El Cezire'ye konuşan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, İran’ın NPT anlaşması kapsamında, bu anlaşmanın 4. maddesine göre, barışçıl amaçlar için nükleer enerji kullanma hakkına tam olarak sahip olduğunu ve İran’ın bu hakkını her şartta korumaya kararlı olduğunu kaydetti.
Röportajın tam metni şu şekildedir:
*Başkan Trump, Tahran’ın nükleer programının tamamen yok edildiğinde ısrar ediyor. Şöyle dedi: “Amerika’nın saldırısı kusursuz bir operasyondu ve İran’ın nükleer kapasitesini yok etti.” Bu iddiaya cevabınız nedir? Nükleer tesislerinize verilen zarar hakkında ilk değerlendirme nedir?
Bence burada önemli olan ve Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli söylemleri ve süslü ifadeleri altında gölgede kalmaması gereken şey uluslararası hukuka, NPT'ye ve küresel etik değerlere büyük bir darbe indirildiği gerçeğidir. Bu yüzden en önemli konu, uluslararası toplumun ABD’nin İran’ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine karşı işlediği askeri saldırıyı bir saldırı eylemi olarak anlamasıdır. Mesele tam olarak budur.
*Peki, ABD Başkanı İran’ın nükleer programının tamamen yok olduğunu söylüyor; bu iddiayı reddediyor musunuz, kabul ediyor musunuz?
Şunu ifade etmeliyim ki İran’ın barışçıl nükleer enerjiye sahip olma hakkı baki kalmıştır. İran, NPT anlaşmasının 4. maddesi uyarınca barışçıl amaçlarla nükleer enerjiden faydalanma hakkına tamamen sahiptir ve bu hakkı her koşulda korumakta kararlıdır.
*Peki, İran’ın nükleer programından ve uranyum stoklarından ne kaldı? Amerika’nın bombardımanından önce herhangi bir kısmını kurtarabildiniz mi?
Dediğim gibi, bunlar ikincil meselelerdir. Uluslararası toplumun asıl kaygısı bu yasa dışı ABD eylemini kınamak olmalıdır. Dünyada birçok insanın ABD’nin İran’a karşı işlediği bu saldırgan eylemin ciddiyetini hafife almaya çalışması çok kötü bir işarettir. Artık saldırının boyutları yerine asıl meseleye odaklanmalıyız: ABD’nin İran’a karşı gerçekleştirdiği bu eylem, uluslararası diplomasinin, hukukun ve etik değerlerin vahşice ihlalidir.
*Anladım. Ancak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, ateşkesin sağlanmasının ardından denetçilerin sahaya girmesine izin verilmesini istiyor. Oysa İran’ın bu işbirliğini durdurmayı değerlendirdiğini anlıyoruz. Denetçilere neden izin vermiyorsunuz?
Açık bir saldırıya uğramış bir hakın temsilcilerinin, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’yla ilişkilerini gözden geçirmesi gayet doğal değil midir? Bu tutum, haksızca saldırıya uğramış halkımızın isteğini yansıtmaktadır. Evet, Meclisimiz tarafından bir tasarı sunulmuş ve kabul edilmiştir. Bu tasarı, UAEA ile işbirliğimizin askıya alınmasını öngörmektedir. Ama bu, işbirliğinin sona ermesi değil, iki şart altında askıya alınmasıdır: Birincisi, NPT’nin 4. maddesi uyarınca İran’ın nükleer enerjiye ilişkin hakkı tanınmalıdır. İkincisi, tesislerimizin, bilim insanlarımızın ve halkımızın güvenliği sağlanmalıdır. Bu gayet mantıklıdır. Çünkü NPT’ye taraf bir ülke olarak biz, anlaşmada belirtilen haklarımızdan faydalanmak istiyoruz.
*NPT’yi (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması) gündeme getirdiniz. İran’ın bu anlaşmadan çekilmeyi değerlendirdiği de söyleniyor. Gerçekten böyle bir durum var mı? İran NPT’den ayrılacak mı?
Daha önce belirttiğim gibi, Meclis tasarısı yalnızca UAEA ile işbirliğinin askıya alınmasından bahsediyor. Bu, NPT üyeliğimizin sona ermesi anlamına gelmiyor. Hatta tam tersine, NPT’nin parametreleriyle tamamen uyumlu, çünkü bu tasarı İran’ın bu antlaşma kapsamındaki haklarının korunmasına odaklanıyor.
*NPT’ye göre İran’ın uranyum zenginleştirme hakkı var. Bugün İran’ın nükleer programının hangi kısımları hâlâ faaliyette?
Bu konuda ekleyecek bir şeyim yok, çünkü bu teknik bir konudur. İran Atom Enerjisi Kurumu ve diğer ilgili kurumlar bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Ama evet, tesislerimiz ciddi şekilde zarar gördü, bu kesin. Çünkü hem İsrail hem de Amerikan saldırılarına defalarca hedef olduk.
