelerde (Dera ve Kuneytra vilayetleri) ateşkes ilan edilmişti. Fakat bu ateşkese riayet edimedi.
Rusya’nın İdlib hassasiyeti nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin, Rusya'nın Soçi kentinde 17 Eylül 2018'de bir araya gelerek, İdlib'de ateşkesi güçlendirmek için ek bir mutabakata vardılar. Bu mutabakat çerçevesinde ise Türkiye 12 adet güvenlik karakolu oluşturdu ve silahtan arındırılmış bir bölge oluşturuldu. Rusya, Türkiye’nin İdlib bölgesindeki radikal dinci gruplarla yeteri kadar etkili bir şekilde mücadele etmediği gerekçesiyle Suriye yönetiminin İdlib’de HanŞeyhun’a saldırısını haklı gördüğünü ilan etti. Fakat Rusya ve Türkiye, İdlib'deki hangi isyancı grupların terörist olarak görülmesi gerektiği konusunda ciddi bir anlaşmazlık yaşıyor. Rusya’ya göre eğer İdlib’te yaşayan tüm silahlı güçler terörist ise o zaman Suriye’de barışın gelmesi beklenmemelidir. Türkiye zaten HTŞ’yi terörist olarak gördüğünü ilan etti. Hatta bunu Rusya’nın PKK’yı terörist olarak görmemesine rağmen yaptı.
Rusya, Türkiye’yi İdlib'deki radikal gruplara silah bıraktırmayı ve isyancı grupların Rusya'nın Suriye'deki üslerine saldırmasını engellemeyi başaramamakla suçluyor. Fakat Rusya’nın TelRifat bölgesinde hâkimiyetinde bulunan bölgelerden Türk ordusuna yapılan saldırıları hiç gündem yapmaması Türkiye tarafında önemli rahatsızlıklar oluşturuyor.
Ankara Zirvesinde tarafların karşılıklı olarak taahhütlerini yerine getireceklerine dair söz birliği yapmaları önemli bir gelişmedir. Zaten Suriye’de siyasi barış süreci geciktikçe Türkiye-Rusya arasında İdlib üzerinden yeni bir kriz çıkması riski artıyor. Çünkü Türkiye, bundan sonraki süreçte Suriye devletine silahlı karşılık vererek güçlü bir savunma hattı kurmayı planlıyor. Ankara Zirvesinde Rusya lideri Putin, İdlib’teki teröristlerle mücadelede Suriye devletine destek vermeye devam edeceklerini duyurdu. Türkiye ise sivillerin zarar görmesi başta olmak üzere yeni mülteci akımına izin vermeyeceğini belirterek bir bakıma Suriye saldırılarına müsamaha gösterilmeyeceğini üstü kapalı da olsa duyurdu.
Sizce bu toplantıdan sonra Türkiye ile Suriye arasında bir görüşme ihtimali var mı?
Ankara Zirvesi öncesi Suriye devleti af çıkararak idam cezalarını ömür boyu hapse, ömür boyu hapsi 20 yıla, uyuşturucu ve kaçakçılık cezalarını para cezasına, asker kaçaklarının ise 6 ay içinde teslim olmak şartıyla affedilmesine karar verildiğini duyurdu. Bu af kararının alınmasında Rusya Devlet Başkanlığı Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’in başkanlığındaki Rus heyet ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görüşmeleri etkili oldu. Ankara’daki üçlü zirveye Suriye'nin mesajını Rus heyet getirdi denebilir. Fakat bu af Suriye’ye mültecilerin geri dönüşüne dair bir etki edecek nitelikte değildir. Ayrıca İran lideri Ruhani’nin özellikle Fırat’ın doğusu konusunda 1998’deki Adana Mutabakatının dikkate alınmasına dair önerisi de zirvenin önemli konularından oldu. Çünkü Türkiye-ABD arasındaki güvenli bölge görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanırsa Türkiye-Suriye arasında bir görüşme ihtimali de doğmuş olacak.
Ankara Zirvesi aslında Suriye’de siyasi barış sürecine geçiş konusunda bundan sonra atılacak adımların belirlendiği bir zirve oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan zirve öncesinde Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile telefon görüşmesi yaparak bir bakıma Suriye ile ilgili görüş alışverişinde bulunmuştu. Ankara Zirvesinde alınan kararlar 17-30 Eylül 2019’da New York’ta yapılacak 74. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da liderlerle müzakere edilecek. Türkiye’nin girişimleriyle Ekim 2019 başında Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa olarak İstanbul’da dörtlü bir zirveyle Suriye konusunun ele alınması planlanıyor. Türkiye, Almanya ve Fransa’nın Suriye’de daha fazla inisiyatif almasını istiyor.
Türkiye-Rusya ilişkilerini son dönemlerde nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin son dönemdeki politikalarını kendileri için fırsata dönüştürmeye çalışan birtakım ülkelerin olumsuzluk durumunda kaybedecekleri birçok şey olduğunu anlamaları gerekiyor. Türkiye büyük bir ülke ve tek bir ülkeye bağımlı kalacak durumda da değil. Türkiye-Rusya arasındaki ilişkiler ekonomi, silah sanayi, enerji ve güvenlik politikaları konusunda sorunsuz biçimde ilerliyor. İki ülke arasındaki İdlib konusundaki görüş farkı her ne kadar sorun oluştursa da her konuda anlaşmaları da beklenilmemelidir. Çünkü iki ülkenin de Suriye’de öncelikleri farklıdır. 4 milyon mülteciyi ülkesinde barındırın, hemen sınırlarında bir terör devleti kurulmaya çalışılan Türkiye’den her şeye evet denmesi beklenilmemelidir. Rusya ve İran, Türkiye’nin şu anki durumunu düşünüp empati yaparlarsa belki Türkiye’yi hem İdlib hem de PKK-PYD konusunda daha iyi anlayabilirler.
Dostlar her konuda anlaşamasalar da aynı yolda yürüdüklerinin farkındalar.
yorumunuz