Tekrar söylüyorum: Bölge halkı ve uluslararası toplum için en önemli olan, son 12 günde İran’a karşı işlenen bu hukuk dışı saldırının boyutunu anlamaktır.
*Başkan Trump, NATO zirvesinde, “Sonuçta İran’la bir ilişki kuracağız,” dedi. Saldırılar durduğuna göre bu olasılığa açık mısınız? ABD ile müzakere eder misiniz?
Son iki üç ayda birçok çelişkili açıklama duyduk. Amerikan bürokrasisi içinde ciddi çelişkiler var. Diplomasiden söz ederlerken, Umman’daki planlanmış toplantımızdan sadece iki gün önce, İsrail’e İran’a saldırması için yeşil ışık verdiler. Halkımız, İsrail’in saldırısına uğradı. Bu durumda onlara güven kalabilir mi? Diplomasiyle ilgili konuşuyorlar ama sahada saldırgan davranıyorlar. Halkımız, saldırganlardan hesap sorulmasını istiyor öncelikli beklenti bu.
*Yani ABD ile artık görüşmek istemiyor musunuz?
Demek istediğim şu: Onlar diplomasiyi yok ettiler. İran açısından, biz diplomasi hiçbir zaman bitmez dedik hatta İran’a dayatılan savaşın en çetin anlarında bile çeşitli taraflarla konuşmayı sürdürdük. Ama mesele şu ki, diğer taraflar diplomasiden söz ederken aynı zamanda saldırgan eylemler sergiliyor. Bu çelişkiler durumu daha da karmaşıklaştırıyor.
**Peki, müzakere için herhangi bir ön koşulunuz var mı?
Şu anda, İsrail’in saldırısının durmasından yalnızca bir gün sonra, önceliğimiz güvenliğimiz ve halkımızın korunmasıdır. Halkımız öfkelidir. Bu nedenle şu anda müzakere veya diplomasi hakkında söylenecek bir şey yok. Önce, karşı tarafların gerçekten diplomasiye inanıp inanmadığını anlamalıyız. Yoksa bu da sadece yeni sorunlar yaratmak için kullanılan bir taktik mi?
*İsrail ve İran arasında şu an yürürlükte olan ateşkes hakkında konuşalım. Bu ateşkesin korunması için hangi unsurlar gerekli? Arkada işleyen diplomatik kanallar var mı?
Gördüğünüz gibi, bu savaşın İran’a karşı başlatılmış olan bu savaşın durdurulması için Katarlılar bizimle temasa geçti. Bu savaşı biz başlatmadık. Onlar bizimle iletişime geçtiğinde ve Amerikalılar da Katar üzerinden bize mesaj verdiğinde, biz savaşı durdurmayı kabul ettik. Bu açık bir gerçektir: Biz saldırıya uğradık, bir saldırı eylemine maruz kaldık. Herhangi bir saldırı olursa kendimizi savunacağız.
*İran bu çatışmada bir zafer kazandığını iddia ediyor. Ama 600’den fazla ölü, büyük askeri ve sivil yıkım yaşandı. Nükleer tesislerdeki tahribatın boyutu henüz belli değil. İran’ın burada zafer dediği şey tam olarak nedir?
Evet, çok acı çektik bu inkâr edilemez. Halkımız, İsrail’in saldırılarıyla şehit edildi. Bu bir savaş suçudur ve failler hesap vermelidir. Ama halkımız, ulusal egemenliğini ve güvenliğini korumakta kararlı olduğunu gösterdi. Ve unutmayalım ki bu savaş, ABD ve İsrail tarafından planlandı ve uygulandı yani iki nükleer güçle karşı karşıya kaldık. Buna rağmen biz millet olarak direndik. Sonunda, bize gelip ateşkes istediler bu halkımızın direnişinin sonucudur.
*Yani ateşkesi onlar mı istedi?
Evet, Katarlı dostlarımız bizimle temasa geçti. Ve biz her zaman barıştan yana olduk. Savaş isteyen bir millet değiliz. Sadece İsrail sürekli olarak bölgemize savaş getiriyor. Onlar Gazze’de soykırım yapıyorlar, Suriye ve Lübnan topraklarını işgal ediyorlar. Ve herkes onların uluslararası hukuku ve insan haklarını hiçe saydığını biliyor. Son 12 günde biz, adaletsiz bir savaşa karşı durduk.
*Katar’a da değindiniz. Katarlılar, Katar’daki Amerikan üssüne saldırınızdan rahatsızlık duyduklarını ve bunun İran-Katar ilişkilerine zarar verdiğini söyledi. Bu ilişkileri onarmak için İran ne yapacak?
Katar’a büyük saygı duyuyoruz ve bu dostane ilişkilere çok önem veriyoruz. Zor zamanlarda iyi dostlardık.
El Udeid'e yönelik askeri saldırıların Katar ile hiçbir ilgisi olmadığını açıkça belirttik. Katar'ın toprak bütünlüğüne ve ulusal güvenliğine saygı duyuyoruz. Bu eylem, ABD'nin barışçıl nükleer tesislerimize yönelik saldırısına karşı meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
yorumunuz